Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 Surah :  53 - NecmGörüntülenen ayetler : 31 ... 60 | 62 - Sure no: 53
1.
[53:31]
velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi liyecziye-lleẕîne esâü bimâ `amilû veyecziye-lleẕîne aḥsenû bilḥusnâ.ولله ما في السماوات وما في الأرض ليجزي الذين أساءوا بما عملوا ويجزي الذين أحسنوا بالحسنى
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاؤُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى
Elmalılı Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Akıbet (sonuçta) kötülük yapanları yaptıkları ile cezalandıracak, güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandıracaktır.
Y. AliYea, to Allah belongs all that is in the heavens and on earth: so that He rewards those who do evil, according to their deeds, and He rewards those who do good, with what is best.
 Words|ولله - And for Allah| ما - (is) whatever| في - (is) in| السماوات - the heavens| وما - and whatever| في - (is) in| الأرض - the earth| ليجزي - that He may recompense| الذين - those who| أساءوا - do evil| بما - with what| عملوا - they have done| ويجزي - and recompense| الذين - those who| أحسنوا - do good| بالحسنى - with the best.|
2.
[53:32]
elleẕîne yectenibûne kebâira-l'iŝmi velfevâḥişe ille-llemem. inne rabbeke vâsi`u-lmagfirah. hüve a`lemü biküm iẕ enşeeküm mine-l'arḍi veiẕ entüm ecinnetün fî büṭûni ümmehâtiküm. felâ tüzekkû enfüseküm. hüve a`lemü bimeni-tteḳâ.الذين يجتنبون كبائر الإثم والفواحش إلا اللمم إن ربك واسع المغفرة هو أعلم بكم إذ أنشأكم من الأرض وإذ أنتم أجنة في بطون أمهاتكم فلا تزكوا أنفسكم هو أعلم بمن اتقى
الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ فَلَا تُزَكُّوا أَنفُسَكُمْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَى
Elmalılı Onlar ki günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük kusurlar hariç. Şüphesiz Rabbinin affı geniştir. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.
Y. AliThose who avoid great sins and shameful deeds, only (falling into) small faults,- verily thy Lord is ample in forgiveness. He knows you well when He brings you out of the earth, And when ye are hidden in your mothers' wombs. Therefore justify not yourselves: He knows best who it is that guards against evil.
 Words|الذين - Those who| يجتنبون - avoid| كبائر - great| الإثم - sins| والفواحش - and the immoralities| إلا - except| اللمم - the small faults;| إن - indeed,| ربك - your Lord| واسع - (is) vast| المغفرة - (in) forgiveness.| هو - He| أعلم - (is) most knowing about you| بكم - (is) most knowing about you| إذ - when| أنشأكم - He produced you| من - from| الأرض - the earth| وإذ - and when| أنتم - you (were)| أجنة - fetuses| في - in| بطون - (the) wombs| أمهاتكم - (of) your mothers.| فلا - So (do) not| تزكوا - ascribe purity| أنفسكم - (to) yourselves.| هو - He| أعلم - knows best| بمن - (he) who| اتقى - fears.|
3.
[53:33]
eferaeyte-lleẕî tevellâ.أفرأيت الذي تولى
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي تَوَلَّى
Elmalılı Şimdi gördün mü O yüz çevireni?
Y. AliSeest thou one who turns back,
 Words|أفرأيت - Did you see| الذي - the one who| تولى - turned away|
4.
[53:34]
vea`ṭâ ḳalîlev veekdâ.وأعطى قليلا وأكدى
وَأَعْطَى قَلِيلًا وَأَكْدَى
Elmalılı Azıcık verip (sonra vermemekte) direneni?
Y. AliGives a little, then hardens (his heart)?
 Words|وأعطى - And gave| قليلا - a little,| وأكدى - and withheld?|
5.
[53:35]
e`indehû `ilmü-lgaybi fehüve yerâ.أعنده علم الغيب فهو يرى
أَعِندَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَى
Elmalılı Gaybın bilgisi kendi yanındadır da, o mu görüyor?
Y. AliWhat! Has he knowledge of the Unseen so that he can see?
 Words|أعنده - Is with him| علم - (the) knowledge| الغيب - (of) the unseen,| فهو - so he| يرى - sees?|
6.
[53:36]
em lem yünebbe' bimâ fî ṣuḥufi mûsâ.أم لم ينبأ بما في صحف موسى
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَى
Elmalılı Yoksa haber verilmedi mi Musa'nın sahifelerinde yazılı olanlar?
Y. AliNay, is he not acquainted with what is in the Books of Moses-
 Words|أم - Or| لم - not| ينبأ - he was informed| بما - with what| في - (was) in| صحف - (the) Scriptures| موسى - (of) Musa,|
7.
