1. [36:63] | hâẕihî cehennemü-lletî küntüm tû`adûn. | هذه جهنم التي كنتم توعدون هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ |
---|
Elmalılı | İşte bu size vaad edilen cehennemdir. |
Y. Ali | "This is the Hell of which ye were (repeatedly) warned!
|
Words | | |
2. [36:64] | iṣlevhe-lyevme bimâ küntüm tekfürûn. | اصلوها اليوم بما كنتم تكفرون اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ |
---|
Elmalılı | Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için. |
Y. Ali | "Embrace ye the (fire) this Day, for that ye (persistently) rejected (Truth)."
|
Words | | |
3. [36:65] | elyevme naḫtimü `alâ efvâhihim vetükellimünâ eydîhim veteşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn. | اليوم نختم على أفواههم وتكلمنا أيديهم وتشهد أرجلهم بما كانوا يكسبون الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder. |
Y. Ali | That Day shall We set a seal on their mouths. But their hands will speak to us, and their feet bear witness, to all that they did.
|
Words | | |
4. [36:67] | velev neşâü lemesaḫnâhüm `alâ mekânetihim feme-steṭâ`û müḍiyyev velâ yerci`ûn. | ولو نشاء لمسخناهم على مكانتهم فما استطاعوا مضيا ولا يرجعون وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ |
---|
Elmalılı | Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi. |
Y. Ali | And if it had been Our Will, We could have transformed them (to remain) in their places; then should they have been unable to move about, nor could they have returned (after error).
|
Words | | |
5. [36:70] | liyünẕira men kâne ḥayyev veyeḥiḳḳa-lḳavlü `ale-lkâfirîn. | لينذر من كان حيا ويحق القول على الكافرين لِّيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ |
---|
Elmalılı | (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir. |
Y. Ali | That it may give admonition to any (who are) alive, and that the charge may be proved against those who reject (Truth).
|
Words | | |
6. [36:82] | innemâ emruhû iẕâ erâde şey'en ey yeḳûle lehû kün feyekûn. | إنما أمره إذا أراد شيئا أن يقول له كن فيكون إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ |
---|
Elmalılı | O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir. |
Y. Ali | Verily, when He intends a thing, His Command is, "be", and it is!
|
Words | | |
7. [37:16] | eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn. | أإذا متنا وكنا ترابا وعظاما أإنا لمبعوثون أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَبْعُوثُونَ |
---|
Elmalılı | "Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecekmişiz?" |
Y. Ali | "What! when we die, and become dust and bones, shall we (then) be raised up (again)
|
Words | | |
8. [37:21] | hâẕâ yevmü-lfaṣli-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn. | هذا يوم الفصل الذي كنتم به تكذبون هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذِي كُنتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | (Onlara): "İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (iyi ve kötüyü) ayırt etme günüdür" denir. |
Y. Ali | (A voice will say,) "This is the Day of Sorting Out, whose truth ye (once) denied!"
|
Words | | |
9. [37:22] | uḥşürü-lleẕîne żalemû veezvâcehüm vemâ kânû ya`büdûn. | احشروا الذين ظلموا وأزواجهم وما كانوا يعبدون احْشُرُوا الَّذِينَ ظَلَمُوا وَأَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَ |
---|
Elmalılı | Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru. |
Y. Ali | "Bring ye up", it shall be said, "The wrong-doers and their wives, and the things they worshipped-
|
Words | | |
10. [37:28] | ḳâlû inneküm küntüm te'tûnenâ `ani-lyemîn. | قالوا إنكم كنتم تأتوننا عن اليمين قَالُوا إِنَّكُمْ كُنتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَمِينِ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Siz bize (uğurlu görünerek) sağdan gelir dururdunuz" derler. |
Y. Ali | They will say: "It was ye who used to come to us from the right hand (of power and authority)!"
|
Words | | |
11. [37:29] | ḳâlû bel lem tekûnû mü'minîn. | قالوا بل لم تكونوا مؤمنين قَالُوا بَل لَّمْ تَكُونُوا مُؤْمِنِينَ |
