1. [4:73] | velein eṣâbeküm faḍlüm mine-llâhi leyeḳûlenne keel lem teküm beyneküm vebeynehû meveddetüy yâ leytenî küntü me`ahüm feefûze fevzen `ażîmâ. | ولئن أصابكم فضل من الله ليقولن كأن لم تكن بينكم وبينه مودة يا ليتني كنت معهم فأفوز فوزا عظيما وَلَئِنْ أَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِّنَ الله لَيَقُولَنَّ كَأَن لَّمْ تَكُن بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيتَنِي كُنتُ مَعَهُمْ فَأَفُوزَ فَوْزًا عَظِيمًا |
---|
Elmalılı | Ve eğer Allah'tan size bir lütuf ve zafer erişecek olsa, sizinle kendisi arasında hiç sevgi yokmuş gibi, bu sefer de hiç şüphesiz şöyle diyecek: "Ah ne olurdu, onlarla beraber olaydım da büyük murada ereydim." |
Y. Ali | But if good fortune comes to you from Allah, they would be sure to say - as if there had never been Ties of affection between you and them - "Oh! I wish I had been with them; a fine thing should I then have made of it!"
|
Words | | |
2. [18:42] | veüḥîṭa biŝemerihî feaṣbeḥa yüḳallibü keffeyhi `alâ mâ enfeḳa fîhâ vehiye ḫâviyetün `alâ `urûşihâ veyeḳûlü yâ leytenî lem üşrik birabbî eḥadâ. | وأحيط بثمره فأصبح يقلب كفيه على ما أنفق فيها وهي خاوية على عروشها ويقول يا ليتني لم أشرك بربي أحدا وَأُحِيطَ بِثَمَرِهِ فَأَصْبَحَ يُقَلِّبُ كَفَّيْهِ عَلَى مَا أَنفَقَ فِيهَا وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا وَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُشْرِكْ بِرَبِّي أَحَدًا |
---|
Elmalılı | Derken serveti yok edildi. Bunun üzerine bağına yaptığı masraflara karşı ellerini oğuşturmaya başladı. Bağ, çardakları üzerine yıkılmış kalmıştı, "Ah Keşke Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmasaydım" diyordu. |
Y. Ali | So his fruits (and enjoyment) were encompassed (with ruin), and he remained twisting and turning his hands over what he had spent on his property, which had (now) tumbled to pieces to its very foundations, and he could only say, "Woe is me! Would I had never ascribed partners to my Lord and Cherisher!"
|
Words | | |
3. [19:23] | feecâehe-lmeḫâḍu ilâ ciẕ`i-nnaḫleh. ḳâlet yâ leytenî mittü ḳable hâẕâ veküntü nesyem mensiyyâ. | فأجاءها المخاض إلى جذع النخلة قالت يا ليتني مت قبل هذا وكنت نسيا منسيا فَأَجَاءَهَا الْمَخَاضُ إِلَى جِذْعِ النَّخْلَةِ قَالَتْ يَا لَيْتَنِي مِتُّ قَبْلَ هَذَا وَكُنتُ نَسْيًا مَّنسِيًّا |
---|
Elmalılı | Sonra doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya zorladı. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim" dedi. |
Y. Ali | And the pains of childbirth drove her to the trunk of a palm-tree: She cried (in her anguish): "Ah! would that I had died before this! would that I had been a thing forgotten and out of sight!"
|
Words | | |
4. [25:27] | veyevme ye`aḍḍu-żżâlimü `alâ yedeyhi yeḳûlü yâ leyteni-tteḫaẕtü me`a-rrasûli sebîlâ. | ويوم يعض الظالم على يديه يقول يا ليتني اتخذت مع الرسول سبيلا وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا |
---|
Elmalılı | O gün zalim kimse ellerini ısıracak: "Eyvah!" diyecek, "keşke Peygamberin yanında bir yol tutsaydım!" |
Y. Ali | The Day that the wrong-doer will bite at his hands, he will say, "Oh! would that I had taken a (straight) path with the Messenger!
|
Words | | |
5. [25:28] | yâ veyletâ leytenî lem etteḫiẕ fülânen ḫalîlâ. | يا ويلتى ليتني لم أتخذ فلانا خليلا يَا وَيْلَتَى لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا |
---|
Elmalılı | "Eyvah!" diyecek, "keşke falancayı dost edinmeseydim. |
Y. Ali | "Ah! woe is me! Would that I had never taken such a one for a friend!
|
Words | | |
6. [69:25] | veemmâ men ûtiye kitâbehû bişimâlihî feyeḳûlü yâ leytenî lem ûte kitâbiyeh. | وأما من أوتي كتابه بشماله فيقول يا ليتني لم أوت كتابيه وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ |
---|
Elmalılı | Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de, |
Y. Ali | And he that will be given his Record in his left hand, will say: "Ah! Would that my Record had not been given to me!
|
Words | | |
7. [78:40] | innâ enẕernâküm `aẕâben ḳarîbâ. yevme yenżuru-lmerü mâ ḳaddemet yedâhü veyeḳûlü-lkâfiru yâ leytenî küntü türâbâ. | إنا أنذرناكم عذابا قريبا يوم ينظر المرء ما قدمت يداه ويقول الكافر يا ليتني كنت ترابا إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا |
---|
Elmalılı | Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım." |
Y. Ali | Verily, We have warned you of a Penalty near, the Day when man will see (the deeds) which his hands have sent forth, and the Unbeliever will say, "Woe unto me! Would that I were (metre) dust!"
|
Words | | |
8. [89:24] | yeḳûlü yâ leytenî ḳaddemtü liḥayâtî. | يقول يا ليتني قدمت لحياتي يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي |
---|
Elmalılı | "Keşke hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim." der. |
Y. Ali | He will say: "Ah! Would that I had sent forth (good deeds) for (this) my (Future) Life!"
|
Words | | |