1. [37:122] | innehümâ min `ibâdine-lmü'minîn. | إنهما من عبادنا المؤمنين إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ |
---|
Elmalılı | Çünkü onların ikisi de bizim mümin kullarımızdandı. |
Y. Ali | For they were two of our believing Servants.
|
Words | | |
2. [37:132] | innehû min `ibâdine-lmü'minîn. | إنه من عبادنا المؤمنين إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ |
---|
Elmalılı | Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı. |
Y. Ali | For he was one of our believing Servants.
|
Words | | |
3. [37:141] | fesâheme fekâne mine-lmüdḥaḍîn. | فساهم فكان من المدحضين فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَضِينَ |
---|
Elmalılı | (Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu. |
Y. Ali | He (agreed to) cast lots, and he was condemned:
|
Words | | |
4. [37:143] | felevlâ ennehû kâne mine-lmüsebbiḥîn. | فلولا أنه كان من المسبحين فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنْ الْمُسَبِّحِينَ |
---|
Elmalılı | Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. |
Y. Ali | Had it not been that he (repented and) glorified Allah,
|
Words | | |
5. [37:146] | veembetnâ `aleyhi şeceratem miy yaḳṭîn. | وأنبتنا عليه شجرة من يقطين وَأَنبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ |
---|
Elmalılı | Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik. |
Y. Ali | And We caused to grow, over him, a spreading plant of the gourd kind.
|
Words | | |
6. [37:151] | elâ innehüm min ifkihim leyeḳûlûn. | ألا إنهم من إفكهم ليقولون أَلَا إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ |
---|
Elmalılı | Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar. |
Y. Ali | Is it not that they say, from their own invention,
|
Words | | |
7. [37:163] | illâ men hüve ṣâli-lceḥîm. | إلا من هو صال الجحيم إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ |
---|
Elmalılı | Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız. |
Y. Ali | Except such as are (themselves) going to the blazing Fire!
|
Words | | |
8. [37:168] | lev enne `indenâ ẕikram mine-l'evvelîn. | لو أن عندنا ذكرا من الأولين لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنْ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | (Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk." |
Y. Ali | "If only we had had before us a Message from those of old,
|
Words | | |
9. [38:3] | kem ehleknâ min ḳablihim min ḳarnin fenâdev velâte ḥîne menâṣ. | كم أهلكنا من قبلهم من قرن فنادوا ولات حين مناص كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍ فَنَادَوْا وَّلَاتَ حِينَ مَنَاصٍ |
---|
Elmalılı | Kendilerinden önce nicelerini helak ettik. Onlar çağrıştılar. Ama artık kurtuluş vakti değildi. |
Y. Ali | How many generations before them did We destroy? In the end they cried (for mercy)- when there was no longer time for being saved!
|
Words | | |
10. [38:8] | eünzile `aleyhi-ẕẕikru mim beyninâ. bel hüm fî şekkim min ẕikrî. bel lemmâ yeẕûḳû `aẕâb. | أأنزل عليه الذكر من بيننا بل هم في شك من ذكري بل لما يذوقوا عذاب أَأُنزِلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ مِن بَيْنِنَا بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِّن ذِكْرِي بَلْ لَمَّا يَذُوقُوا عَذَابِ |
---|
Elmalılı | "Kur'ân aramızdan ona mı indirilmiş?" dediler. Doğrusu onlar benim Kur'ân'ımdan bir kuşku içindeler. Ve doğrusu onlar henüz azabımı tatmadılar. |
Y. Ali | "What! has the Message been sent to him - (Of all persons) among us?"...but they are in doubt concerning My (Own) Message! Nay, they have not yet tasted My Punishment!
|
Words | | |
11. [38:11] | cündüm mâ hünâlike mehzûmüm mine-l'aḥzâb. | جند ما هنالك مهزوم من الأحزاب جُندٌ مَّا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِّنَ الْأَحْزَابِ |
---|
Elmalılı | Onlar burada çeşitli partilerden (gruplardan) bozguna uğramış bir ordudur. |
Y. Ali | But there - will be put to flight even a host of confederates.
|
Words | | |
12. [38:15] | vemâ yenżuru hâülâi illâ ṣayḥatev vâḥidetem mâ lehâ min fevâḳ. | وما ينظر هؤلاء إلا صيحة واحدة ما لها من فواق وَمَا يَنظُرُ هَؤُلَاءِ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍ |
---|
Elmalılı | Onlar da bir tek haykırışa bakıyorlar. Öyle ki onun gecikmesi de yoktur. |
