Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 Surah :  44 - DuhanGörüntülenen ayetler : 1 ... 30 | 59 - Sure no: 44
1.
[44:1]
ḥâ-mîm.حم
حم
Elmalılı Hâ, mîm.
Y. AliHa-Mim.
 Words|حم - Ha Meem.|
2.
[44:2]
velkitâbi-lmübîn.والكتاب المبين
وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ
Elmalılı O apaçık Kitab'a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız.
Y. AliBy the Book that makes things clear;-
 Words|والكتاب - By the Book| المبين - the clear,|
3.
[44:3]
innâ enzelnâhü fî leyletim mübâraketin innâ künnâ münẕirîn.إنا أنزلناه في ليلة مباركة إنا كنا منذرين
إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُّبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ
Elmalılı O apaçık Kitab'a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız.
Y. AliWe sent it down during a Blessed Night: for We (ever) wish to warn (against Evil).
 Words|إنا - Indeed, We| أنزلناه - revealed it| في - in| ليلة - a Night| مباركة - Blessed.| إنا - Indeed, We| كنا - [We] are| منذرين - (ever) warning.|
4.
[44:4]
fîhâ yüfraḳu küllü emrin ḥakîm.فيها يفرق كل أمر حكيم
فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ
Elmalılı O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.
Y. AliIn the (Night) is made distinct every affair of wisdom,
 Words|فيها - Therein| يفرق - is made distinct| كل - every| أمر - affair,| حكيم - wise,|
5.
[44:5]
emram min `indinâ. innâ künnâ mürsilîn.أمرا من عندنا إنا كنا مرسلين
أَمْرًا مِّنْ عِندِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
Elmalılı O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.
Y. AliBy command, from Our Presence. For We (ever) send (revelations),
 Words|أمرا - A command| من - from| عندنا - Us.| إنا - Indeed, We| كنا - [We] are| مرسلين - (ever) sending,|
6.
[44:6]
raḥmetem mir rabbik. innehû hüve-ssemî`u-l`alîm.رحمة من ربك إنه هو السميع العليم
رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.
Y. AliAs Mercy from thy Lord: for He hears and knows (all things);
 Words|رحمة - As Mercy| من - from| ربك - your Lord.| إنه - Indeed, He| هو - [He]| السميع - (is) the All-Hearer,| العليم - the All-Knower.|
7.
[44:7]
rabbi-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. in küntüm mûḳinîn.رب السماوات والأرض وما بينهما إن كنتم موقنين
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
Elmalılı Siz eğer kesin olarak inanıyorsanız, iyi bilin ki Allah göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir.
Y. AliThe Lord of the heavens and the earth and all between them, if ye (but) have an assured faith.
 Words|رب - Lord| السماوات - (of) the heavens| والأرض - and the earth| وما - and whatever| بينهما - (is) between both of them,| إن - if| كنتم - you are| موقنين - certain.|
8.
[44:8]
lâ ilâhe illâ hüve yuḥyî veyümît. rabbüküm verabbü âbâikümü-l'evvelîn.لا إله إلا هو يحيي ويميت ربكم ورب آبائكم الأولين
لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O hem yaşatır, hem öldürür. O sizin de Rabbiniz, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir.
Y. AliThere is no god but He: It is He Who gives life and gives death,- The Lord and Cherisher to you and your earliest ancestors.
 Words|لا - (There is) no| إله - god| إلا - except| هو - Him;| يحيي - He gives life| ويميت - and causes death,| ربكم - your Lord| ورب - and (the) Lord| آبائكم - (of) your fathers| الأولين - the former.|
9.
[44:9]
bel hüm fî şekkiy yel`abûn.بل هم في شك يلعبون
بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Elmalılı Fakat kâfirler bir şüphe içinde oynayıp eğleniyorlar.
Y. AliYet they play about in doubt.
 Words|بل - Nay,| هم - they| في - (are) in| شك - doubt -| يلعبون - playing.|
10.
[44:10]
ferteḳib yevme te'ti-ssemâü bidüḫânim mübîn.فارتقب يوم تأتي السماء بدخان مبين
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Ey Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azabdır.
Y. AliThen watch thou for the Day that the sky will bring forth a kind of smoke (or mist) plainly visible,
 Words|فارتقب - Then watch| يوم - (for the) Day| تأتي - (when) will bring| السماء - the sky| بدخان - smoke| مبين - visible,|
11.
[44:11]
yagşe-nnâs. hâẕâ `aẕâbün elîm.يغشى الناس هذا عذاب أليم
يَغْشَى النَّاسَ هَذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
Elmalılı Ey Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azabdır.
Y. AliEnveloping the people: this will be a Penalty Grievous.
 Words|يغشى - Enveloping| الناس - the people.| هذا - This| عذاب - (will be) a punishment| أليم - painful.|
12.
[44:12]
rabbene-kşif `anne-l`aẕâbe innâ mü'minûn.ربنا اكشف عنا العذاب إنا مؤمنون
رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
Elmalılı O gün insanlar: "Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz" derler.