---|
Elmalılı | (İleri gelenler de) derler ki: "Hayır, siz inanmamıştınız." |
Y. Ali | They will reply: "Nay, ye yourselves had no Faith!
|
Words | | |
12. [37:30] | vemâ kâne lenâ `aleyküm min sülṭân. bel küntüm ḳavmen ṭâgîn. | وما كان لنا عليكم من سلطان بل كنتم قوما طاغين وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًا طَاغِينَ |
---|
Elmalılı | "Bizim de size karşı bir gücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz." |
Y. Ali | "Nor had we any authority over you. Nay, it was ye who were a people in obstinate rebellion!
|
Words | | |
13. [37:32] | feagveynâküm innâ künnâ gâvîn. | فأغويناكم إنا كنا غاوين فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ |
---|
Elmalılı | "Evet biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık." |
Y. Ali | "We led you astray: for truly we were ourselves astray."
|
Words | | |
14. [37:35] | innehüm kânû iẕâ ḳîle lehüm lâ ilâhe ille-llâhü yestekbirûn. | إنهم كانوا إذا قيل لهم لا إله إلا الله يستكبرون إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ |
---|
Elmalılı | Çünkü onlar, kendilerine: "Allah'tan başka ilâh yoktur" denildiği zaman kafa tutuyorlardı. |
Y. Ali | For they, when they were told that there is no god except Allah, would puff themselves up with Pride,
|
Words | | |
15. [37:39] | vemâ tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn. | وما تجزون إلا ما كنتم تعملون وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ |
---|
Elmalılı | Bununla beraber başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız. |
Y. Ali | But it will be no more than the retribution of (the Evil) that ye have wrought;-
|
Words | | |
16. [37:51] | ḳâle ḳâilüm minhüm innî kâne lî ḳarîn. | قال قائل منهم إني كان لي قرين قَالَ قَائِلٌ مِّنْهُمْ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٌ |
---|
Elmalılı | İçlerinden bir sözcü der ki: "Gerçekten benim bir arkadaşım vardı." |
Y. Ali | One of them will start the talk and say: "I had an intimate companion (on the earth),
|
Words | | |
17. [37:53] | eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemedînûn. | أإذا متنا وكنا ترابا وعظاما أإنا لمدينون أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَدِينُونَ |
---|
Elmalılı | "Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman biz hakikaten cezalanacak mıyız?" |
Y. Ali | "'When we die and become dust and bones, shall we indeed receive rewards and punishments?'"
|
Words | | |
18. [37:57] | velevlâ ni`metü rabbî leküntü mine-lmuḥḍarîn. | ولولا نعمة ربي لكنت من المحضرين وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّي لَكُنتُ مِنَ الْمُحْضَرِينَ |
---|
Elmalılı | "Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu tutuklananlardan olacaktım." |
Y. Ali | "Had it not been for the Grace of my Lord, I should certainly have been among those brought (there)!
|
Words | | |
19. [37:73] | fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmünẕerîn. | فانظر كيف كان عاقبة المنذرين فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنذَرِينَ |
---|
Elmalılı | Sonra da bak o uyarılanların sonu nasıl oldu? |
Y. Ali | Then see what was the end of those who were admonished (but heeded not),-
|
Words | | |
20. [37:116] | veneṣarnâhüm fekânû hümü-lgâlibîn. | ونصرناهم فكانوا هم الغالبين وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ |
---|
Elmalılı | Hem yardım ettik onlara da, galip gelenler onlar oldular. |
Y. Ali | And We helped them, so they overcame (their troubles);
|
Words | | |
21. [37:141] | fesâheme fekâne mine-lmüdḥaḍîn. | فساهم فكان من المدحضين فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَضِينَ |
---|
Elmalılı | (Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu. |
Y. Ali | He (agreed to) cast lots, and he was condemned:
|
Words | | |
22. [37:143] | felevlâ ennehû kâne mine-lmüsebbiḥîn. | فلولا أنه كان من المسبحين فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنْ الْمُسَبِّحِينَ |
---|
Elmalılı | Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. |
Y. Ali | Had it not been that he (repented and) glorified Allah,
|
Words | | |
23. [37:157] | fe'tû bikitâbiküm in küntüm ṣâdiḳîn. | فأتوا بكتابكم إن كنتم صادقين فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ |
---|
Elmalılı | O halde, eğer doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı. |
