1. [37:11] | festeftihim ehüm eşeddü ḫalḳan em men ḫalaḳnâ. innâ ḫalaḳnâhüm min ṭînil lâzib. | فاستفتهم أهم أشد خلقا أم من خلقنا إنا خلقناهم من طين لازب فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍ |
---|
Elmalılı | Şimdi onlara sor: "Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?" Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık. |
Y. Ali | Just ask their opinion: are they the more difficult to create, or the (other) beings We have created? Them have We created out of a sticky clay!
|
Words | | |
2. [37:62] | eẕâlike ḫayrun nüzülen em şeceratü-zzeḳḳûm. | أذلك خير نزلا أم شجرة الزقوم أَذَلِكَ خَيْرٌ نُّزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ |
---|
Elmalılı | Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı? |
Y. Ali | Is that the better entertainment or the Tree of Zaqqum?
|
Words | | |
3. [37:150] | em ḫalaḳne-lmelâikete inâŝev vehüm şâhidûn. | أم خلقنا الملائكة إناثا وهم شاهدون أَمْ خَلَقْنَا الْمَلَائِكَةَ إِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa biz melekleri dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış? |
Y. Ali | Or that We created the angels female, and they are witnesses (thereto)?
|
Words | | |
4. [37:156] | em leküm sülṭânüm mübîn. | أم لكم سلطان مبين أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُّبِينٌ |
---|
Elmalılı | Yoksa sizin için açık bir delil mi var? |
Y. Ali | Or have ye an authority manifest?
|
Words | | |
5. [38:9] | em `indehüm ḫazâinü raḥmeti rabbike-l`azîzi-lvehhâb. | أم عندهم خزائن رحمة ربك العزيز الوهاب أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ |
---|
Elmalılı | Yoksa sana o Kur'ân'ı veren çok güçlü ve ihsan sahibi Rabbinin hazineleri onların yanında mı? |
Y. Ali | Or have they the treasures of the mercy of thy Lord,- the Exalted in Power, the Grantor of Bounties without measure?
|
Words | | |
6. [38:10] | em lehüm mülkü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. felyerteḳû fi-l'esbâb. | أم لهم ملك السماوات والأرض وما بينهما فليرتقوا في الأسباب أَمْ لَهُم مُّلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَلْيَرْتَقُوا فِي الْأَسْبَابِ |
---|
Elmalılı | Yoksa bütün o göklerin, yerin ve aralarındakilerin mülkü onların mı? Öyle ise bütün imkanlarını seferber ederek yükselsinler de görelim! |
Y. Ali | Or have they the dominion of the heavens and the earth and all between? If so, let them mount up with the ropes and means (to reach that end)!
|
Words | | |
7. [38:28] | em nec`alü-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti kelmüfsidîne fi-l'arḍ. em nec`alü-lmütteḳîne kelfüccâr. | أم نجعل الذين آمنوا وعملوا الصالحات كالمفسدين في الأرض أم نجعل المتقين كالفجار أَمْ نَجْعَلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِدِينَ فِي الْأَرْضِ أَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّقِينَ كَالْفُجَّارِ |
---|
Elmalılı | Yoksa, iman edip de salih amel işleyenleri biz, o yeryüzündeki bozguncular gibi yapar mıyız? Yoksa o takva sahiplerini azgın günahkarlar gibi yapar mıyız? |
Y. Ali | Shall We treat those who believe and work deeds of righteousness, the same as those who do mischief on earth? Shall We treat those who guard against evil, the same as those who turn aside from the right?