Y. Ali(They will say:) "Our Lord! remove the Penalty from us, for we do really believe!"
 Words|ربنا - "Our Lord!| اكشف - Remove| عنا - from us| العذاب - the punishment;| إنا - indeed, we| مؤمنون - (are) believers."|
13.
[44:13]
ennâ lehümü-ẕẕikrâ veḳad câehüm rasûlüm mübîn.أنى لهم الذكرى وقد جاءهم رسول مبين
أَنَّى لَهُمُ الذِّكْرَى وَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti.
Y. AliHow shall the message be (effectual) for them, seeing that an Messenger explaining things clearly has (already) come to them,-
 Words|أنى - How can| لهم - (there be) for them| الذكرى - the reminder,| وقد - when verily,| جاءهم - had come to them| رسول - a Messenger| مبين - clear.|
14.
[44:14]
ŝümme tevellev `anhü veḳâlû mü`allemüm mecnûn.ثم تولوا عنه وقالوا معلم مجنون
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَّجْنُونٌ
Elmalılı Sonra onlar, o peygamberden yüz çevirdiler ve: "Bu öğretilmiş bir delidir." dediler.
Y. AliYet they turn away from him and say: "Tutored (by others), a man possessed!"
 Words|ثم - Then| تولوا - they turned away| عنه - from him| وقالوا - and said,| معلم - "One taught,| مجنون - a mad man."|
15.
[44:15]
innâ kâşifü-l`aẕâbi ḳalîlen inneküm `âidûn.إنا كاشفو العذاب قليلا إنكم عائدون
إِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَلِيلًا إِنَّكُمْ عَائِدُونَ
Elmalılı Biz o azabı sizden birazcık kaldırırız. Ama siz mutlaka eski halinize dönersiniz.
Y. AliWe shall indeed remove the Penalty for a while, (but) truly ye will revert (to your ways).
 Words|إنا - Indeed, We| كاشفو - (will) remove| العذاب - the punishment| قليلا - a little,| إنكم - indeed, you| عائدون - (will) return.|
16.
[44:16]
yevme nebṭişü-lbaṭşete-lkübrâ. innâ münteḳimûn.يوم نبطش البطشة الكبرى إنا منتقمون
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَى إِنَّا مُنتَقِمُونَ
Elmalılı Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız.
Y. AliOne day We shall seize you with a mighty onslaught: We will indeed (then) exact Retribution!
 Words|يوم - (The) Day| نبطش - We will seize| البطشة - (with) the seizure| الكبرى - the greatest,| إنا - indeed, We| منتقمون - (will) take retribution.|
17.
[44:17]
veleḳad fetennâ ḳablehüm ḳavme fir`avne vecâehüm rasûlün kerîm.ولقد فتنا قبلهم قوم فرعون وجاءهم رسول كريم
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَاءَهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ
Elmalılı Andolsun ki, biz onlardan önce Firavun kavmini de denemiştik. Onlara çok kıymetli bir peygamber gelmişti.
Y. AliWe did, before them, try the people of Pharaoh: there came to them a messenger most honourable,
 Words|ولقد - And certainly,| فتنا - We tried| قبلهم - before them| قوم - (the) people| فرعون - (of) Firaun,| وجاءهم - and came to them| رسول - a Messenger| كريم - noble.|
18.
[44:18]
en eddû ileyye `ibâde-llâh. innî leküm rasûlün emîn.أن أدوا إلي عباد الله إني لكم رسول أمين
أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı O peygamber onlara şöyle demişti: "Esaretiniz altındaki Allah'ın kullarını bana teslim edin. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
Y. AliSaying: "Restore to me the Servants of Allah: I am to you an messenger worthy of all trust;
 Words|أن - That,| أدوا - "Deliver| إلي - to me| عباد - (the) servants| الله - (of) Allah.| إني - Indeed, I am| لكم - to you| رسول - a Messenger| أمين - trustworthy.|
19.
[44:19]
veel lâ ta`lû `ale-llâh. innî âtîküm bisülṭânim mübîn.وأن لا تعلوا على الله إني آتيكم بسلطان مبين
وَأَنْ لَّا تَعْلُوا عَلَى اللَّهِ إِنِّي آتِيكُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Allah'a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz ki ben size apaçık bir delil getiriyorum.
Y. Ali"And be not arrogant as against Allah: for I come to you with authority manifest.
 Words|وأن - And that| لا - (do) not| تعلوا - exalt yourselves| على - against| الله - Allah.| إني - Indeed, I| آتيكم - [I] have come to you| بسلطان - with an authority| مبين - clear.|
20.
[44:20]
veinnî `uẕtü birabbî verabbiküm en tercümûn.وإني عذت بربي وربكم أن ترجمون
وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ
Elmalılı Gerçekten ben, beni taşlamanızdan dolayı benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım.
