1. [36:34] | vece`alnâ fîhâ cennâtim min neḫîliv vea`nâbiv vefeccernâ fîhâ mine-l`uyûn. | وجعلنا فيها جنات من نخيل وأعناب وفجرنا فيها من العيون وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّاتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنْ الْعُيُونِ |
---|
Elmalılı | Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık. |
Y. Ali | And We produce therein orchard with date-palms and vines, and We cause springs to gush forth therein:
|
Words | | |
2. [36:35] | liye'külû min ŝemerihî vemâ `amilethü eydîhim. efelâ yeşkürûn. | ليأكلوا من ثمره وما عملته أيديهم أفلا يشكرون لِيَأْكُلُوا مِن ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ |
---|
Elmalılı | (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi? |
Y. Ali | That they may enjoy the fruits of this (artistry): It was not their hands that made this: will they not then give thanks?
|
Words | | |
3. [36:42] | veḫalaḳnâ lehüm mim miŝlihî mâ yerkebûn. | وخلقنا لهم من مثله ما يركبون وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِ مَا يَرْكَبُونَ |
---|
Elmalılı | Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır. |
Y. Ali | And We have created for them similar (vessels) on which they ride.
|
Words | | |
4. [36:46] | vemâ te'tîhim min âyetim min âyâti rabbihim illâ kânû `anhâ mü`riḍîn. | وما تأتيهم من آية من آيات ربهم إلا كانوا عنها معرضين وَمَا تَأْتِيهِم مِّنْ آيَةٍ مِّنْ آيَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ |
---|
Elmalılı | Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler. |
Y. Ali | Not a Sign comes to them from among the Signs of their Lord, but they turn away therefrom.
|
Words | | |
5. [36:47] | veiẕâ ḳîle lehüm enfiḳû mimmâ razeḳakümü-llâhü ḳâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû enuṭ`imü mel lev yeşâü-llâhü aṭ`ameh. in entüm illâ fî ḍalâlim mübîn. | وإذا قيل لهم أنفقوا مما رزقكم الله قال الذين كفروا للذين آمنوا أنطعم من لو يشاء الله أطعمه إن أنتم إلا في ضلال مبين وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ أَنفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنُطْعِمُ مَن لَّوْ يَشَاءُ اللَّهُ أَطْعَمَهُ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ |
---|
Elmalılı | Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: "Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?" dediler. |
Y. Ali | And when they are told, "Spend ye of (the bounties) with which Allah has provided you," the Unbelievers say to those who believe: "Shall we then feed those whom, if Allah had so willed, He would have fed, (Himself)?- Ye are in nothing but manifest error."
|
Words | | |
6. [36:51] | venüfiḫa fi-ṣṣûri feiẕâ hüm mine-l'ecdâŝi ilâ rabbihim yensilûn. | ونفخ في الصور فإذا هم من الأجداث إلى ربهم ينسلون وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ |
---|
Elmalılı | Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar. |
Y. Ali | The trumpet shall be sounded, when behold! from the sepulchres (men) will rush forth to their Lord!
|
Words | | |
7. [36:52] | ḳâlû yâ veylenâ mem be`aŝenâ mim merḳadinâ. hâẕâ mâ ve`ade-rraḥmânü veṣadeḳa-lmürselûn. | قالوا يا ويلنا من بعثنا من مرقدنا هذا ما وعد الرحمن وصدق المرسلون قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler. |
Y. Ali | They will say: "Ah! Woe unto us! Who hath raised us up from our beds of repose?"... (A voice will say:) "This is what (Allah) Most Gracious had promised. And true was the word of the messengers!"
|
Words | | |
8. [36:58] | selâmün ḳavlem mir rabbir raḥîm. | سلام قولا من رب رحيم سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ |
---|
Elmalılı | (Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır. |
Y. Ali | "Peace!" - a word (of salutation) from a Lord Most Merciful!
|
Words | | |
9. [36:70] | liyünẕira men kâne ḥayyev veyeḥiḳḳa-lḳavlü `ale-lkâfirîn. | لينذر من كان حيا ويحق القول على الكافرين لِّيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ |
---|
Elmalılı | (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir. |
Y. Ali | That it may give admonition to any (who are) alive, and that the charge may be proved against those who reject (Truth).
