1. [35:3] | yâ eyyühe-nnâsü-ẕkürû ni`mete-llâhi `aleyküm. hel min ḫâliḳin gayru-llâhi yerzüḳuküm mine-ssemâi vel'arḍ. lâ ilâhe illâ hû. feennâ tü'fekûn. | يا أيها الناس اذكروا نعمت الله عليكم هل من خالق غير الله يرزقكم من السماء والأرض لا إله إلا هو فأنى تؤفكون يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ فَأَنَّى تُؤْفَكُونَ |
---|
Elmalılı | Ey insanlar! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Allah'tan başka bir yaratıcı mı var? O size gökten ve yerden rızık verir. O'ndan başka ilâh yoktur. O halde (haktan) nasıl çevrilirsiniz? |
Y. Ali | O men! Call to mind the grace of Allah unto you! is there a creator, other than Allah, to give you sustenance from heaven or earth? There is no god but He: how then are ye deluded away from the Truth?
|
Words | | |
2. [35:5] | yâ eyyühe-nnâsü inne va`de-llâhi ḥaḳḳun felâ tegurrannekümü-lḥayâtü-ddünyâ. velâ yegurranneküm billâhi-lgarûr. | يا أيها الناس إن وعد الله حق فلا تغرنكم الحياة الدنيا ولا يغرنكم بالله الغرور يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ |
---|
Elmalılı | Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın. |
Y. Ali | O men! Certainly the promise of Allah is true. Let not then this present life deceive you, nor let the Chief Deceiver deceive you about Allah.
|
Words | | |
3. [35:15] | yâ eyyühe-nnâsü entümü-lfüḳarâü ile-llâh. vellâhü hüve-lganiyyü-lḥamîd. | يا أيها الناس أنتم الفقراء إلى الله والله هو الغني الحميد يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
---|
Elmalılı | Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise zengin ve her hamde lâyıktır. |
Y. Ali | O ye men! It is ye that have need of Allah: but Allah is the One Free of all wants, worthy of all praise.
|
Words | | |
4. [36:20] | vecâe min aḳṣe-lmedîneti racülüy yes`â ḳâle yâ ḳavmi-ttebi`ü-lmürselîn. | وجاء من أقصى المدينة رجل يسعى قال يا قوم اتبعوا المرسلين وَجَاءَ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ |
---|
Elmalılı | O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: "Ey kavmim! Uyun o elçilere!" |
Y. Ali | Then there came running, from the farthest part of the City, a man, saying, "O my people! Obey the messengers:
|
Words | | |
5. [36:26] | ḳîle-dḫuli-lcenneh. ḳâle yâ leyte ḳavmî ya`lemûn. | قيل ادخل الجنة قال يا ليت قومي يعلمون قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | (Sonra ona) "haydi gir cennete!" denildi. O da dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!" |
Y. Ali | It was said: "Enter thou the Garden." He said: "Ah me! Would that my People knew (what I know)!-
|
Words | | |
6. [36:30] | yâ ḥasraten `ale-l`ibâd. mâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn. | يا حسرة على العباد ما يأتيهم من رسول إلا كانوا به يستهزئون يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون |
---|
Elmalılı | Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı. |
Y. Ali | Ah! Alas for (My) Servants! There comes not a messenger to them but they mock him!
|
Words | | |
7. [36:52] | ḳâlû yâ veylenâ mem be`aŝenâ mim merḳadinâ. hâẕâ mâ ve`ade-rraḥmânü veṣadeḳa-lmürselûn. | قالوا يا ويلنا من بعثنا من مرقدنا هذا ما وعد الرحمن وصدق المرسلون قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler. |
Y. Ali | They will say: "Ah! Woe unto us! Who hath raised us up from our beds of repose?"... (A voice will say:) "This is what (Allah) Most Gracious had promised. And true was the word of the messengers!"
