1. [10:42] | veminhüm mey yestemi`ûne ileyk. efeente tüsmi`u-ṣṣumme velev kânû lâ ya`ḳilûn. | ومنهم من يستمعون إليك أفأنت تسمع الصم ولو كانوا لا يعقلون وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُونَ إِلَيْكَ أَفَأَنتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ وَلَوْ كَانُواْ لاَ يَعْقِلُونَ |
---|
Elmalılı | İçlerinden seni dinlemeye gelenler de var. Sen, sağırlara, üstelik akılsız da olanlara dinletebilir misin? |
Y. Ali | Among them are some who (pretend to) listen to thee: But canst thou make the deaf to hear,- even though they are without understanding?
|
Words | | |
2. [10:43] | veminhüm mey yenżuru ileyk. efeente tehdi-l`umye velev kânû lâ yübṣirûn. | ومنهم من ينظر إليك أفأنت تهدي العمي ولو كانوا لا يبصرون وَمِنهُم مَّن يَنظُرُ إِلَيْكَ أَفَأَنتَ تَهْدِي الْعُمْيَ وَلَوْ كَانُواْ لاَ يُبْصِرُونَ |
---|
Elmalılı | İçlerinden sana bakanlar da var. Fakat sen, körlere, üstelik basiretleri de yoksa hidayet edip yol gösterebilecek misin? |
Y. Ali | And among them are some who look at thee: but canst thou guide the blind,- even though they will not see?
|
Words | | |
3. [10:99] | velev şâe rabbüke leâmene men fi-l'arḍi küllühüm cemî`â. efeente tükrihü-nnâse ḥattâ yekûnû mü'minîn. | ولو شاء ربك لآمن من في الأرض كلهم جميعا أفأنت تكره الناس حتى يكونوا مؤمنين وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَآمَنَ مَن فِي الْأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعًا أَفَأَنتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتَّى يَكُونُواْ مُؤْمِنِينَ |
---|
Elmalılı | Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi zorlayacaksın? |
Y. Ali | If it had been thy Lord's will, they would all have believed,- all who are on earth! wilt thou then compel mankind, against their will, to believe!
|
Words | | |
4. [25:43] | era'eyte meni-tteḫaẕe ilâhehû hevâh. efeente tekûnü `aleyhi vekîlâ. | أرأيت من اتخذ إلهه هواه أفأنت تكون عليه وكيلا أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا |
---|
Elmalılı | Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın? |
Y. Ali | Seest thou such a one as taketh for his god his own passion (or impulse)? Couldst thou be a disposer of affairs for him?
|
Words | | |
5. [39:19] | efemen ḥaḳḳa `aleyhi kelimetü-l`aẕâb. efeente tünḳiẕü men fi-nnâr. | أفمن حق عليه كلمة العذاب أفأنت تنقذ من في النار أَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِ أَفَأَنتَ تُنقِذُ مَن فِي النَّارِ |
---|
Elmalılı | Ya üzerine azab kelimesi hak olmuş kimse de mi (böyledir)? Artık o ateşteki kimseyi sen mi çıkaracaksın? |
Y. Ali | Is, then, one against whom the decree of Punishment is justly due (equal to one who eschews Evil)? Wouldst thou, then, deliver one (who is) in the Fire?
|
Words | | |
6. [43:40] | efeente tüsmi`u-ṣṣumme ev tehdi-l`umye vemen kâne fî ḍalâlim mübîn. | أفأنت تسمع الصم أو تهدي العمي ومن كان في ضلال مبين أَفَأَنتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ أَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَن كَانَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! O halde sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körlere ve apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi doğru yolu göstereceksin? |
Y. Ali | Canst thou then make the deaf to hear, or give direction to the blind or to such as (wander) in manifest error?
|
Words | | |