Y. Ali | These (today) only wait for a single mighty Blast, which (when it comes) will brook no delay.
|
Words | | |
13. [38:24] | ḳâle leḳad żalemeke bisüâli na`cetike ilâ ni`âcih. veinne keŝîram mine-lḫuleṭâi leyebgî ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍin ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti veḳalîlüm mâ hüm. veżanne dâvûdü ennemâ fetennâhü festagfera rabbehû veḫarra râki`av veenâb. | قال لقد ظلمك بسؤال نعجتك إلى نعاجه وإن كثيرا من الخلطاء ليبغي بعضهم على بعض إلا الذين آمنوا وعملوا الصالحات وقليل ما هم وظن داوود أنما فتناه فاستغفر ربه وخر راكعا وأناب قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ إِلَى نِعَاجِهِ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ الْخُلَطَاءِ لَيَبْغِي بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَقَلِيلٌ مَّا هُمْ وَظَنَّ دَاوُودُ أَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَأَنَابَ |
---|
Elmalılı | Davud dedi ki: "Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten bir cemiyette yaşayanların çoğu mutlaka birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az." Davud, bizim kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi, rüku ederek yere kapandı, tevbe ile Allah'a yöneldi. |
Y. Ali | (David) said: "He has undoubtedly wronged thee in demanding thy (single) ewe to be added to his (flock of) ewes: truly many are the partners (in business) who wrong each other: Not so do those who believe and work deeds of righteousness, and how few are they?"...and David gathered that We had tried him: he asked forgiveness of his Lord, fell down, bowing (in prostration), and turned (to Allah in repentance).
|
Words | | |
14. [38:27] | vemâ ḫalaḳne-ssemâe vel'arḍa vemâ beynehümâ bâṭilâ. ẕâlike żannü-lleẕîne keferû. feveylül lilleẕîne keferû mine-nnâr. | وما خلقنا السماء والأرض وما بينهما باطلا ذلك ظن الذين كفروا فويل للذين كفروا من النار وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاءَ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَاطِلًا ذَلِكَ ظَنُّ الَّذِينَ كَفَرُوا فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِنَ النَّارِ |
---|
Elmalılı | Hem o göğü, yeri ve aralarındakileri biz boşuna yaratmadık. O, kâfirlerin zannıdır. Onun için vay ateşe girecek olan kâfirlerin haline! |
Y. Ali | Not without purpose did We create heaven and earth and all between! that were the thought of Unbelievers! but woe to the Unbelievers because of the Fire (of Hell)!
|
Words | | |
15. [38:35] | ḳâle rabbi-gfir lî veheb lî mülkel lâ yembegî lieḥadim mim ba`dî. inneke ente-lvehhâb. | قال رب اغفر لي وهب لي ملكا لا ينبغي لأحد من بعدي إنك أنت الوهاب قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ |
---|
Elmalılı | Süleyman: "Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki, ardımdan hiç kimseye yaraşmasın. Şüphesiz, bütün dilekleri veren sensin." dedi. |
Y. Ali | He said, "O my Lord! Forgive me, and grant me a kingdom which, (it may be), suits not another after me: for Thou art the Grantor of Bounties (without measure).
|
Words | | |
16. [38:48] | veẕkür ismâ`île velyese`a veẕe-lkifl. veküllüm mine-l'aḫyâr. | واذكر إسماعيل واليسع وذا الكفل وكل من الأخيار وَاذْكُرْ إِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِ وَكُلٌّ مِّنْ الْأَخْيَارِ |
---|
Elmalılı | İsmail'i, Elyasa'yı, Zü'lKifl'i de an. Hepsi de en hayırlı kimselerdendir. |
Y. Ali | And commemorate Isma'il, Elisha, and Zul-Kifl: Each of them was of the Company of the Good.
|
Words | | |
17. [38:54] | inne hâẕâ lerizḳunâ mâ lehû min nefâd. | إن هذا لرزقنا ما له من نفاد إِنَّ هَذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُ مِن نَّفَادٍ |
---|
Elmalılı | İşte bu, bizim rızkımız; muhakkak ki ona hiç tükenmek yoktur. |
Y. Ali | Truly such will be Our Bounty (to you); it will never fail;-
|
Words | | |
18. [38:58] | veâḫaru min şeklihî ezvâc. | وآخر من شكله أزواج وَآخَرُ مِن شَكْلِهِ أَزْوَاجٌ |
---|
Elmalılı | Ve o şekilden çifter çifter tadacakları diğer acılar da vardır. |
Y. Ali | And other Penalties of a similar kind, to match them!
|
Words | | |
19. [38:61] | ḳâlû rabbenâ men ḳaddeme lenâ hâẕâ fezidhü `aẕâben ḍi`fen fi-nnâr. | قالوا ربنا من قدم لنا هذا فزده عذابا ضعفا في النار قَالُوا رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ |
---|
Elmalılı | "Ey Rabbimiz! Bize bunu takdim edenin ateşteki azabını kat kat artır" derler. |