|
Words | | |
8. [36:60] | elem a`hed ileyküm yâ benî âdeme el lâ ta`büdü-şşeyṭân. innehû leküm `adüvvüm mübîn. | ألم أعهد إليكم يا بني آدم أن لا تعبدوا الشيطان إنه لكم عدو مبين أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَا بَنِي آدَمَ أَن لَّا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ |
---|
Elmalılı | "Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?" (buyurulacak) |
Y. Ali | "Did I not enjoin on you, O ye Children of Adam, that ye should not worship Satan; for that he was to you an enemy avowed?-
|
Words | | |
9. [37:20] | veḳâlû yâ veylenâ hâẕâ yevmü-ddîn. | وقالوا يا ويلنا هذا يوم الدين وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هَذَا يَوْمُ الدِّينِ |
---|
Elmalılı | "Eyvah bizlere! İşte bu hesap günüdür." derler. |
Y. Ali | They will say, "Ah! Woe to us! This is the Day of Judgment!"
|
Words | | |
10. [37:102] | felemmâ belega me`ahü-ssa`ye ḳâle yâ büneyye innî erâ fi-lmenâmi ennî eẕbeḥuke fenżur mâẕâ terâ. ḳâle yâ ebeti-f`al mâ tü'mer. setecidünî in şâe-llâhü mine-ṣṣâbirîn. | فلما بلغ معه السعي قال يا بني إني أرى في المنام أني أذبحك فانظر ماذا ترى قال يا أبت افعل ما تؤمر ستجدني إن شاء الله من الصابرين فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِن شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ |
---|
Elmalılı | Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. |
Y. Ali | Then, when (the son) reached (the age of) (serious) work with him, he said: "O my son! I see in vision that I offer thee in sacrifice: Now see what is thy view!" (The son) said: "O my father! Do as thou art commanded: thou will find me, if Allah so wills one practising Patience and Constancy!"
|
Words | | |
11. [37:104] | venâdeynâhü ey yâ ibrâhîm. | وناديناه أن يا إبراهيم وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ |
---|
Elmalılı | Biz de ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim! " |
Y. Ali | We called out to him "O Abraham!
|
Words | | |
12. [38:26] | yâ dâvûdü innâ ce`alnâke ḫalîfeten fi-l'arḍi faḥküm beyne-nnâsi bilḥaḳḳi velâ tettebi`i-lhevâ feyüḍilleke `an sebîli-llâh. inne-lleẕîne yeḍillûne `an sebîli-llâhi lehüm `aẕâbün şedîdüm bimâ nesû yevme-lḥisâb. | يا داوود إنا جعلناك خليفة في الأرض فاحكم بين الناس بالحق ولا تتبع الهوى فيضلك عن سبيل الله إن الذين يضلون عن سبيل الله لهم عذاب شديد بما نسوا يوم الحساب يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُم بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوَى فَيُضِلَّكَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ إِنَّ الَّذِينَ يَضِلُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ |
---|
Elmalılı | Ey Davud! Gerçekten biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hak ile hüküm ver. Keyfe, arzuya uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Çünkü Allah yolundan sapanlar, hesap gününü unuttukları için kendilerine çok şiddetli bir azab vardır. |
Y. Ali | O David! We did indeed make thee a vicegerent on earth: so judge thou between men in truth (and justice): Nor follow thou the lusts (of thy heart), for they will mislead thee from the Path of Allah: for those who wander astray from the Path of Allah, is a Penalty Grievous, for that they forget the Day of Account.
|
Words | | |
13. [38:75] | ḳâle yâ iblîsü mâ mene`ake en tescüde limâ ḫalaḳtü biyedeyy. estekberte em künte mine-l`âlîn. | قال يا إبليس ما منعك أن تسجد لما خلقت بيدي أستكبرت أم كنت من العالين قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ |
---|
Elmalılı | Allah: "Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?" dedi. |
Y. Ali | (Allah) said: "O Iblis! What prevents thee from prostrating thyself to one whom I have created with my hands? Art thou haughty? Or art thou one of the high (and mighty) ones?"