|
Words | | |
8. [38:63] | etteḫaẕnâhüm siḫriyyen em zâgat `anhümü-l'ebṣâr. | أتخذناهم سخريا أم زاغت عنهم الأبصار أَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْأَبْصَارُ |
---|
Elmalılı | "Onları eğlence yerine tutmuştuk ha! Yoksa bu gözler onlardan kaydı mı?" |
Y. Ali | "Did we treat them (as such) in ridicule, or have (our) eyes failed to perceive them?"
|
Words | | |
9. [38:75] | ḳâle yâ iblîsü mâ mene`ake en tescüde limâ ḫalaḳtü biyedeyy. estekberte em künte mine-l`âlîn. | قال يا إبليس ما منعك أن تسجد لما خلقت بيدي أستكبرت أم كنت من العالين قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ |
---|
Elmalılı | Allah: "Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?" dedi. |
Y. Ali | (Allah) said: "O Iblis! What prevents thee from prostrating thyself to one whom I have created with my hands? Art thou haughty? Or art thou one of the high (and mighty) ones?"
|
Words | | |
10. [39:43] | emi-tteḫaẕû min dûni-llâhi şüfe`â'. ḳul evelev kânû lâ yemlikûne şey'ev velâ ya`ḳilûn. | أم اتخذوا من دون الله شفعاء قل أولو كانوا لا يملكون شيئا ولا يعقلون أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ شُفَعَاءَ قُلْ أَوَلَوْ كَانُوا لَا يَمْلِكُونَ شَيْئًا وَلَا يَعْقِلُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (böyle yapacaksınız)?" |
Y. Ali | What! Do they take for intercessors others besides Allah? Say: "Even if they have no power whatever and no intelligence?"
|
Words | | |
11. [41:40] | inne-lleẕîne yülḥidûne fî âyâtinâ lâ yaḫfevne `aleynâ. efemey yülḳâ fi-nnâri ḫayrun em mey ye'tî âminey yevme-lḳiyâmeh. i`melû mâ şi'tüm innehû bimâ ta`melûne beṣîr. | إن الذين يلحدون في آياتنا لا يخفون علينا أفمن يلقى في النار خير أم من يأتي آمنا يوم القيامة اعملوا ما شئتم إنه بما تعملون بصير إِنَّ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا أَفَمَن يُلْقَى فِي النَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
---|
Elmalılı | Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapanlar bize gizli kalmazlar. O halde ateşe atılacak olan mı daha hayırlıdır, yoksa kıyamet günü güven içinde gelecek olan mı? İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri hakkıyla görür. |
Y. Ali | Those who pervert the Truth in Our Signs are not hidden from Us. Which is better?- he that is cast into the Fire, or he that comes safe through, on the Day of Judgment? Do what ye will: verily He seeth (clearly) all that ye do.
|
Words | | |
12. [42:7] | vekeẕâlike evḥaynâ ileyke ḳur'ânen `arabiyyel litünẕira ümme-lḳurâ vemen ḥavlehâ vetünẕira yevme-lcem`i lâ raybe fîh. ferîḳun fi-lcenneti veferîḳun fi-sse`îr. | وكذلك أوحينا إليك قرآنا عربيا لتنذر أم القرى ومن حولها وتنذر يوم الجمع لا ريب فيه فريق في الجنة وفريق في السعير وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِيرِ |
---|
Elmalılı | Böylece biz sana Arapça bir Kur'ân indirdik ki, şehirlerin anası (olan Mekke) halkını ve etrafındakileri uyarasın ve hakkında hiç şüphe olmayan kıyamet gününün dehşetinden onları korkutasın. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir. |
Y. Ali | Thus have We sent by inspiration to thee an Arabic Qur'an: that thou mayest warn the Mother of Cities and all around her,- and warn (them) of the Day of Assembly, of which there is no doubt: (when) some will be in the Garden, and some in the Blazing Fire.
