Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 241 271 301 331 361 391 421 451 481 511 541 571 601 631 661 691 721 751 781 811 841 871 901 931 961 991 1021 1051 1081 1111 1141 1171 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 481 ... 510 | 1176 - Kök: كون
1.
[15:31]
illâ iblîs. ebâ ey yekûne me`a-ssâcidîn.إلا إبليس أبى أن يكون مع الساجدين
إِلاَّ إِبْلِيسَ أَبَى أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ
Elmalılı Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti.
Y. AliNot so Iblis: he refused to be among those who prostrated themselves.
 Words|
2.
[15:32]
ḳâle yâ iblîsü mâ leke ellâ tekûne me`a-ssâcidîn.قال يا إبليس ما لك ألا تكون مع الساجدين
قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلاَّ تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ
Elmalılı Allah buyurdu ki: "Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?"
Y. Ali(Allah) said: "O Iblis! what is your reason for not being among those who prostrated themselves?"
 Words|
3.
[15:33]
ḳâle lem ekül liescüde libeşerin ḫalaḳtehû min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.قال لم أكن لأسجد لبشر خلقته من صلصال من حمإ مسنون
قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
Elmalılı İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim."
Y. Ali(Iblis) said: "I am not one to prostrate myself to man, whom Thou didst create from sounding clay, from mud moulded into shape."
 Words|
4.
[15:55]
ḳâlû beşşernâke bilḥaḳḳi felâ teküm mine-lḳâniṭîn.قالوا بشرناك بالحق فلا تكن من القانطين
قَالُواْ بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ
Elmalılı Melekler: "Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah'ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!" dediler.
Y. AliThey said: "We give thee glad tidings in truth: be not then in despair!"
 Words|
5.
[15:63]
ḳâlû bel ci'nâke bimâ kânû fîhi yemterûn.قالوا بل جئناك بما كانوا فيه يمترون
قَالُواْ بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمْتَرُونَ
Elmalılı Elçiler dediler ki: "Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azabı getirdik."
Y. AliThey said: "Yea, we have come to thee to accomplish that of which they doubt.
 Words|
6.
[15:71]
ḳâle hâülâi benâtî in küntüm fâ`ilîn.قال هؤلاء بناتي إن كنتم فاعلين
قَالَ هَؤُلاَءِ بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ
Elmalılı Lût şöyle dedi: "İşte kızlarım! Düşündüğünüzü yapacaksanız (onlarla evlenin).
Y. AliHe said: "There are my daughters (to marry), if ye must act (so)."
 Words|
7.
[15:78]
vein kâne aṣḥâbü-l'eyketi leżâlimîn.وإن كان أصحاب الأيكة لظالمين
وَإِن كَانَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ
Elmalılı Eyke halkı da gerçekten zalimlerdi.
Y. AliAnd the Companions of the Wood were also wrong-doers;
 Words|
8.
[15:81]
veâteynâhüm âyâtinâ fekânû `anhâ mü`riḍîn.وآتيناهم آياتنا فكانوا عنها معرضين
وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُواْ عَنْهَا مُعْرِضِينَ
Elmalılı Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar, yüz çeviriyorlardı
Y. AliWe sent them Our Signs, but they persisted in turning away from them.
 Words|
9.
[15:82]
vekânû yenḥitûne mine-lcibâli büyûten âminîn.وكانوا ينحتون من الجبال بيوتا آمنين
وَكَانُواْ يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ
Elmalılı Onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.
Y. AliOut of the mountains did they hew (their) edifices, (feeling themselves) secure.
 Words|
10.
[15:84]
femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn.فما أغنى عنهم ما كانوا يكسبون
فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
Elmalılı Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı.
Y. AliAnd of no avail to them was all that they did (with such art and care)!
 Words|
11.
[15:93]
`ammâ kânû ya`melûn.عما كانوا يعملون
عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Rabbin hakkı için biz, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.
Y. AliFor all their deeds.
 Words|
12.
[15:98]
fesebbiḥ biḥamdi rabbike veküm mine-ssâcidîn.فسبح بحمد ربك وكن من الساجدين
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ
Elmalılı O halde Rabbini hamd ile tesbih et. Ve secde edenlerden ol.
Y. AliBut celebrate the praises of thy Lord, and be of those who prostrate themselves in adoration.
 Words|
13.
[16:7]
vetaḥmilü eŝḳâleküm ilâ beledil lem tekûnû bâligîhi illâ bişiḳḳi-l'enfüs. inne rabbeküm leraûfür raḥîm.وتحمل أثقالكم إلى بلد لم تكونوا بالغيه إلا بشق الأنفس إن ربكم لرءوف رحيم
وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَى بَلَدٍ لَّمْ تَكُونُواْ بَالِغِيهِ إِلاَّ بِشِقِّ الْأَنفُسِ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Bu hayvanlar, ancak güçlükle varabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşır. Rabbiniz, şüphesiz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Y. AliAnd they carry your heavy loads to lands that ye could not (otherwise) reach except with souls distressed: for your Lord is indeed Most Kind, Most Merciful,
 Words|
14.