|
Words | | |
14. [39:10] | ḳul yâ `ibâdi-lleẕîne âmenü-tteḳû rabbeküm. lilleẕîne aḥsenû fî hâẕihi-ddünyâ ḥaseneh. vearḍu-llâhi vâsi`ah. innemâ yüveffe-ṣṣâbirûne ecrahüm bigayri ḥisâb. | قل يا عباد الذين آمنوا اتقوا ربكم للذين أحسنوا في هذه الدنيا حسنة وأرض الله واسعة إنما يوفى الصابرون أجرهم بغير حساب قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! Tarafımdan söyle: "Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir." |
Y. Ali | Say: "O ye my servants who believe! Fear your Lord, good is (the reward) for those who do good in this world. Spacious is Allah's earth! those who patiently persevere will truly receive a reward without measure!"
|
Words | | |
15. [39:16] | lehüm min fevḳihim żulelüm mine-nnâri vemin taḥtihim żulelün. ẕâlike yüḫavvifü-llâhü bihî `ibâdeh. yâ `ibâdi fetteḳûn. | لهم من فوقهم ظلل من النار ومن تحتهم ظلل ذلك يخوف الله به عباده يا عباد فاتقون لَهُم مِّن فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِّنَ النَّارِ وَمِن تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ذَلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ |
---|
Elmalılı | Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında yine ateşten tabakalar vardır. İşte Allah, kullarını bundan korkutuyor, "Ey kullarım! benden korkun." (diyor). |
Y. Ali | They shall have Layers of Fire above them, and Layers (of Fire) below them: with this doth Allah warn off his servants: "O My Servants! then fear ye Me!"
|
Words | | |
16. [39:39] | ḳul yâ ḳavmi-`melû `alâ mekânetiküm innî `âmil. fesevfe ta`lemûn. | قل يا قوم اعملوا على مكانتكم إني عامل فسوف تعلمون قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَى مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | De ki: "Ey kavmim! Haliniz üzere çalışın. Ben de kendi halime göre çalışıyorum. Artık ileride bileceksiniz." |
Y. Ali | Say: "O my People! Do whatever ye can: I will do (my part): but soon will ye know-
|
Words | | |
17. [39:53] | ḳul yâ `ibâdîye-lleẕîne esrafû `alâ enfüsihim lâ taḳneṭû mir raḥmeti-llâh. inne-llâhe yagfiru-ẕẕünûbe cemî`â. innehû hüve-lgafûru-rraḥîm. | قل يا عبادي الذين أسرفوا على أنفسهم لا تقنطوا من رحمة الله إن الله يغفر الذنوب جميعا إنه هو الغفور الرحيم قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
---|
Elmalılı | De ki: "Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümid kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." |
Y. Ali | Say: "O my Servants who have transgressed against their souls! Despair not of the Mercy of Allah: for Allah forgives all sins: for He is Oft-Forgiving, Most Merciful.
