1. [53:54] | fegaşşâhâ mâ gaşşâ. | فغشاها ما غشى فَغَشَّاهَا مَا غَشَّى |
---|
Elmalılı | Onları neler kapladı neler! |
Y. Ali | So that (ruins unknown) have covered them up.
|
Words | | فغشاها - So covered them| ما - what| غشى - covered.| |
Pickthal | So that there covered them that which did cover. |
Arberry | so that there covered it that which covered. |
Shakir | So there covered them that which covered. |
Free Minds | Consequently, they utterly vanished. |
Qaribullah | so that there came upon them that which came. |
Asad | and then covered them from sight forever. [Lit., "so that there covered them that which covered": a reference to Sodom and Gomorrah, the cities of "Lot's people" (see, in particular, 11:77-83).] |
Diyanet Vakfı | Onların başına getireceğini getirdi! |
Diyanet | Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur. |
Edip Yüksel | Onları örten örttü. |
Suat Yıldırım | Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O'na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onları ne azaplar, ne musîbetler, neler kapladı neler! [86,6-7; 69,6-7; 26,73] |
Yaşar Nuri Öztürk | Sarıp doladı onlara, sarıp doladığını. |
Abdulbaki Gölpınarlı | Derken o şehirleri, örten örttü gitti. |
Ali Bulaç | Böylece ona (o toplumun başına) sardırdığını sardırdı. |
Süleyman Ateş | Onların üstüne neler çöktü, neler! |
Önceki [53:53]< >[53:55] Sonraki |