Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 241 271 301 331 361 391 421 451 481 511 541 571 601 631 661 691 721 751 781 811 841 871 901 931 961 991 1021 1051 1081 1111 1141 1171 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 1111 ... 1140 | 1176 - Kök: كون
1.
[67:10]
veḳâlû lev künnâ nesme`u ev na`ḳilü mâ künnâ fî aṣḥâbi-sse`îr.وقالوا لو كنا نسمع أو نعقل ما كنا في أصحاب السعير
وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ
Elmalılı Ve derler ki: "Eğer biz dinleseydik, yahut düşünüp anlasaydık şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!"
Y. AliThey will further say: "Had we but listened or used our intelligence, we should not (now) be among the Companions of the Blazing Fire!"
 Words|
2.
[67:18]
veleḳad keẕẕebe-lleẕîne min ḳablihim fekeyfe kâne nekîr.ولقد كذب الذين من قبلهم فكيف كان نكير
وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
Elmalılı Andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Ama beni inkâr nasıl oldu?
Y. AliBut indeed men before them rejected (My warning): then how (terrible) was My rejection (of them)?
 Words|
3.
[67:25]
veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.ويقولون متى هذا الوعد إن كنتم صادقين
وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Elmalılı (Onlar): "Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?" diyorlar
Y. AliThey ask: When will this promise be (fulfilled)? - If ye are telling the truth.
 Words|
4.
[67:27]
felemmâ raevhü zülfeten sîet vucûhü-lleẕîne keferû veḳîle hâẕe-lleẕî küntüm bihî tedde`ûn.فلما رأوه زلفة سيئت وجوه الذين كفروا وقيل هذا الذي كنتم به تدعون
فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَدَّعُونَ
Elmalılı Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi.
Y. AliAt length, when they see it close at hand, grieved will be the faces of the Unbelievers, and it will be said (to them): "This is (the promise fulfilled), which ye were calling for!"
 Words|
5.
[68:14]
en kâne ẕâ mâliv vebenîn.أن كان ذا مال وبنين
أَن كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ
Elmalılı Mal ve oğulları var diye (böyle davranır).
Y. AliBecause he possesses wealth and (numerous) sons.
 Words|
6.
[68:22]
eni-gdû `alâ ḥarŝiküm in küntüm ṣârimîn.أن اغدوا على حرثكم إن كنتم صارمين
أَنِ اغْدُوا عَلَى حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ
Elmalılı "Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin" diye.
Y. Ali"Go ye to your tilth (betimes) in the morning, if ye would gather the fruits."
 Words|
7.
[68:29]
ḳâlû sübḥâne rabbinâ innâ künnâ żâlimîn.قالوا سبحان ربنا إنا كنا ظالمين
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
Elmalılı "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz." (dediler).
Y. AliThey said: "Glory to our Lord! Verily we have been doing wrong!"
 Words|
8.
[68:31]
ḳâlû yâ veylenâ innâ künnâ ṭâgîn.قالوا يا ويلنا إنا كنا طاغين
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ
Elmalılı Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.
Y. AliThey said: "Alas for us! We have indeed transgressed!
 Words|
9.
[68:33]
keẕâlike-l`aẕâb. vele`aẕâbü-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.كذلك العذاب ولعذاب الآخرة أكبر لو كانوا يعلمون
كَذَلِكَ الْعَذَابُ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Elmalılı İşte azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi.
Y. AliSuch is the Punishment (in this life); but greater is the Punishment in the Hereafter,- if only they knew!
 Words|
10.
[68:41]
em lehüm şürakâ'. felye'tû bişürakâihim in kânû ṣâdiḳîn.أم لهم شركاء فليأتوا بشركائهم إن كانوا صادقين
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِن كَانُوا صَادِقِينَ
Elmalılı Yoksa ortakları mı var onların? Doğru iseler ortaklarını getirsinler.
Y. AliOr have they some "Partners" (in Allahhead)? Then let them produce their "partners", if they are truthful!
 Words|
11.
[68:43]
ḫâşi`aten ebṣâruhüm terheḳuhüm ẕilleh. veḳad kânû yüd`avne ile-ssücûdi vehüm sâlimûn.خاشعة أبصارهم ترهقهم ذلة وقد كانوا يدعون إلى السجود وهم سالمون
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ
Elmalılı Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı.
Y. AliTheir eyes will be cast down,- ignominy will cover them; seeing that they had been summoned aforetime to bow in adoration, while they were whole, (and had refused).
 Words|
12.
[68:48]
faṣbir liḥukmi rabbike velâ tekün keṣâḥibi-lḥût. iẕ nâdâ vehüve mekżûm.فاصبر لحكم ربك ولا تكن كصاحب الحوت إذ نادى وهو مكظوم
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَى وَهُوَ مَكْظُومٌ
Elmalılı Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma. Hani o öfkeye boğulmuş da nida etmişti.