|
Words | | |
13. [42:9] | emi-tteḫaẕû min dûnihî evliyâ'. fellâhü hüve-lveliyyü vehüve yuḥyi-lmevtâ. vehüve `alâ külli şey'in ḳadîr. | أم اتخذوا من دونه أولياء فالله هو الولي وهو يحيي الموتى وهو على كل شيء قدير أَمِ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاءَ فَاللَّهُ هُوَ الْوَلِيُّ وَهُوَ يُحْيِي المَوْتَى وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
---|
Elmalılı | Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar mı edindiler? Oysa asıl dost Allah'tır. Ölüleri diriltecek olan da O'dur. O'nun her şeye gücü yeter. |
Y. Ali | What! Have they taken (for worship) protectors besides Him? But it is Allah,- He is the Protector, and it is He Who gives life to the dead: It is He Who has power over all things,
|
Words | | |
14. [42:21] | em lehüm şürakâü şera`û lehüm mine-ddîni mâ lem ye'ẕem bihi-llâh. velevlâ kelimetü-lfaṣli leḳuḍiye beynehüm. veinne-żżâlimîne lehüm `aẕâbün elîm. | أم لهم شركاء شرعوا لهم من الدين ما لم يأذن به الله ولولا كلمة الفصل لقضي بينهم وإن الظالمين لهم عذاب أليم أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ شَرَعُوا لَهُم مِّنَ الدِّينِ مَا لَمْ يَأْذَن بِهِ اللَّهُ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
---|
Elmalılı | Yoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendilerine meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin yargı sözü olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azab vardır. |
Y. Ali | What! have they partners (in godhead), who have established for them some religion without the permission of Allah? Had it not been for the Decree of Judgment, the matter would have been decided between them (at once). But verily the Wrong-doers will have a grievous Penalty.
|
Words | | |
15. [42:24] | em yeḳûlûne-fterâ `ale-llâhi keẕibâ. feiy yeşei-llâhü yaḫtim `alâ ḳalbik. veyemḥu-llâhü-lbâṭile veyüḥiḳḳu-lḥaḳḳa bikelimâtih. innehû `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr. | أم يقولون افترى على الله كذبا فإن يشإ الله يختم على قلبك ويمح الله الباطل ويحق الحق بكلماته إنه عليم بذات الصدور أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَإِن يَشَإِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَى قَلْبِكَ وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
---|
Elmalılı | Yoksa onlar, senin hakkında: "Allah'a karşı yalan uydurdu." mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler; batılı yok eder ve sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki O kalplerde bulunan şeyleri hakkıyla bilir. |
Y. Ali | What! Do they say, "He has forged a falsehood against Allah"? But if Allah willed, He could seal up thy heart. And Allah blots out Vanity, and proves the Truth by His Words. For He knows well the secrets of all hearts.
|
Words | | |
16. [43:4] | veinnehû fî ümmi-lkitâbi ledeynâ le`aliyyün ḥakîm. | وإنه في أم الكتاب لدينا لعلي حكيم وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ |
---|
Elmalılı | Gerçekten o bizim nezdimizde bulunan ana kitapta mevcut yüce ve hikmet dolu bir kitaptır. |
Y. Ali | And verily, it is in the Mother of the Book, in Our Presence, high (in dignity), full of wisdom.
|
Words | | |
17. [43:16] | emi-tteḫaẕe mimmâ yaḫlüḳu benâtiv veaṣfâküm bilbenîn. | أم اتخذ مما يخلق بنات وأصفاكم بالبنين أَمِ اتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍ وَأَصْفَاكُم بِالْبَنِينَ |
---|
Elmalılı | Yoksa O, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de erkek çocukları size mi seçti? |
Y. Ali | What! has He taken daughters out of what He himself creates, and granted to you sons for choice?
|
Words | | |
18. [43:21] | em âteynâhüm kitâbem min ḳablihî fehüm bihî müstemsikûn. | أم آتيناهم كتابا من قبله فهم به مستمسكون أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا مِّن قَبْلِهِ فَهُم بِهِ مُسْتَمْسِكُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa biz kendilerine bundan önce bir kitap verdik de onlar, ona mı sarılıyorlar? |