Y. Ali"For me, I have sought safety with my Lord and your Lord, against your injuring me.
 Words|وإني - And indeed, I| عذت - [I] seek refuge| بربي - with my Lord| وربكم - and your Lord| أن - lest| ترجمون - you stone me.|
21.
[44:21]
veil lem tü'minû lî fa`tezilûn.وإن لم تؤمنوا لي فاعتزلون
وَإِنْ لَّمْ تُؤْمِنُوا لِي فَاعْتَزِلُونِ
Elmalılı Eğer siz bana iman etmezseniz hemen yanımdan uzaklaşın."
Y. Ali"If ye believe me not, at least keep yourselves away from me."
 Words|وإن - And if| لم - not| تؤمنوا - you believe| لي - me,| فاعتزلون - then leave me alone."|
22.
[44:22]
fede`â rabbehû enne hâülâi ḳavmüm mücrimûn.فدعا ربه أن هؤلاء قوم مجرمون
فَدَعَا رَبَّهُ أَنَّ هَؤُلَاءِ قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ
Elmalılı Musa: "Şüphesiz ki bunlar suçlu bir kavimdir." diyerek yardım etmesi için Rabbine yalvardı.
Y. Ali(But they were aggressive:) then he cried to his Lord: "These are indeed a people given to sin."
 Words|فدعا - So he called| ربه - his Lord,| أن - "That| هؤلاء - these| قوم - (are) a people| مجرمون - criminals."|
23.
[44:23]
feesri bi`ibâdî leylen inneküm müttebe`ûn.فأسر بعبادي ليلا إنكم متبعون
فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Elmalılı Allah buyurdu ki: "Kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü siz takib edileceksiniz.
Y. Ali(The reply came:) "March forth with My Servants by night: for ye are sure to be pursued.
 Words|فأسر - Then "Set out| بعبادي - with My slaves| ليلا - (by) night.| إنكم - Indeed, you| متبعون - (will be) followed.|
24.
[44:24]
vetruki-lbaḥra rahvâ. innehüm cündüm mugraḳûn.واترك البحر رهوا إنهم جند مغرقون
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًا إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ
Elmalılı Karşıya geçince denizi olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak bir ordudur."
Y. Ali"And leave the sea as a furrow (divided): for they are a host (destined) to be drowned."
 Words|واترك - And leave| البحر - the sea| رهوا - at rest.| إنهم - Indeed, they| جند - (are) an army| مغرقون - (to be) drowned."|
25.
[44:25]
kem terakû min cennâtiv ve`uyûn.كم تركوا من جنات وعيون
كَمْ تَرَكُوا مِن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Elmalılı Onlar neler bırakmışlardı, ne bahçeler, ne pınarlar!
Y. AliHow many were the gardens and springs they left behind,
 Words|كم - How many| تركوا - (did) they leave| من - of| جنات - gardens| وعيون - and springs,|
26.
[44:26]
vezürû`iv vemeḳâmin kerîm.وزروع ومقام كريم
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Elmalılı Ne ekinler, ne güzel kaynaklar,
Y. AliAnd corn-fields and noble buildings,
 Words|وزروع - And cornfields| ومقام - and places| كريم - noble,|
27.
[44:27]
vena`metin kânû fîhâ fâkihîn.ونعمة كانوا فيها فاكهين
وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ
Elmalılı Ve içinde eğlenip durdukları nice nimetler ve refah!
Y. AliAnd wealth (and conveniences of life), wherein they had taken such delight!
 Words|ونعمة - And pleasant things| كانوا - they used to| فيها - therein| فاكهين - take delight!|
28.
[44:28]
keẕâlik. veevraŝnâhâ ḳavmen âḫarîn.كذلك وأورثناها قوما آخرين
كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ
Elmalılı İşte böylece biz onları başka bir kavme miras bıraktık.
Y. AliThus (was their end)! And We made other people inherit (those things)!
 Words|كذلك - Thus.| وأورثناها - And We made it (an) inherit(ance)| قوما - (for) a people| آخرين - another.|
29.
[44:29]
femâ beket `aleyhimü-ssemâü vel'arḍu vemâ kânû münżarîn.فما بكت عليهم السماء والأرض وما كانوا منظرين
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ
Elmalılı Gök ve yer onların üzerine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.
Y. AliAnd neither heaven nor earth shed a tear over them: nor were they given a respite (again).
 Words|فما - And not| بكت - wept| عليهم - for them| السماء - the heaven| والأرض - and the earth| وما - and not| كانوا - they were| منظرين - given respite.|
30.
[44:30]
veleḳad necceynâ benî isrâîle mine-l`aẕâbi-lmühîn.ولقد نجينا بني إسرائيل من العذاب المهين
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِينِ
Elmalılı Andolsun ki biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı azabdan kurtardık.
Y. AliWe did deliver aforetime the Children of Israel from humiliating Punishment,
 Words|ولقد - And certainly,| نجينا - We saved| بني - (the) Children of Israel| إسرائيل - (the) Children of Israel| من - from| العذاب - the punishment| المهين - the humiliating,|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17