|
Words | | |
10. [36:74] | vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel le`allehüm yünṣarûn. | واتخذوا من دون الله آلهة لعلهم ينصرون وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar. |
Y. Ali | Yet they take (for worship) gods other than Allah, (hoping) that they might be helped!
|
Words | | |
11. [36:77] | evelem yera-l'insânü ennâ ḫalaḳnâhü min nuṭfetin feiẕâ hüve ḫaṣîmüm mübîn. | أولم ير الإنسان أنا خلقناه من نطفة فإذا هو خصيم مبين أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ |
---|
Elmalılı | İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi? |
Y. Ali | Doth not man see that it is We Who created him from sperm? yet behold! he (stands forth) as an open adversary!
|
Words | | |
12. [36:78] | veḍarabe lenâ meŝelev venesiye ḫalḳah. ḳâle mey yuḥyi-l`iżâme vehiye ramîm. | وضرب لنا مثلا ونسي خلقه قال من يحيي العظام وهي رميم وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ |
---|
Elmalılı | Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi. |
Y. Ali | And he makes comparisons for Us, and forgets his own (origin and) Creation: He says, "Who can give life to (dry) bones and decomposed ones (at that)?"
|
Words | | |
13. [36:80] | elleẕî ce`ale leküm mine-şşeceri-l'aḫḍari nâran feiẕâ entüm minhü tûḳidûn. | الذي جعل لكم من الشجر الأخضر نارا فإذا أنتم منه توقدون الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ |
---|
Elmalılı | Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız. |
Y. Ali | "The same Who produces for you fire out of the green tree, when behold! ye kindle therewith (your own fires)!
|
Words | | |
14. [37:7] | veḥifżam min külli şeyṭânim mârid. | وحفظا من كل شيطان مارد وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ |
---|
Elmalılı | Onu her inatçı şeytandan koruduk. |
Y. Ali | (For beauty) and for guard against all obstinate rebellious evil spirits,
|
Words | | |
15. [37:8] | lâ yessemme`ûne ile-lmelei-l'a`lâ veyuḳẕefûne min külli cânib. | لا يسمعون إلى الملإ الأعلى ويقذفون من كل جانب لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَى وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ |
---|
Elmalılı | Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulup atılırlar. |
Y. Ali | (So) they should not strain their ears in the direction of the Exalted Assembly but be cast away from every side,
|
Words | | |
16. [37:10] | illâ men ḫaṭife-lḫaṭfete feetbe`ahû şihâbün ŝâḳib. | إلا من خطف الخطفة فأتبعه شهاب ثاقب إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ |
---|
Elmalılı | Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir alev takip eder. |
Y. Ali | Except such as snatch away something by stealth, and they are pursued by a flaming fire, of piercing brightness.
|
Words | | |
17. [37:11] | festeftihim ehüm eşeddü ḫalḳan em men ḫalaḳnâ. innâ ḫalaḳnâhüm min ṭînil lâzib. | فاستفتهم أهم أشد خلقا أم من خلقنا إنا خلقناهم من طين لازب فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍ |
---|
Elmalılı | Şimdi onlara sor: "Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?" Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık. |
Y. Ali | Just ask their opinion: are they the more difficult to create, or the (other) beings We have created? Them have We created out of a sticky clay!
|
Words | | |
18. [37:23] | min dûni-llâhi fehdûhüm ilâ ṣirâṭi-lceḥîm. | من دون الله فاهدوهم إلى صراط الجحيم مِن دُونِ اللَّهِ فَاهْدُوهُمْ إِلَى صِرَاطِ الْجَحِيمِ |
---|
Elmalılı | Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru. |
Y. Ali | "Besides Allah, and lead them to the Way to the (Fierce) Fire!
|
Words | | |
19. [37:30] | vemâ kâne lenâ `aleyküm min sülṭân. bel küntüm ḳavmen ṭâgîn. | وما كان لنا عليكم من سلطان بل كنتم قوما طاغين وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًا طَاغِينَ |
---|
Elmalılı | "Bizim de size karşı bir gücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz." |