[16:27]
ŝümme yevme-lḳiyâmeti yuḫzîhim veyeḳûlü eyne şürakâiye-lleẕîne küntüm tüşâḳḳûne fîhim. ḳâle-lleẕîne ûtü-l`ilme inne-lḫizye-lyevme vessûe `ale-lkâfirîn.ثم يوم القيامة يخزيهم ويقول أين شركائي الذين كنتم تشاقون فيهم قال الذين أوتوا العلم إن الخزي اليوم والسوء على الكافرين
ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُخْزِيهِمْ وَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَآئِيَ الَّذِينَ كُنتُمْ تُشَاقُّونَ فِيهِمْ قَالَ الَّذِينَ أُوتُواْ الْعِلْمَ إِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالْسُّوءَ عَلَى الْكَافِرِينَ
Elmalılı Sonra kıyamet günü Allah, O kâfirleri rezil rüsvay edecek ve diyecek ki: "Hani uğrunda müminlere karşı düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilmiş olanlar: "Şüphesiz bugünün rezilliği ve kötülüğü kâfirleredir." diyeceklerdir.
Y. AliThen, on the Day of Judgment, He will cover them with shame, and say: "Where are My 'partners' concerning whom ye used to dispute (with the godly)?" Those endued with knowledge will say: "This Day, indeed, are the Unbelievers covered with shame and misery,-
 Words|
15.
[16:28]
elleẕîne teteveffâhümü-lmelâiketü żâlimî enfüsihim. feelḳavu-sseleme mâ künnâ na`melü min sû'. belâ inne-llâhe `alîmüm bimâ küntüm ta`melûn.الذين تتوفاهم الملائكة ظالمي أنفسهم فألقوا السلم ما كنا نعمل من سوء بلى إن الله عليم بما كنتم تعملون
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلاَئِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ فَأَلْقَوُاْ السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِن سُوءٍ بَلَى إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı (O kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, canlarını aldıkları kimselerdir. O vakit onlar şöyle diyerek teslim olurlar: "Biz, bir kötülükten dolayı yapmıyorduk." (Onlara): "Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı elbette çok iyi bilendir."
Y. Ali"(Namely) those whose lives the angels take in a state of wrong-doing to their own souls." Then would they offer submission (with the pretence), "We did no evil (knowingly)." (The angels will reply), "Nay, but verily Allah knoweth all that ye did;
 Words|
16.
[16:32]
elleẕîne teteveffâhümü-lmelâiketü ṭayyibîne yeḳûlûne selâmün `aleykümü-dḫulü-lcennete bimâ küntüm ta`melûn.الذين تتوفاهم الملائكة طيبين يقولون سلام عليكم ادخلوا الجنة بما كنتم تعملون
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَآئِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلاَمٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat halde alırlar. "Selam size, yapmış olduğunuz güzel işlerin mükafatı olarak girin cennet'e..." derler.
Y. Ali(Namely) those whose lives the angels take in a state of purity, saying (to them), "Peace be on you; enter ye the Garden, because of (the good) which ye did (in the world)."
 Words|
17.
[16:33]
hel yenżurûne illâ en te'tiyehümü-lmelâiketü ev ye'tiye emru rabbik. keẕâlike fe`ale-lleẕîne min ḳablihim. vemâ żalemehümü-llâhü velâkin kânû enfüsehüm yażlimûn.هل ينظرون إلا أن تأتيهم الملائكة أو يأتي أمر ربك كذلك فعل الذين من قبلهم وما ظلمهم الله ولكن كانوا أنفسهم يظلمون
هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ أَن تَأْتِيَهُمُ الْمَلاَئِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ أَمْرُ رَبِّكَ كَذَلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّهُ وَلـكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Elmalılı Ancak kendilerine, ruhlarını alacak meleklerin gelmesini veya Rabbinin azab emrinin (kıyametin) gelip çatmasını bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.
Y. AliDo the (ungodly) wait until the angels come to them, or there comes the Command of thy Lord (for their doom)? So did those who went before them. But Allah wronged them not: nay, they wronged their own souls.
 Words|
18.
[16:34]
feeṣâbehüm seyyietü mâ `amilû veḥâḳa bihim mâ kânû bihî yestehziûn.فأصابهم سيئات ما عملوا وحاق بهم ما كانوا به يستهزئون
فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُواْ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِؤُونَ
Elmalılı Bunun için, sonunda yaptıklarının cezası başlarına felaket oldu ve alay edip durdukları o azap, kendilerini kuşattı.