Y. AliSo wait with patience for the Command of thy Lord, and be not like the Companion of the Fish,- when he cried out in agony.
 Words|
13.
[69:27]
yâ leytehâ kâneti-lḳâḍiyeh.يا ليتها كانت القاضية
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ
Elmalılı Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.
Y. Ali"Ah! Would that (Death) had made an end of me!
 Words|
14.
[69:33]
innehû kâne lâ yü'minü billâhi-l`ażîm.إنه كان لا يؤمن بالله العظيم
إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ
Elmalılı Çünkü o, büyük Allah'a inanmıyordu.
Y. Ali"This was he that would not believe in Allah Most High.
 Words|
15.
[70:4]
ta`rucü-lmelâiketü verrûḥu ileyhi fî yevmin kâne miḳdâruhû ḫamsîne elfe seneh.تعرج الملائكة والروح إليه في يوم كان مقداره خمسين ألف سنة
تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
Elmalılı Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.
Y. AliThe angels and the spirit ascend unto him in a Day the measure whereof is (as) fifty thousand years:
 Words|
16.
[70:8]
yevme tekûnü-ssemâü kelmühl.يوم تكون السماء كالمهل
يَوْمَ تَكُونُ السَّمَاءُ كَالْمُهْلِ
Elmalılı O gün gök erimiş bir maden gibi olur.
Y. AliThe Day that the sky will be like molten brass,
 Words|
17.
[70:9]
vetekûnü-lcibâlü kel`ihn.وتكون الجبال كالعهن
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ
Elmalılı Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur.
Y. AliAnd the mountains will be like wool,
 Words|
18.
[70:44]
ḫâşi`aten ebṣâruhüm terheḳuhüm ẕilleh. ẕâlike-lyevmü-lleẕî kânû yû`adûn.خاشعة أبصارهم ترهقهم ذلة ذلك اليوم الذي كانوا يوعدون
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ذَلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
Elmalılı Gözleri düşük, kendilerini bir alçaklık saracak da saracak. İşte onlara vaad edilen gün, o gündür.
Y. AliTheir eyes lowered in dejection,- ignominy covering them (all over)! such is the Day the which they are promised!
 Words|
19.
[71:4]
yagfir leküm min ẕünûbiküm veyüeḫḫirküm ilâ ecelim müsemmâ. inne ecele-llâhi iẕâ câe lâ yü'eḫḫar. lev küntüm ta`lemûn.يغفر لكم من ذنوبكم ويؤخركم إلى أجل مسمى إن أجل الله إذا جاء لا يؤخر لو كنتم تعلمون
يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاءَ لَا يُؤَخَّرُ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı "Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz Allah'ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz.." (inanırdınız).
Y. Ali"So He may forgive you your sins and give you respite for a stated Term: for when the Term given by Allah is accomplished, it cannot be put forward: if ye only knew."
 Words|
20.
[71:10]
feḳultü-stagfirû rabbeküm innehû kâne gaffârâ.فقلت استغفروا ربكم إنه كان غفارا
فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا
Elmalılı "Gelin, dedim, Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır."
Y. Ali"Saying, 'Ask forgiveness from your Lord; for He is Oft-Forgiving;
 Words|
21.
[72:4]
veennehû kâne yeḳûlü sefîhünâ `ale-llâhi şeṭaṭâ.وأنه كان يقول سفيهنا على الله شططا
وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا
Elmalılı Meğer bizim beyinsiz (İblis), Allah hakkında saçma şeyler söylüyormuş.
Y. Ali'There were some foolish ones among us, who used to utter extravagant lies against Allah;
 Words|
22.
[72:6]
veennehû kâne ricâlüm mine-l'insi ye`ûẕûne biricâlim mine-lcinni fezâdûhüm raheḳâ.وأنه كان رجال من الإنس يعوذون برجال من الجن فزادوهم رهقا
وَأَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِّنَ الْإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِّنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا
Elmalılı Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklıklarını artırırlardı.
Y. Ali'True, there were persons among mankind who took shelter with persons among the Jinns, but they increased them in folly.
 Words|
23.
[72:9]
veennâ künnâ naḳ`udü minhâ meḳâ`ide lissem`. femey yestemi`i-l'âne yecid lehû şihâber raṣadâ.وأنا كنا نقعد منها مقاعد للسمع فمن يستمع الآن يجد له شهابا رصدا
وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ فَمَن يَسْتَمِعِ الْآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَّصَدًا
Elmalılı "Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor."
Y. Ali'We used, indeed, to sit there in (hidden) stations, to (steal) a hearing; but any who listen now will find a flaming fire watching him in ambush.
 Words|
24.