[53:37]
veibrâhime-lleẕî veffâ.وإبراهيم الذي وفى
وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّى
Elmalılı Ve çok vefakâr olan İbrahim'in sahifelerindekiler?
Y. AliAnd of Abraham who fulfilled his engagements?-
 Words|وإبراهيم - And Ibrahim,| الذي - who| وفى - fulfilled?|
8.
[53:38]
ellâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ.ألا تزر وازرة وزر أخرى
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى
Elmalılı Ki hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.
Y. AliNamely, that no bearer of burdens can bear the burden of another;
 Words|ألا - That not| تزر - will bear| وازرة - a bearer of burdens| وزر - (the) burden| أخرى - (of) another,|
9.
[53:39]
veel leyse lil'insâni illâ mâ se`â.وأن ليس للإنسان إلا ما سعى
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Elmalılı Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.
Y. AliThat man can have nothing but what he strives for;
 Words|وأن - And that| ليس - is not| للإنسان - for man| إلا - except| ما - what| سعى - he strives (for),|
10.
[53:40]
veenne sa`yehû sevfe yürâ.وأن سعيه سوف يرى
وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى
Elmalılı Ve çalışması da yakında görülecektir.
Y. AliThat (the fruit of) his striving will soon come in sight:
 Words|وأن - And that| سعيه - his striving| سوف - will soon| يرى - be seen.|
11.
[53:41]
ŝümme yüczâhü-lcezâe-l'evfâ.ثم يجزاه الجزاء الأوفى
ثُمَّ يُجْزَاهُ الْجَزَاءَ الْأَوْفَى
Elmalılı Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.
Y. AliThen will he be rewarded with a reward complete;
 Words|ثم - Then| يجزاه - he will be recompensed for it| الجزاء - the recompense| الأوفى - the fullest.|
12.
[53:42]
veenne ilâ rabbike-lmüntehâ.وأن إلى ربك المنتهى
وَأَنَّ إِلَى رَبِّكَ الْمُنتَهَى
Elmalılı Ve şüphesiz en son varış, Rabbinedir.
Y. AliThat to thy Lord is the final Goal;
 Words|وأن - And that| إلى - to| ربك - your Lord| المنتهى - (is) the final goal.|
13.
[53:43]
veennehû hüve aḍḥake veebkâ.وأنه هو أضحك وأبكى
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَى
Elmalılı Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur.
Y. AliThat it is He Who granteth Laughter and Tears;
 Words|وأنه - And that He| هو - [He]| أضحك - makes (one) laugh| وأبكى - and makes (one) weep.|
14.
[53:44]
veennehû hüve emâte veaḥyâ.وأنه هو أمات وأحيا
وَأَنَّهُ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
Elmalılı Öldüren de dirilten de O'dur.
Y. AliThat it is He Who granteth Death and Life;
 Words|وأنه - And that He| هو - [He]| أمات - causes death| وأحيا - and gives life.|
15.
[53:45]
veennehû ḫaleḳa-zzevceyni-ẕẕekera vel'ünŝâ.وأنه خلق الزوجين الذكر والأنثى
وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى
Elmalılı Şüphesiz erkeği, dişiyi iki eş yaratan O'dur,
Y. AliThat He did create in pairs,- male and female,
 Words|وأنه - And that He| خلق - created| الزوجين - the pairs,| الذكر - the male| والأنثى - and the female|
16.
[53:46]
min nuṭfetin iẕâ tümnâ.من نطفة إذا تمنى
مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَى
Elmalılı Atıldığı zaman bir nutfeden.
Y. AliFrom a seed when lodged (in its place);
 Words|من - From| نطفة - a semen-drop| إذا - when| تمنى - it is emitted.|
17.
[53:47]
veenne `aleyhi-nneş'ete-l'uḫrâ.وأن عليه النشأة الأخرى
وَأَنَّ عَلَيْهِ النَّشْأَةَ الْأُخْرَى
Elmalılı Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.
Y. AliThat He hath promised a Second Creation (Raising of the Dead);
 Words|وأن - And that| عليه - upon Him| النشأة - (is) the bringing forth| الأخرى - another.|
18.
[53:48]
veennehû hüve agnâ veaḳnâ.وأنه هو أغنى وأقنى
وَأَنَّهُ هُوَ أَغْنَى وَأَقْنَى
Elmalılı Şüphesiz zengin eden de sermaye veren de O'dur.
Y. AliThat it is He Who giveth wealth and satisfaction;
 Words|وأنه - And that He| هو - [He]| أغنى - enriches| وأقنى - and suffices.|
19.
