1. [7:187] | yes'elûneke `ani-ssâ`ati eyyâne mürsâhâ. ḳul innemâ `ilmühâ `inde rabbî. lâ yücellîhâ livaḳtihâ illâ hû. ŝeḳulet fi-ssemâvâti vel'arḍ. lâ te'tîküm illâ bagteten. yes'elûneke keenneke ḥafiyyün `anhâ. ḳul innemâ `ilmühâ `inde-llâhi velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn. | يسألونك عن الساعة أيان مرساها قل إنما علمها عند ربي لا يجليها لوقتها إلا هو ثقلت في السماوات والأرض لا تأتيكم إلا بغتة يسألونك كأنك حفي عنها قل إنما علمها عند الله ولكن أكثر الناس لا يعلمون يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي لاَ يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلاَّ هُوَ ثَقُلَتْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لاَ تَأْتِيكُمْ إِلاَّ بَغْتَةً يَسْأَلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِيٌّ عَنْهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللّهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. |
Y. Ali | They ask thee about the (final) Hour - when will be its appointed time? Say: "The knowledge thereof is with my Lord (alone): None but He can reveal as to when it will occur. Heavy were its burden through the heavens and the earth. Only, all of a sudden will it come to you." They ask thee as if thou Wert eager in search thereof: Say: "The knowledge thereof is with Allah (alone), but most men know not."
|
Words | | |
2. [16:21] | emvâtün gayru aḥyâ'. vemâ yeş`urûne eyyâne yüb`aŝûn. | أموات غير أحياء وما يشعرون أيان يبعثون أَمْواتٌ غَيْرُ أَحْيَاءٍ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ |
---|
Elmalılı | O putlar, hep ölüdürler, diri değildirler ve insanların öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler. |
Y. Ali | (They are things) dead, lifeless: nor do they know when they will be raised up.
|
Words | | |
3. [27:65] | ḳul lâ ya`lemü men fi-ssemâvâti vel'arḍi-lgaybe ille-llâh. vemâ yeş`urûne eyyâne yüb`aŝûn. | قل لا يعلم من في السماوات والأرض الغيب إلا الله وما يشعرون أيان يبعثون قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ |
---|
Elmalılı | De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. |
Y. Ali | Say: None in the heavens or on earth, except Allah, knows what is hidden: nor can they perceive when they shall be raised up (for Judgment).
|
Words | | |
4. [51:12] | yes'elûne eyyâne yevmü-ddîn. | يسألون أيان يوم الدين يَسْأَلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Hesap ve ceza günü ne zaman?" diye soruyorlar. |
Y. Ali | They ask, "When will be the Day of Judgment and Justice?"
|
Words | | |
5. [75:6] | yes'elü eyyâne yevmü-lḳiyâmeh. | يسأل أيان يوم القيامة يَسْـئَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ |
---|
Elmalılı | O kıyamet günü ne zaman? diye sorar. |
Y. Ali | He questions: "When is the Day of Resurrection?"
|
Words | | |
6. [79:42] | yes'elûneke `ani-ssâ`ati eyyâne mürsâhâ. | يسألونك عن الساعة أيان مرساها يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا |
---|
Elmalılı | Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye. |
Y. Ali | They ask thee about the Hour,-'When will be its appointed time?
|
Words | | |