[72:11]
veennâ minne-ṣṣâliḥûne veminnâ dûne ẕâlik. künnâ ṭarâiḳa ḳidedâ.وأنا منا الصالحون ومنا دون ذلك كنا طرائق قددا
وَأَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَلِكَ كُنَّا طَرَائِقَ قِدَدًا
Elmalılı Doğrusu bizler; bizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz çeşitli yollara ayrılmışız.
Y. Ali'There are among us some that are righteous, and some the contrary: we follow divergent paths.
 Words|
25.
[72:15]
veemme-lḳâsiṭûne fekânû licehenneme ḥaṭabâ.وأما القاسطون فكانوا لجهنم حطبا
وَأَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَبًا
Elmalılı Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme odun olmuşlardır.
Y. Ali'But those who swerve,- they are (but) fuel for Hell-fire'-
 Words|
26.
[72:19]
veennehû lemmâ ḳâme `abdü-llâhi yed`ûhü kâdû yekûnûne `aleyhi libedâ.وأنه لما قام عبد الله يدعوه كادوا يكونون عليه لبدا
وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًا
Elmalılı Allah'ın kulu (Hz. Peygamber) kalkmış O'na dua ederken, neredeyse (cinler) onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.
Y. Ali"Yet when the Devotee of Allah stands forth to invoke Him, they just make round him a dense crowd."
 Words|
27.
[73:14]
yevme tercüfü-l'arḍu velcibâlü vekâneti-lcibâlü keŝîbem mehîlâ.يوم ترجف الأرض والجبال وكانت الجبال كثيبا مهيلا
يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَّهِيلًا
Elmalılı O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek.
Y. AliOne Day the earth and the mountains will be in violent commotion. And the mountains will be as a heap of sand poured out and flowing down.
 Words|
28.
[73:18]
essemâü münfeṭirum bih. kâne va`dühû mef`ûlâ.السماء منفطر به كان وعده مفعولا
السَّمَاءُ مُنفَطِرٌ بِهِ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا
Elmalılı O günün dehşetinden gök yarılır. Allah'ın sözü kesinlikle gerçekleşmiştir.
Y. AliWhereon the sky will be cleft asunder? His Promise needs must be accomplished.
 Words|
29.
[73:20]
inne rabbeke ya`lemü enneke teḳûmü ednâ min ŝülüŝeyi-lleyli veniṣfehû veŝülüŝehû veṭâifetüm mine-lleẕîne me`ak. vellâhü yüḳaddiru-lleyle vennehâr. `alime el len tuḥṣûhü fetâbe `aleyküm faḳraû mâ teyessera mine-lḳur'ân. `alime en seyekûnü minküm merḍâ veâḫarûne yaḍribûne fi-l'arḍi yebtegûne min faḍli-llâhi veâḫarûne yüḳâtilûne fî sebîli-llâh. faḳraû mâ teyessera minhü veeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte veaḳriḍü-llâhe ḳarḍan ḥasenâ. vemâ tüḳaddimû lienfüsiküm min ḫayrin tecidûhü `inde-llâhi hüve ḫayrav vea`żame ecrâ. vestagfirü-llâh. inne-llâhe gafûrur raḥîm.إن ربك يعلم أنك تقوم أدنى من ثلثي الليل ونصفه وثلثه وطائفة من الذين معك والله يقدر الليل والنهار علم أن لن تحصوه فتاب عليكم فاقرءوا ما تيسر من القرآن علم أن سيكون منكم مرضى وآخرون يضربون في الأرض يبتغون من فضل الله وآخرون يقاتلون في سبيل الله فاقرءوا ما تيسر منه وأقيموا الصلاة وآتوا الزكاة وأقرضوا الله قرضا حسنا وما تقدموا لأنفسكم من خير تجدوه عند الله هو خيرا وأعظم أجرا واستغفروا الله إن الله غفور رحيم
إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
Y. AliThy Lord doth know that thou standest forth (to prayer) nigh two-thirds of the night, or half the night, or a third of the night, and so doth a party of those with thee. But Allah doth appoint night and day in due measure He knoweth that ye are unable to keep count thereof. So He hath turned to you (in mercy): read ye, therefore, of the Qur'an as much as may be easy for you. He knoweth that there may be (some) among you in ill-health; others travelling through the land, seeking of Allah's bounty; yet others fighting in Allah's Cause, read ye, therefore, as much of the Qur'an as may be easy (for you); and establish regular Prayer and give regular Charity; and loan to Allah a Beautiful Loan. And whatever good ye send forth for your souls ye shall find it in Allah's Presence,- yea, better and greater, in Reward and seek ye the Grace of Allah: for Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.
 Words|
30.
[74:16]
kellâ. innehû kâne liâyâtinâ `anîdâ.كلا إنه كان لآياتنا عنيدا
كَلَّا إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا
Elmalılı Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
Y. AliBy no means! For to Our Signs he has been refractory!
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17