Y. AliBut the evil results of their deeds overtook them, and that very (Wrath) at which they had scoffed hemmed them in.
 Words|
19.
[16:36]
veleḳad be`aŝnâ fî külli ümmetir rasûlen eni-`büdü-llâhe vectenibu-ṭṭâgût. feminhüm men hede-llâhü veminhüm men ḥaḳḳat `aleyhi-ḍḍalâleh. fesîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmükeẕẕibîn.ولقد بعثنا في كل أمة رسولا أن اعبدوا الله واجتنبوا الطاغوت فمنهم من هدى الله ومنهم من حقت عليه الضلالة فسيروا في الأرض فانظروا كيف كان عاقبة المكذبين
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ فَمِنْهُم مَّنْ هَدَى اللّهُ وَمِنْهُم مَّنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلاَلَةُ فَسِيرُواْ فِي الْأَرْضِ فَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ
Elmalılı Andolsun ki biz her ümmete, "Allah'a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının." diye bir peygamber gönderdik. Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yer yüzünde bir gezip dolaşın da bakın ki, peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu bir görün?
Y. AliFor We assuredly sent amongst every People a messenger, (with the Command), "Serve Allah, and eschew Evil": of the People were some whom Allah guided, and some on whom error became inevitably (established). So travel through the earth, and see what was the end of those who denied (the Truth).
 Words|
20.
[16:39]
liyübeyyine lehümü-lleẕî yaḫtelifûne fîhi veliya`leme-lleẕîne keferû ennehüm kânû kâẕibîn.ليبين لهم الذي يختلفون فيه وليعلم الذين كفروا أنهم كانوا كاذبين
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي يَخْتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ كَفَرُواْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَاذِبِينَ
Elmalılı Allah ölüleri diriltecek ki, o kâfirlerin, hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıkça göstersin ve bunu inkâr edenler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler.
Y. Ali(They must be raised up), in order that He may manifest to them the truth of that wherein they differ, and that the rejecters of Truth may realise that they had indeed (surrendered to) Falsehood.
 Words|
21.
[16:40]
innemâ ḳavlünâ lişey'in iẕâ eradnâhü en neḳûle lehû kün feyekûn.إنما قولنا لشيء إذا أردناه أن نقول له كن فيكون
إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَن نَّقُولَ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Elmalılı Biz bir şeyi dilediğimiz zaman, ona sözümüz sadece "ol" dememizdir. O da hemen oluverir.
Y. AliFor to anything which We have willed, We but say the word, "Be", and it is.
 Words|
22.
[16:41]
velleẕîne hâcerû fi-llâhi mim ba`di mâ żulimû lenübevviennehüm fi-ddünyâ ḥaseneh. veleecru-l'âḫirati ekber. lev kânû ya`lemûn.والذين هاجروا في الله من بعد ما ظلموا لنبوئنهم في الدنيا حسنة ولأجر الآخرة أكبر لو كانوا يعلمون
وَالَّذِينَ هَاجَرُواْ فِي اللّهِ مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُواْ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ
Elmalılı Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür.
Y. AliTo those who leave their homes in the cause of Allah, after suffering oppression,- We will assuredly give a goodly home in this world; but truly the reward of the Hereafter will be greater. If they only realised (this)!
 Words|
23.
[16:43]
vemâ erselnâ min ḳablike illâ ricâlen nûḥî ileyhim fes'elû ehle-ẕẕikri in küntüm lâ ta`lemûn.وما أرسلنا من قبلك إلا رجالا نوحي إليهم فاسألوا أهل الذكر إن كنتم لا تعلمون
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
Elmalılı (Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun.
Y. AliAnd before thee also the messengers We sent were but men, to whom We granted inspiration: if ye realise this not, ask of those who possess the Message.
 Words|
24.
[16:56]
veyec`alûne limâ lâ ya`lemûne neṣîbem mimmâ razaḳnâhüm. tellâhi letüs'elünne `ammâ küntüm tefterûn.ويجعلون لما لا يعلمون نصيبا مما رزقناهم تالله لتسألن عما كنتم تفترون
وَيَجْعَلُونَ لِمَا لاَ يَعْلَمُونَ نَصِيبًا مِّمَّا رَزَقْنَاهُمْ تَاللّهِ لَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَفْتَرُونَ
Elmalılı Bir de müşrikler kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden tutuyorlar mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, siz bu yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.
Y. AliAnd they (even) assign, to things they do not know, a portion out of that which We have bestowed for their sustenance! By Allah, ye shall certainly be called to account for your false inventions.
 Words|
25.