Y. Ali | What! have We given them a Book before this, to which they are holding fast?
|
Words | | |
19. [43:52] | em ene ḫayrum min hâẕe-lleẕî hüve mehînüv velâ yekâdü yübîn. | أم أنا خير من هذا الذي هو مهين ولا يكاد يبين أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِّنْ هَذَا الَّذِي هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ |
---|
Elmalılı | Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayan şu zavallıdan daha hayırlı değil miyim? |
Y. Ali | "Am I not better than this (Moses), who is a contemptible wretch and can scarcely express himself clearly?
|
Words | | |
20. [43:58] | veḳâlû eâlihetünâ ḫayrun em hû. mâ ḍarabûhü leke illâ cedelâ. bel hüm ḳavmün ḫasimûn. | وقالوا أآلهتنا خير أم هو ما ضربوه لك إلا جدلا بل هم قوم خصمون وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar dediler ki: "Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa İsâ mı?" Bu misâli sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Doğrusu onlar çok kavgacı bir topluluktur. |
Y. Ali | And they say, "Are our gods best, or he?" This they set forth to thee, only by way of disputation: yea, they are a contentious people.
|
Words | | |
21. [43:79] | em ebramû emran feinnâ mübrimûn. | أم أبرموا أمرا فإنا مبرمون أَمْ أَبْرَمُوا أَمْرًا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa onlar hakka karşı gelmek için bir iş mi kararlaştırdılar? Biz de onları cezalandırmak için kararlıyız. |
Y. Ali | What! have they settled some plan (among themselves)? But it is We Who settle things.
|
Words | | |
22. [43:80] | em yaḥsebûne ennâ lâ nesme`u sirrahüm venecvâhüm. belâ verusülünâ ledeyhim yektübûn. | أم يحسبون أنا لا نسمع سرهم ونجواهم بلى ورسلنا لديهم يكتبون أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُم بَلَى وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa onlar bizim sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçi meleklerimiz de her yaptıklarını yazıyorlar. |
Y. Ali | Or do they think that We hear not their secrets and their private counsels? Indeed (We do), and Our messengers are by them, to record.
|
Words | | |
23. [44:37] | ehüm ḫayrun em ḳavmü tübbe`iv velleẕîne min ḳablihim. ehleknâhüm. innehüm kânû mücrimîn. | أهم خير أم قوم تبع والذين من قبلهم أهلكناهم إنهم كانوا مجرمين أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ أَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tükba kavmi ile onlardan öncekiler mi? Biz onların hepsini de helak ettik. Çünkü onlar suçluydular. |
Y. Ali | What! Are they better than the people of Tubba and those who were before them? We destroyed them because they were guilty of sin.
|
Words | | |
24. [45:21] | em ḥasibe-lleẕîne-cteraḥü-sseyyiâti en nec`alehüm kelleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti sevâem maḥyâhüm vememâtühüm. sâe mâ yaḥkümûn. | أم حسب الذين اجترحوا السيئات أن نجعلهم كالذين آمنوا وعملوا الصالحات سواء محياهم ومماتهم ساء ما يحكمون أًمْ حَسِبَ الَّذِينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّئَاتِ أَنَّ نَّجْعَلَهُمْ كَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَوَاءً مَّحْيَاهُم وَمَمَاتُهُمْ سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa, kötülük işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde kendilerini, iman edip iyi ameller işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı zannettiler? Ne kötü hüküm veriyorlar! |
Y. Ali | What! Do those who seek after evil ways think that We shall hold them equal with those who believe and do righteous deeds,- that equal will be their life and their death? Ill is the judgment that they make.