Y. Ali | They will say: "Our Lord! whoever brought this upon us,- Add to him a double Penalty in the Fire!"
|
Words | | |
20. [38:62] | veḳâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen künnâ ne`uddühüm mine-l'eşrâr. | وقالوا ما لنا لا نرى رجالا كنا نعدهم من الأشرار وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَى رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ الْأَشْرَارِ |
---|
Elmalılı | Bir de derler ki: "Kötülerden saydığımız birtakım adamları (fakir müminleri) niye göremiyoruz?" |
Y. Ali | And they will say: "What has happened to us that we see not men whom we used to number among the bad ones?
|
Words | | |
21. [38:65] | ḳul innemâ ene münẕir. vemâ min ilâhin ille-llâhü-lvâḥidü-lḳahhâr. | قل إنما أنا منذر وما من إله إلا الله الواحد القهار قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنذِرٌ وَمَا مِنْ إِلَهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ |
---|
Elmalılı | De ki: "Ben ancak korkuyu haber veren bir peygamberim. O tek ve kahredici olan Allah'tan başka tanrı da yoktur." |
Y. Ali | Say: "Truly am I a Warner: no god is there but the one Allah, Supreme and Irresistible,-
|
Words | | |
22. [38:69] | mâ kâne liye min `ilmim bilmelei-l'a`lâ iẕ yaḫteṣimûn. | ما كان لي من علم بالملإ الأعلى إذ يختصمون مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَإِ الْأَعْلَى إِذْ يَخْتَصِمُونَ |
---|
Elmalılı | "Münakaşa ederlerken, benim melekler yüksek topluluğuna ait ne bilgim olabilirdi?" |
Y. Ali | "No knowledge have I of the Chiefs on high, when they discuss (matters) among themselves.
|
Words | | |
23. [38:71] | iẕ ḳâle rabbüke lilmelâiketi innî ḫâliḳum beşeram min ṭîn. | إذ قال ربك للملائكة إني خالق بشرا من طين إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِن طِينٍ |
---|
Elmalılı | Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratmaktayım." |
Y. Ali | Behold, thy Lord said to the angels: "I am about to create man from clay:
|
Words | | |
24. [38:72] | feiẕâ sevveytühû venefaḫtü fîhi mir rûḥî feḳa`û lehû sâcidîn. | فإذا سويته ونفخت فيه من روحي فقعوا له ساجدين فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ |
---|
Elmalılı | "Onu tesviye edip, düzeltip de ruhumdan ona üfledim mi derhal ona secdeye kapanın." |
Y. Ali | "When I have fashioned him (in due proportion) and breathed into him of My spirit, fall ye down in obeisance unto him."
|
Words | | |
25. [38:74] | illâ iblîs. istekbera vekâne mine-lkâfirîn. | إلا إبليس استكبر وكان من الكافرين إِلَّا إِبْلِيسَ اسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنْ الْكَافِرِينَ |
---|
Elmalılı | Yalnız İblis etmedi, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. |
Y. Ali | Not so Iblis: he was haughty, and became one of those who reject Faith.
|
Words | | |
26. [38:75] | ḳâle yâ iblîsü mâ mene`ake en tescüde limâ ḫalaḳtü biyedeyy. estekberte em künte mine-l`âlîn. | قال يا إبليس ما منعك أن تسجد لما خلقت بيدي أستكبرت أم كنت من العالين قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ |
---|
Elmalılı | Allah: "Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?" dedi. |
Y. Ali | (Allah) said: "O Iblis! What prevents thee from prostrating thyself to one whom I have created with my hands? Art thou haughty? Or art thou one of the high (and mighty) ones?"
|
Words | | |
27. [38:76] | ḳâle ene ḫayrum minh. ḫalaḳtenî min nâriv veḫalaḳtehû min ṭîn. | قال أنا خير منه خلقتني من نار وخلقته من طين قَالَ أَنَا خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ |
---|
Elmalılı | İblis dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." |
Y. Ali | (Iblis) said: "I am better than he: thou createdst me from fire, and him thou createdst from clay."
|
Words | | |
28. [38:80] | ḳâle feinneke mine-lmünżarîn. | قال فإنك من المنظرين قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ |
---|
Elmalılı | Allah: "Haydi belirli bir vakte kadar mühlet verilenlerdensin" buyurdu. |
Y. Ali | (Allah) said: "Respite then is granted thee-
|
Words | | |
29. [38:86] | ḳul mâ es'elüküm `aleyhi min ecriv vemâ ene mine-lmütekellifîn. | قل ما أسألكم عليه من أجر وما أنا من المتكلفين قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُتَكَلِّفِينَ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! De ki: "Ben o Kur'ân'a karşı sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğimden bir şey de teklif etmiyorum." |
Y. Ali | Say: "No reward do I ask of you for this (Qur'an), nor am I a pretender.
|
Words | | |
30. [39:1] | tenzîlü-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lḥakîm. | تنزيل الكتاب من الله العزيز الحكيم تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ |
---|
Elmalılı | Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafındandır. |
Y. Ali | The revelation of this Book is from Allah, the Exalted in Power, full of Wisdom.
|
Words | | |