[53:49]
veennehû hüve rabbü-şşi`râ.وأنه هو رب الشعرى
وَأَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرَى
Elmalılı Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi O'dur.
Y. AliThat He is the Lord of Sirius (the Mighty Star);
 Words|وأنه - And that He| هو - [He]| رب - (is the) Lord| الشعرى - (of) Sirius|
20.
[53:50]
veennehû ehleke `âden-l'ûlâ.وأنه أهلك عادا الأولى
وَأَنَّهُ أَهْلَكَ عَادًا الْأُولَى
Elmalılı O, helak etti önce gelen Âd'ı.
Y. AliAnd that it is He Who destroyed the (powerful) ancient 'Ad (people),
 Words|وأنه - And that He| أهلك - destroyed| عادا - Aad| الأولى - the first,|
21.
[53:51]
veŝemûde femâ ebḳâ.وثمود فما أبقى
وَثَمُودَاْ فَمَا أَبْقَى
Elmalılı Ve Semûd'u da bırakmadı.
Y. AliAnd the Thamud nor gave them a lease of perpetual life.
 Words|وثمود - And Thamud,| فما - so not| أبقى - He spared,|
22.
[53:52]
veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû hüm ażleme veaṭgâ.وقوم نوح من قبل إنهم كانوا هم أظلم وأطغى
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَى
Elmalılı Önceden de Nuh kavmini (helak etmişti), çünkü onlar zulmetmiş ve azmıştı.
Y. AliAnd before them, the people of Noah, for that they were (all) most unjust and most insolent transgressors,
 Words|وقوم - And (the) people| نوح - (of) Nuh| من - before.| قبل - before.| إنهم - Indeed, they| كانوا - they were| هم - they were| أظلم - more unjust| وأطغى - and more rebellious.|
23.
[53:53]
velmü'tefikete ehvâ.والمؤتفكة أهوى
وَالْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَى
Elmalılı Altı üstüne getirilmiş şehirleri devirip yıktı.
Y. AliAnd He destroyed the Overthrown Cities (of Sodom and Gomorrah).
 Words|والمؤتفكة - And the overturned cities| أهوى - He overthrew|
24.
[53:54]
fegaşşâhâ mâ gaşşâ.فغشاها ما غشى
فَغَشَّاهَا مَا غَشَّى
Elmalılı Onları neler kapladı neler!
Y. AliSo that (ruins unknown) have covered them up.
 Words|فغشاها - So covered them| ما - what| غشى - covered.|
25.
[53:55]
febieyyi âlâi rabbike tetemârâ.فبأي آلاء ربك تتمارى
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكَ تَتَمَارَى
Elmalılı O halde Rabbinin hangi nimetinden kuşku duyuyorsun.
Y. AliThen which of the gifts of thy Lord, (O man,) wilt thou dispute about?
 Words|فبأي - Then which (of)| آلاء - the Favors| ربك - (of) your Lord,| تتمارى - will you doubt?|
26.
[53:56]
hâẕâ neẕîrum mine-nnüẕüri-l'ûlâ.هذا نذير من النذر الأولى
هَذَا نَذِيرٌ مِّنَ النُّذُرِ الْأُولَى
Elmalılı Bu da ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
Y. AliThis is a Warner, of the (series of) Warners of old!
 Words|هذا - This| نذير - (is) a warner,| من - from| النذر - the warners| الأولى - the former.|
27.
[53:57]
ezifeti-l'âzifeh.أزفت الآزفة
أَزِفَتْ الْآزِفَةُ
Elmalılı Yaklaşan yaklaştı.
Y. AliThe (Judgment) ever approaching draws nigh:
 Words|أزفت - Has approached| الآزفة - the Approaching Day.|
28.
[53:58]
leyse lehâ min dûni-llâhi kâşifeh.ليس لها من دون الله كاشفة
لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ كَاشِفَةٌ
Elmalılı Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.
Y. AliNo (soul) but Allah can lay it bare.
 Words|ليس - Not is| لها - for it| من - besides| دون - besides| الله - Allah| كاشفة - any remover.|
29.
[53:59]
efemin hâẕe-lḥadîŝi ta`cebûn.أفمن هذا الحديث تعجبون
أَفَمِنْ هَذَا الْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
Elmalılı Şimdi siz bu sözden mi hayret ediyorsunuz?
Y. AliDo ye then wonder at this recital?
 Words|أفمن - Then of| هذا - this| الحديث - statement| تعجبون - you wonder?|
30.
[53:60]
vetaḍḥakûne velâ tebkûn.وتضحكون ولا تبكون
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
Elmalılı Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Y. AliAnd will ye laugh and not weep,-
 Words|وتضحكون - And you laugh| ولا - and (do) not| تبكون - weep,|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17