1. [52:32] | em te'müruhüm aḥlâmühüm bihâẕâ em hüm ḳavmün ṭâgûn. | أم تأمرهم أحلامهم بهذا أم هم قوم طاغون أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَذَا أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ |
---|
Elmalılı | Onların akılları mı bunu emreder yoksa onlar azgın bir topluluk mudur? |
Y. Ali | Is it that their faculties of understanding urge them to this, or are they but a people transgressing beyond bounds?
|
Words | | |
2. [52:33] | em yeḳûlûne teḳavveleh. bel lâ yü'minûn. | أم يقولون تقوله بل لا يؤمنون أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır onlar inanmıyorlar. |
Y. Ali | Or do they say, "He fabricated the (Message)"? Nay, they have no faith!
|
Words | | |
3. [52:35] | em ḫuliḳû min gayri şey'in em hümü-lḫâliḳûn. | أم خلقوا من غير شيء أم هم الخالقون أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdırlar? |
Y. Ali | Were they created of nothing, or were they themselves the creators?
|
Words | | |
4. [52:36] | em ḫaleḳu-ssemâvâti vel'arḍ. bel lâ yûḳinûn. | أم خلقوا السماوات والأرض بل لا يوقنون أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بَل لَّا يُوقِنُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar düşünüp hakikati anlamazlar. |
Y. Ali | Or did they create the heavens and the earth? Nay, they have no firm belief.
|
Words | | |
5. [52:37] | em `indehüm ḫazâinü rabbike em hümü-lmüṣayṭirûn. | أم عندهم خزائن ربك أم هم المصيطرون أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim (her şeyin yöneticisi) kendileri midir? |
Y. Ali | Or are the Treasures of thy Lord with them, or are they the managers (of affairs)?
|
Words | | |
6. [52:38] | em lehüm süllemüy yestemi`ûne fîh. felye'ti müstemi`uhüm bisülṭânim mübîn. | أم لهم سلم يستمعون فيه فليأت مستمعهم بسلطان مبين أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ |
---|
Elmalılı | Yoksa kendilerine mahsus (üzerine çıkıp sırları) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsin. |
Y. Ali | Or have they a ladder, by which they can (climb up to heaven and) listen (to its secrets)? Then let (such a) listener of theirs produce a manifest proof.
|
Words | | |
7. [52:39] | em lehü-lbenâtü velekümü-lbenûn. | أم له البنات ولكم البنون أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ |
---|
Elmalılı | Demek kızlar O'na, oğullar size öyle mi? |
Y. Ali | Or has He only daughters and ye have sons?
|
Words | | |
8. [52:40] | em tes'elühüm ecran fehüm mim magramim müŝḳalûn. | أم تسألهم أجرا فهم من مغرم مثقلون أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? |
Y. Ali | Or is it that thou dost ask for a reward, so that they are burdened with a load of debt?-
|
Words | | |
9. [52:41] | em `indehümü-lgaybü fehüm yektübûn. | أم عندهم الغيب فهم يكتبون أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa gayb kendilerinin yanında da onlar mı yazıyorlar? |
Y. Ali | Or that the Unseen in it their hands, and they write it down?
|
Words | | |
10. [52:42] | em yürîdûne keydâ. felleẕîne keferû hümü-lmekîdûn. | أم يريدون كيدا فالذين كفروا هم المكيدون أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzağa düşeceklerdir. |
Y. Ali | Or do they intend a plot (against thee)? But those who defy Allah are themselves involved in a Plot!
|
Words | | |
11. [52:43] | em lehüm ilâhün gayru-llâh. sübḥâne-llâhi `ammâ yüşrikûn. | أم لهم إله غير الله سبحان الله عما يشركون أَمْ لَهُمْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır. |
Y. Ali | Or have they a god other than Allah? Exalted is Allah far above the things they associate with Him!
|
Words | | |
12. [53:24] | em lil'insâni mâ temennâ. | أم للإنسان ما تمنى أَمْ لِلْإِنسَانِ مَا تَمَنَّى |
---|
Elmalılı | Yoksa her arzu ettiği şey, insanın kendisinin mi (olacak) dir? |
Y. Ali | Nay, shall man have (just) anything he hankers after?
|
Words | | |
13. [53:36] | em lem yünebbe' bimâ fî ṣuḥufi mûsâ. | أم لم ينبأ بما في صحف موسى أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَى |
---|
Elmalılı | Yoksa haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde yazılı olanlar? |
Y. Ali | Nay, is he not acquainted with what is in the Books of Moses-
|
Words | | |
14. [54:43] | eküffâruküm ḫayrum min ülâiküm em leküm berâetün fi-zzübür. | أكفاركم خير من أولئكم أم لكم براءة في الزبر أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُوْلَئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَاءَةٌ فِي الزُّبُرِ |
---|
Elmalılı | Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var? |
Y. Ali | Are your Unbelievers, (O Quraish), better than they? Or have ye an immunity in the Sacred Books?
|
Words | | |
15. [54:44] | em yeḳûlûne naḥnü cemî`um münteṣir. | أم يقولون نحن جميع منتصر أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ |
---|
Elmalılı | Yoksa "Biz birbirimize yardım eden bir topluluğuz." mu diyorlar? |
Y. Ali | Or do they say: "We acting together can defend ourselves"?
|
Words | | |
16. [56:59] | eentüm taḫlüḳûnehû em naḥnü-lḫâliḳûn. | أأنتم تخلقونه أم نحن الخالقون أَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُ أَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ |
---|
Elmalılı | Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz? |
Y. Ali | Is it ye who create it, or are We the Creators?
|
Words | | |
17. [56:64] | eentüm tezra`ûnehû em naḥnü-zzâri`ûn. | أأنتم تزرعونه أم نحن الزارعون أَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ |
---|
Elmalılı | Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? |
Y. Ali | Is it ye that cause it to grow, or are We the Cause?
|
Words | | |
18. [56:69] | eentüm enzeltümûhü mine-lmüzni em naḥnü-lmünzilûn. | أأنتم أنزلتموه من المزن أم نحن المنزلون أَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ |
---|
Elmalılı | Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? |
Y. Ali | Do ye bring it down (in rain) from the cloud or do We?
|
Words | | |
19. [56:72] | eentüm enşe'tüm şeceratehâ em naḥnü-lmünşiûn. | أأنتم أنشأتم شجرتها أم نحن المنشئون أَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنشِؤُونَ |
---|
Elmalılı | Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? |
Y. Ali | Is it ye who grow the tree which feeds the fire, or do We grow it?
|
Words | | |
20. [63:6] | sevâün `aleyhim estagferte lehüm em lem testagfir lehüm. ley yagfira-llâhü lehüm. inne-llâhe lâ yehdi-lḳavme-lfâsiḳîn. | سواء عليهم أستغفرت لهم أم لم تستغفر لهم لن يغفر الله لهم إن الله لا يهدي القوم الفاسقين سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ لَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
---|
Elmalılı | Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış bir toplumu yola iletmez. |
Y. Ali | It is equal to them whether thou pray for their forgiveness or not. Allah will not forgive them. Truly Allah guides not rebellious transgressors.
|
Words | | |
21. [67:17] | em emintüm men fi-ssemâi ey yürsile `aleyküm ḥâṣibâ. feseta`lemûne keyfe neẕîr. | أم أمنتم من في السماء أن يرسل عليكم حاصبا فستعلمون كيف نذير أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاءِ أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ |
---|
Elmalılı | Yoksa siz, gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Tehdidim nasılmış bileceksiniz. |
Y. Ali | Or do ye feel secure that He Who is in Heaven will not send against you a violent tornado (with showers of stones), so that ye shall know how (terrible) was My warning?
|
Words | | |
22. [68:37] | em leküm kitâbün fîhi tedrusûn. | أم لكم كتاب فيه تدرسون أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz? |
Y. Ali | Or have ye a book through which ye learn-
|
Words | | |
23. [68:39] | em leküm eymânün `aleynâ bâligatün ilâ yevmi-lḳiyâmeti inne leküm lemâ taḥkümûn. | أم لكم أيمان علينا بالغة إلى يوم القيامة إن لكم لما تحكمون أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? |
Y. Ali | Or have ye Covenants with Us to oath, reaching to the Day of Judgment, (providing) that ye shall have whatever ye shall demand?
|
Words | | |
24. [68:41] | em lehüm şürakâ'. felye'tû bişürakâihim in kânû ṣâdiḳîn. | أم لهم شركاء فليأتوا بشركائهم إن كانوا صادقين أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِن كَانُوا صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | Yoksa ortakları mı var onların? Doğru iseler ortaklarını getirsinler. |
Y. Ali | Or have they some "Partners" (in Allahhead)? Then let them produce their "partners", if they are truthful!
|
Words | | |
25. [68:46] | em tes'elühüm ecran fehüm mim magramim müŝḳalûn. | أم تسألهم أجرا فهم من مغرم مثقلون أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? |
Y. Ali | Or is it that thou dost ask them for a reward, so that they are burdened with a load of debt?-
|
Words | | |
26. [68:47] | em `indehümü-lgaybü fehüm yektübûn. | أم عندهم الغيب فهم يكتبون أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa gayb onların yanlarında da onlar mı yazıyorlar? |
Y. Ali | Or that the Unseen is in their hands, so that they can write it down?
|
Words | | |
27. [72:10] | veennâ lâ nedrî eşerrun ürîde bimen fi-l'arḍi em erâde bihim rabbühüm raşedâ. | وأنا لا ندري أشر أريد بمن في الأرض أم أراد بهم ربهم رشدا وَأَنَّا لَا نَدْرِي أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَن فِي الْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا |
---|
Elmalılı | "Doğrusu biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?" |
Y. Ali | 'And we understand not whether ill is intended to those on earth, or whether their Lord (really) intends to guide them to right conduct.
|
Words | | |
28. [72:25] | ḳul in edrî eḳarîbüm mâ tû`adûne em yec`alü lehû rabbî emedâ. | قل إن أدري أقريب ما توعدون أم يجعل له ربي أمدا قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَّا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا |
---|
Elmalılı | De ki: "Ben bilmem, o size vaad edilen şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar.." |
Y. Ali | Say: "I know not whether the (Punishment) which ye are promised is near, or whether my Lord will appoint for it a distant term.
|
Words | | |
29. [79:27] | eentüm eşeddü ḫalḳan emi-ssemâü. benâhâ. | أأنتم أشد خلقا أم السماء بناها أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ بَنَاهَا |
---|
Elmalılı | Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti. |
Y. Ali | What! Are ye the more difficult to create or the heaven (above)? (Allah) hath constructed it:
|
Words | | |