|
Words | | |
18. [39:56] | en teḳûle nefsüy yâ ḥasratâ `alâ mâ ferraṭtü fî cembi-llâhi vein küntü lemine-ssâḫirîn. | أن تقول نفس يا حسرتا على ما فرطت في جنب الله وإن كنت لمن الساخرين أَن تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَى علَى مَا فَرَّطتُ فِي جَنبِ اللَّهِ وَإِن كُنتُ لَمِنَ السَّاخِرِينَ |
---|
Elmalılı | (O günden sakının ki günahkar) nefis şöyle diyecektir: "Allah'ın yanında yaptığım kusurlardan dolayı yazık bana! Doğrusu ben alay edenlerdendim." |
Y. Ali | "Lest the soul should (then) say: 'Ah! Woe is me!- In that I neglected (my duty) towards Allah, and was but among those who mocked!'-
|
Words | | |
19. [40:29] | yâ ḳavmi lekümü-lmülkü-lyevme żâhirîne fi-l'arḍ. femey yenṣurunâ mim be'si-llâhi in câenâ. ḳâle fir`avnü mâ ürîküm illâ mâ erâ vemâ ehdîküm illâ sebîle-rraşâd. | يا قوم لكم الملك اليوم ظاهرين في الأرض فمن ينصرنا من بأس الله إن جاءنا قال فرعون ما أريكم إلا ما أرى وما أهديكم إلا سبيل الرشاد يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِرِينَ فِي الْأَرْضِ فَمَن يَنصُرُنَا مِن بَأْسِ اللَّهِ إِنْ جَاءَنَا قَالَ فِرْعَوْنُ مَا أُرِيكُمْ إِلَّا مَا أَرَى وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ |
---|
Elmalılı | "Ey kavmim! Bugün mülk sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz. Eğer gelecek olursa Allah'ın hışmından bizi kim kurtarır?" Firavun: "Ben size görüşümden başkasını göstermiyorum ve herhalde ben size doğru yolu gösteriyorum" dedi. |
Y. Ali | "O my People! Yours is the dominion this day: Ye have the upper hand in the land: but who will help us from the Punishment of Allah, should it befall us?" Pharaoh said: "I but point out to you that which I see (myself); Nor do I guide you but to the Path of Right!"
|
Words | | |
20. [40:30] | veḳâle-lleẕî âmene yâ ḳavmi innî eḫâfü `aleyküm miŝle yevmi-l'aḥzâb. | وقال الذي آمن يا قوم إني أخاف عليكم مثل يوم الأحزاب وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُم مِّثْلَ يَوْمِ الْأَحْزَابِ |
---|
Elmalılı | O iman etmiş olan kimse de: "Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda Ahzab (önceki çeşitli toplumlar)ın günleri gibi bir günden korkuyorum." |
Y. Ali | Then said the man who believed: "O my people! Truly I do fear for you something like the Day (of disaster) of the Confederates (in sin)!-
|
Words | | |
21. [40:36] | veḳâle fir`avnü yâ hâmânü-bni lî ṣarḥal le`allî eblügu-l'esbâb. | وقال فرعون يا هامان ابن لي صرحا لعلي أبلغ الأسباب وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَّعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ |
---|
Elmalılı | Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana bir kule yap, belki ben o yollara ulaşabilirim." |
Y. Ali | Pharaoh said: "O Haman! Build me a lofty palace, that I may attain the ways and means-
|
Words | | |
22. [40:38] | veḳâle-lleẕî âmene yâ ḳavmi-ttebi`ûni ehdiküm sebîle-rraşâd. | وقال الذي آمن يا قوم اتبعون أهدكم سبيل الرشاد وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ |
---|
Elmalılı | O iman etmiş olan kimse dedi ki: "Ey kavmim! Bana uyun ki size doğru yolu göstereyim." |
Y. Ali | The man who believed said further: "O my people! Follow me: I will lead you to the Path of Right.
|
Words | | |
23. [40:39] | yâ ḳavmi innemâ hâẕihi-lḥayâtü-ddünyâ metâ`. veinne-l'âḫirate hiye dâru-lḳarâr. | يا قوم إنما هذه الحياة الدنيا متاع وإن الآخرة هي دار القرار يَا قَوْمِ إِنَّمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَإِنَّ الْآخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ |
---|
Elmalılı | "Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir. Ahiret ise durulacak karar yurdudur." |
Y. Ali | "O my people! This life of the present is nothing but (temporary) convenience: It is the Hereafter that is the Home that will last.
|
Words | | |
24. [43:38] | ḥattâ iẕâ câenâ ḳâle yâ leyte beynî vebeyneke bü`de-lmeşriḳayni febi'se-lḳarîn. | حتى إذا جاءنا قال يا ليت بيني وبينك بعد المشرقين فبئس القرين حَتَّى إِذَا جَاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ |
---|
Elmalılı | Nihayet kıyamet günü bize gelince, arkadaşına: "Keşke seninle benim aramda doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü arkadaşmışsın!" der. |
Y. Ali | At length, when (such a one) comes to Us, he says (to his evil companion): "Would that between me and thee were the distance of East and West!" Ah! evil is the companion (indeed)!