Y. Ali | Then bring ye your Book (of authority) if ye be truthful!
|
Words | | |
24. [37:167] | vein kânû leyeḳûlûn. | وإن كانوا ليقولون وَإِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَ |
---|
Elmalılı | (Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk." |
Y. Ali | And there were those who said,
|
Words | | |
25. [37:169] | lekünnâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn. | لكنا عباد الله المخلصين لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ |
---|
Elmalılı | (Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk." |
Y. Ali | "We should certainly have been Servants of Allah, sincere (and devoted)!"
|
Words | | |
26. [38:62] | veḳâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen künnâ ne`uddühüm mine-l'eşrâr. | وقالوا ما لنا لا نرى رجالا كنا نعدهم من الأشرار وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَى رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ الْأَشْرَارِ |
---|
Elmalılı | Bir de derler ki: "Kötülerden saydığımız birtakım adamları (fakir müminleri) niye göremiyoruz?" |
Y. Ali | And they will say: "What has happened to us that we see not men whom we used to number among the bad ones?
|
Words | | |
27. [38:69] | mâ kâne liye min `ilmim bilmelei-l'a`lâ iẕ yaḫteṣimûn. | ما كان لي من علم بالملإ الأعلى إذ يختصمون مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَإِ الْأَعْلَى إِذْ يَخْتَصِمُونَ |
---|
Elmalılı | "Münakaşa ederlerken, benim melekler yüksek topluluğuna ait ne bilgim olabilirdi?" |
Y. Ali | "No knowledge have I of the Chiefs on high, when they discuss (matters) among themselves.
|
Words | | |
28. [38:74] | illâ iblîs. istekbera vekâne mine-lkâfirîn. | إلا إبليس استكبر وكان من الكافرين إِلَّا إِبْلِيسَ اسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنْ الْكَافِرِينَ |
---|
Elmalılı | Yalnız İblis etmedi, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. |
Y. Ali | Not so Iblis: he was haughty, and became one of those who reject Faith.
|
Words | | |
29. [38:75] | ḳâle yâ iblîsü mâ mene`ake en tescüde limâ ḫalaḳtü biyedeyy. estekberte em künte mine-l`âlîn. | قال يا إبليس ما منعك أن تسجد لما خلقت بيدي أستكبرت أم كنت من العالين قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ |
---|
Elmalılı | Allah: "Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?" dedi. |
Y. Ali | (Allah) said: "O Iblis! What prevents thee from prostrating thyself to one whom I have created with my hands? Art thou haughty? Or art thou one of the high (and mighty) ones?"
|
Words | | |
30. [39:7] | in tekfürû feinne-llâhe ganiyyün `anküm velâ yerḍâ li`ibâdihi-lküfr. vein teşkürû yerḍahü leküm. velâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ. ŝümme ilâ rabbiküm merci`uküm feyünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn. innehû `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr. | إن تكفروا فإن الله غني عنكم ولا يرضى لعباده الكفر وإن تشكروا يرضه لكم ولا تزر وازرة وزر أخرى ثم إلى ربكم مرجعكم فينبئكم بما كنتم تعملون إنه عليم بذات الصدور إِن تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنكُمْ وَلَا يَرْضَى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَإِن تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
---|
Elmalılı | Eğer inkâr ederseniz, şüphe yok ki Allah'ın size ihtiyacı yoktur. Bununla beraber kulları hesabına küfre razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin hesabınıza ona razı olur. Hiçbir günahkar da diğerinin günahını çekecek değildir. Sonra dönüşünüz, Rabbinizedir. O vakit, O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir. Çünkü O, bütün kalplerin özünü bilir. |
Y. Ali | If ye reject (Allah), Truly Allah hath no need of you; but He liketh not ingratitude from His servants: if ye are grateful, He is pleased with you. No bearer of burdens can bear the burden of another. In the end, to your Lord is your Return, when He will tell you the truth of all that ye did (in this life). for He knoweth well all that is in (men's) hearts.
|
Words | | |