Y. Ali | "Nor had we any authority over you. Nay, it was ye who were a people in obstinate rebellion!
|
Words | | |
20. [37:45] | yüṭâfü `aleyhim bike'sim mim me`în. | يطاف عليهم بكأس من معين يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ |
---|
Elmalılı | İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır. |
Y. Ali | Round will be passed to them a Cup from a clear-flowing fountain,
|
Words | | |
21. [37:57] | velevlâ ni`metü rabbî leküntü mine-lmuḥḍarîn. | ولولا نعمة ربي لكنت من المحضرين وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّي لَكُنتُ مِنَ الْمُحْضَرِينَ |
---|
Elmalılı | "Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu tutuklananlardan olacaktım." |
Y. Ali | "Had it not been for the Grace of my Lord, I should certainly have been among those brought (there)!
|
Words | | |
22. [37:67] | ŝümme inne lehüm `aleyhâ leşevbem min ḥamîm. | ثم إن لهم عليها لشوبا من حميم ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِّنْ حَمِيمٍ |
---|
Elmalılı | Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır. |
Y. Ali | Then on top of that they will be given a mixture made of boiling water.
|
Words | | |
23. [37:76] | venecceynâhü veehlehû mine-lkerbi-l`ażîm. | ونجيناه وأهله من الكرب العظيم وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ |
---|
Elmalılı | Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. |
Y. Ali | And We delivered him and his people from the Great Calamity,
|
Words | | |
24. [37:81] | innehû min `ibâdine-lmü'minîn. | إنه من عبادنا المؤمنين إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ |
---|
Elmalılı | Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı. |
Y. Ali | For he was one of our believing Servants.
|
Words | | |
25. [37:83] | veinne min şî`atihî leibrâhîm. | وإن من شيعته لإبراهيم وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ |
---|
Elmalılı | Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı. |
Y. Ali | Verily among those who followed his Way was Abraham.
|
Words | | |
26. [37:100] | rabbi heb lî mine-ṣṣâliḥîn. | رب هب لي من الصالحين رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ |
---|
Elmalılı | "Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!" |
Y. Ali | "O my Lord! Grant me a righteous (son)!"
|
Words | | |
27. [37:102] | felemmâ belega me`ahü-ssa`ye ḳâle yâ büneyye innî erâ fi-lmenâmi ennî eẕbeḥuke fenżur mâẕâ terâ. ḳâle yâ ebeti-f`al mâ tü'mer. setecidünî in şâe-llâhü mine-ṣṣâbirîn. | فلما بلغ معه السعي قال يا بني إني أرى في المنام أني أذبحك فانظر ماذا ترى قال يا أبت افعل ما تؤمر ستجدني إن شاء الله من الصابرين فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِن شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ |
---|
Elmalılı | Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. |
Y. Ali | Then, when (the son) reached (the age of) (serious) work with him, he said: "O my son! I see in vision that I offer thee in sacrifice: Now see what is thy view!" (The son) said: "O my father! Do as thou art commanded: thou will find me, if Allah so wills one practising Patience and Constancy!"
|
Words | | |
28. [37:111] | innehû min `ibâdine-lmü'minîn. | إنه من عبادنا المؤمنين إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ |
---|
Elmalılı | Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı. |
Y. Ali | For he was one of our believing Servants.
|
Words | | |
29. [37:112] | vebeşşernâhü biisḥâḳa nebiyyem mine-ṣṣâliḥîn. | وبشرناه بإسحاق نبيا من الصالحين وَبَشَّرْنَاهُ بِإِسْحَقَ نَبِيًّا مِّنَ الصَّالِحِينَ |
---|
Elmalılı | Ona bir de salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik. |
Y. Ali | And We gave him the good news of Isaac - a prophet,- one of the Righteous.
|
Words | | |
30. [37:115] | venecceynâhümâ veḳavmehümâ mine-lkerbi-l`ażîm. | ونجيناهما وقومهما من الكرب العظيم وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ |
---|
Elmalılı | Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. |
Y. Ali | And We delivered them and their people from (their) Great Calamity;
|
Words | | |