|
Words | | |
25. [43:49] | veḳâlû yâ eyyühe-ssâḥiru-d`u lenâ rabbeke bimâ `ahide `indeke innenâ lemühtedûn. | وقالوا يا أيه الساحر ادع لنا ربك بما عهد عندك إننا لمهتدون وَقَالُوا يَا أَيُّهَا السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar azâbı görünce: "Ey sihirbaz! Sende olan ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et. Biz gerçekten doğru yola gireceğiz." dediler. |
Y. Ali | And they said, "O thou sorcerer! Invoke thy Lord for us according to His covenant with thee; for we shall truly accept guidance."
|
Words | | |
26. [43:51] | venâdâ fir`avnü fî ḳavmihî ḳâle yâ ḳavmi eleyse lî mülkü miṣra vehâẕihi-l'enhâru tecrî min taḥtî. efelâ tübṣirûn. | ونادى فرعون في قومه قال يا قوم أليس لي ملك مصر وهذه الأنهار تجري من تحتي أفلا تبصرون وَنَادَى فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ قَالَ يَا قَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِن تَحْتِي أَفَلَا تُبْصِرُونَ |
---|
Elmalılı | Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz? |
Y. Ali | And Pharaoh proclaimed among his people, saying: "O my people! Does not the dominion of Egypt belong to me, (witness) these streams flowing underneath my (palace)? What! see ye not then?
|
Words | | |
27. [43:68] | yâ `ibâdi lâ ḫavfün `aleykümü-lyevme velâ entüm taḥzenûn. | يا عباد لا خوف عليكم اليوم ولا أنتم تحزنون يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَ |
---|
Elmalılı | Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder: "Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz. |
Y. Ali | My devotees! no fear shall be on you that Day, nor shall ye grieve,-
|
Words | | |
28. [43:77] | venâdev yâ mâlikü liyaḳḍi `aleynâ rabbük. ḳâle inneküm mâkiŝûn. | ونادوا يا مالك ليقض علينا ربك قال إنكم ماكثون وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ قَالَ إِنَّكُم مَّاكِثُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der. |
Y. Ali | They will cry: "O Malik! would that thy Lord put an end to us!" He will say, "Nay, but ye shall abide!"
|
Words | | |
29. [43:88] | veḳîlihî yâ rabbi inne hâülâi ḳavmül lâ yü'minûn. | وقيله يا رب إن هؤلاء قوم لا يؤمنون وَقِيلِهِ يَارَبِّ إِنَّ هَؤُلَاءِ قَوْمٌ لَّا يُؤْمِنُونَ |
---|
Elmalılı | Peygamberin sözü şu olmuştur: "Ey Rabbim! Bunlar gerçekten imân etmeyen bir kavimdir." |
Y. Ali | (Allah has knowledge) of the (Prophet's) cry, "O my Lord! Truly these are people who will not believe!"
|
Words | | |
30. [46:30] | ḳâlû yâ ḳavmenâ innâ semi`nâ kitâben ünzile mim ba`di mûsâ müṣaddiḳal limâ beyne yedeyhi yehdî ile-lḥaḳḳi veilâ ṭarîḳim müsteḳîm. | قالوا يا قومنا إنا سمعنا كتابا أنزل من بعد موسى مصدقا لما بين يديه يهدي إلى الحق وإلى طريق مستقيم قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنزِلَ مِن بَعْدِ مُوسَى مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَى طَرِيقٍ مُّسْتَقِيمٍ |
---|
Elmalılı | Onlar kavimlerine şöyle dediler: "Ey kavmimiz! Gerçekten biz Musa'dan sonra indirilen ve kendisinden öncekileri tasdik eden bir kitap dinledik. O kitap gerçeği ve doğru yolu gösteriyor. |
Y. Ali | They said, "O our people! We have heard a Book revealed after Moses, confirming what came before it: it guides (men) to the Truth and to a Straight Path.
|
Words | | |