[16:86]
veiẕâ rae-lleẕîne eşrakû şürakâehüm ḳâlû rabbenâ hâülâi şürakâüne-lleẕîne künnâ ned`û min dûnik. feelḳav ileyhimü-lḳavle inneküm lekâẕibûn.وإذا رأى الذين أشركوا شركاءهم قالوا ربنا هؤلاء شركاؤنا الذين كنا ندعو من دونك فألقوا إليهم القول إنكم لكاذبون
وَإِذَا رَأَى الَّذِينَ أَشْرَكُواْ شُرَكَاءَهُمْ قَالُواْ رَبَّنَا هَـؤُلاَءِ شُرَكَآؤُنَا الَّذِينَ كُنَّا نَدْعُوْاْ مِن دُونِكَ فَألْقَوْا إِلَيْهِمُ الْقَوْلَ إِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَ
Elmalılı Ve o Allah'a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır" diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar.
Y. AliWhen those who gave partners to Allah will see their "partners", they will say: "Our Lord! these are our 'partners,' those whom we used to invoke besides Thee." But they will throw back their word at them (and say): "Indeed ye are liars!"
 Words|
26.
[16:87]
veelḳav ile-llâhi yevmeiẕin-sseleme veḍalle `anhüm mâ kânû yefterûn.وألقوا إلى الله يومئذ السلم وضل عنهم ما كانوا يفترون
وَأَلْقَوْاْ إِلَى اللّهِ يَوْمَئِذٍ السَّلَمَ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ
Elmalılı O gün Allah'a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir.
Y. AliThat Day shall they (openly) show (their) submission to Allah; and all their inventions shall leave them in the lurch.
 Words|
27.
[16:88]
elleẕîne keferû veṣaddû `an sebîli-llâhi zidnâhüm `aẕâben fevḳa-l`aẕâbi bimâ kânû yüfsidûn.الذين كفروا وصدوا عن سبيل الله زدناهم عذابا فوق العذاب بما كانوا يفسدون
الَّذِينَ كَفَرُواْ وَصَدُّواْ عَن سَبِيلِ اللّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُواْ يُفْسِدُونَ
Elmalılı İnkâr eden ve (insanları) Allah yolundan çevirenler, diğer kimseleri de bozdukları için onlara azab üstüne azab artırdık.
Y. AliThose who reject Allah and hinder (men) from the Path of Allah - for them will We add Penalty to Penalty; for that they used to spread mischief.
 Words|
28.
[16:92]
velâ tekûnû kelletî neḳaḍat gazlehâ mim ba`di ḳuvvetin enkâŝâ. tetteḫiẕûne eymâneküm deḫalem beyneküm en tekûne ümmetün hiye erbâ min ümmeh. innemâ yeblûkümü-llâhü bih. veleyübeyyinenne leküm yevme-lḳiyâmeti mâ küntüm fîhi taḫtelifûn.ولا تكونوا كالتي نقضت غزلها من بعد قوة أنكاثا تتخذون أيمانكم دخلا بينكم أن تكون أمة هي أربى من أمة إنما يبلوكم الله به وليبينن لكم يوم القيامة ما كنتم فيه تختلفون
وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِن بَعْدِ قُوَّةٍ أَنكَاثًا تَتَّخِذُونَ أَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ أَن تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرْبَى مِنْ أُمَّةٍ إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللّهُ بِهِ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Elmalılı Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.
Y. AliAnd be not like a woman who breaks into untwisted strands the yarn which she has spun, after it has become strong. Nor take your oaths to practise deception between yourselves, lest one party should be more numerous than another: for Allah will test you by this; and on the Day of Judgment He will certainly make clear to you (the truth of) that wherein ye disagree.
 Words|
29.
[16:93]
velev şâe-llâhü lece`aleküm ümmetev vâḥidetev velâkiy yüḍillü mey yeşâü veyehdî mey yeşâ'. veletüs'elünne `ammâ küntüm ta`melûn.ولو شاء الله لجعلكم أمة واحدة ولكن يضل من يشاء ويهدي من يشاء ولتسألن عما كنتم تعملون
وَلَوْ شَاءَ اللّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلكِن يُضِلُّ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ وَلَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir. Şüphesiz ki, (kıyamet gününde) bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.
Y. AliIf Allah so willed, He could make you all one people: But He leaves straying whom He pleases, and He guides whom He pleases: but ye shall certainly be called to account for all your actions.
 Words|
30.
[16:95]
velâ teşterû bi`ahdi-llâhi ŝemenen ḳalîlâ. innemâ `inde-llâhi hüve ḫayrul leküm in küntüm ta`lemûn.ولا تشتروا بعهد الله ثمنا قليلا إنما عند الله هو خير لكم إن كنتم تعلمون
وَلاَ تَشْتَرُواْ بِعَهْدِ اللّهِ ثَمَنًا قَلِيلاً إِنَّمَا عِندَ اللّهِ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Allah'ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin. Eğer bilirseniz muhakkak ki Allah katındaki sevap sizin için daha hayırlıdır.
Y. AliNor sell the covenant of Allah for a miserable price: for with Allah is (a prize) far better for you, if ye only knew.
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17