|
Words | | |
25. [46:4] | ḳul era'eytüm mâ ted`ûne min dûni-llâhi erûnî mâẕâ ḫaleḳû mine-l'arḍi em lehüm şirkün fi-ssemâvât. îtûnî bikitâbim min ḳabli hâẕâ ev eŝâratim min `ilmin in küntüm ṣâdiḳîn. | قل أرأيتم ما تدعون من دون الله أروني ماذا خلقوا من الأرض أم لهم شرك في السماوات ائتوني بكتاب من قبل هذا أو أثارة من علم إن كنتم صادقين قُلْ أَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ اِئْتُونِي بِكِتَابٍ مِّن قَبْلِ هَذَا أَوْ أَثَارَةٍ مِّنْ عِلْمٍ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! De ki: "Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü? Onlar yerden ne yaratmışlar bana gösterin. Yoksa onların göklerin yaradılışında bir ortaklıkları mı var? Eğer siz doğru söyleyen kimseler iseniz bana bu Kur'an'dan önce indirilmiş bir kitap veya ilimden bir eser getirin." |
Y. Ali | Say: "Do ye see what it is ye invoke besides Allah? Show me what it is they have created on earth, or have they a share in the heavens bring me a book (revealed) before this, or any remnant of knowledge (ye may have), if ye are telling the truth!
|
Words | | |
26. [46:8] | em yeḳûlûne-fterâh. ḳul ini-fteraytühû felâ temlikûne lî mine-llâhi şey'â. hüve a`lemü bimâ tüfîḍûne fîh. kefâ bihî şehîdem beynî vebeyneküm. vehüve-lgafûru-rraḥîm. | أم يقولون افتراه قل إن افتريته فلا تملكون لي من الله شيئا هو أعلم بما تفيضون فيه كفى به شهيدا بيني وبينكم وهو الغفور الرحيم أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لِي مِنَ اللَّهِ شَيْئًا هُوَ أَعْلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِ كَفَى بِهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
---|
Elmalılı | Yoksa, "Onu (Muhammed) uydurdu." mu diyorlar? Sen de ki: "Eğer onu ben uydurmuşsam Allah'tan bana gelecek cezayı savmaya sizin gücünüz yetmez. O sizin yaptığınız taşkınlıkları daha iyi bilir. Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
Y. Ali | Or do they say, "He has forged it"? Say: "Had I forged it, then can ye obtain no single (blessing) for me from Allah. He knows best of that whereof ye talk (so glibly)! Enough is He for a witness between me and you! And he is Oft-Forgiving, Most Merciful."
|
Words | | |
27. [47:24] | efelâ yetedebberûne-lḳur'âne em `alâ ḳulûbin aḳfâlühâ. | أفلا يتدبرون القرآن أم على قلوب أقفالها أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا |
---|
Elmalılı | Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var? |
Y. Ali | Do they not then earnestly seek to understand the Qur'an, or are their hearts locked up by them?
|
Words | | |
28. [47:29] | em ḥasibe-lleẕîne fî ḳulûbihim meraḍun el ley yuḫrice-llâhü aḍgânehüm. | أم حسب الذين في قلوبهم مرض أن لن يخرج الله أضغانهم أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ أَن لَّن يُخْرِجَ اللَّهُ أَضْغَانَهُمْ |
---|
Elmalılı | Yoksa kalplerinde hastalık olanlar Allah kendilerinin kinlerini hiç ortaya çıkarmaz mı sandılar? |
Y. Ali | Or do those in whose hearts is a disease, think that Allah will not bring to light all their rancour?
|
Words | | |
29. [52:15] | efesiḥrun hâẕâ em entüm lâ tübṣirûn. | أفسحر هذا أم أنتم لا تبصرون أَفَسِحْرٌ هَذَا أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ |
---|
Elmalılı | "Bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz? |
Y. Ali | "Is this then a fake, or is it ye that do not see?
|
Words | | |
30. [52:30] | em yeḳûlûne şâ`irun neterabbeṣu bihî raybe-lmenûn. | أم يقولون شاعر نتربص به ريب المنون أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ |
---|
Elmalılı | Yoksa onlar (senin için): "Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz." mu diyorlar? |
Y. Ali | Or do they say:- "A Poet! we await for him some calamity (hatched) by Time!"
|
Words | | |