1. [68:28] | ḳâle evseṭuhüm elem eḳul leküm levlâ tüsebbiḥûn. | قال أوسطهم ألم أقل لكم لولا تسبحون قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ |
---|
Elmalılı | İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?" |
Y. Ali | Said one of them, more just (than the rest): "Did I not say to you, 'Why not glorify (Allah)?'"
|
Words | | |
2. [68:36] | mâ leküm. keyfe taḥkümûn. | ما لكم كيف تحكمون مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ |
---|
Elmalılı | Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz? |
Y. Ali | What is the matter with you? How judge ye?
|
Words | | |
3. [68:37] | em leküm kitâbün fîhi tedrusûn. | أم لكم كتاب فيه تدرسون أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz? |
Y. Ali | Or have ye a book through which ye learn-
|
Words | | |
4. [68:38] | inne leküm fîhi lemâ teḫayyerûn. | إن لكم فيه لما تخيرون إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ |
---|
Elmalılı | O kitapta, "beğendiğiniz her şey sizindir" diye mi yazılı? |
Y. Ali | That ye shall have, through it whatever ye choose?
|
Words | | |
5. [68:39] | em leküm eymânün `aleynâ bâligatün ilâ yevmi-lḳiyâmeti inne leküm lemâ taḥkümûn. | أم لكم أيمان علينا بالغة إلى يوم القيامة إن لكم لما تحكمون أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ |
---|
Elmalılı | Yoksa, "ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? |
Y. Ali | Or have ye Covenants with Us to oath, reaching to the Day of Judgment, (providing) that ye shall have whatever ye shall demand?
|
Words | | |
6. [69:12] | linec`alehâ leküm teẕkiratev vete`iyehâ üẕünüv vâ`iyeh. | لنجعلها لكم تذكرة وتعيها أذن واعية لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ |
---|
Elmalılı | Onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye. |
Y. Ali | That We might make it a Message unto you, and that ears (that should hear the tale and) retain its memory should bear its (lessons) in remembrance.
|
Words | | |
7. [71:2] | ḳâle yâ ḳavmi innî leküm neẕîrum mübîn. | قال يا قوم إني لكم نذير مبين قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ |
---|
Elmalılı | Dedi ki, "ey kavmim! Gerçekten ben size açık bir uyarıcıyım". |
Y. Ali | He said: "O my People! I am to you a Warner, clear and open:
|
Words | | |
8. [71:4] | yagfir leküm min ẕünûbiküm veyüeḫḫirküm ilâ ecelim müsemmâ. inne ecele-llâhi iẕâ câe lâ yü'eḫḫar. lev küntüm ta`lemûn. | يغفر لكم من ذنوبكم ويؤخركم إلى أجل مسمى إن أجل الله إذا جاء لا يؤخر لو كنتم تعلمون يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاءَ لَا يُؤَخَّرُ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | "Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz Allah'ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz.." (inanırdınız). |
Y. Ali | "So He may forgive you your sins and give you respite for a stated Term: for when the Term given by Allah is accomplished, it cannot be put forward: if ye only knew."
|
Words | | |
9. [71:12] | veyümdidküm biemvâliv vebenîne veyec`al leküm cennâtiv veyec`al leküm enhârâ. | ويمددكم بأموال وبنين ويجعل لكم جنات ويجعل لكم أنهارا وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَارًا |
---|
Elmalılı | "Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın." |
Y. Ali | "'Give you increase in wealth and sons; and bestow on you gardens and bestow on you rivers (of flowing water).
|
Words | | |
10. [71:13] | mâ leküm lâ tercûne lillâhi veḳârâ. | ما لكم لا ترجون لله وقارا مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا |
---|
Elmalılı | "Niçin siz Allah'a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?" |
Y. Ali | "'What is the matter with you, that ye place not your hope for kindness and long-suffering in Allah,-
|
Words | | |
11. [71:19] | vellâhü ce`ale lekümü-l'arḍa bisâṭâ. | والله جعل لكم الأرض بساطا وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا |
---|
Elmalılı | Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır. |
Y. Ali | "'And Allah has made the earth for you as a carpet (spread out),
|
Words | | |
12. [72:21] | ḳul innî lâ emlikü leküm ḍarrav velâ raşedâ. | قل إني لا أملك لكم ضرا ولا رشدا قُلْ إِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا رَشَدًا |
---|
Elmalılı | De ki, "Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir yol gösterebilirim." |
Y. Ali | Say: "It is not in my power to cause you harm, or to bring you to right conduct."
|
Words | | |
13. [76:22] | inne hâẕâ kâne leküm cezâev vekâne sa`yüküm meşkûrâ. | إن هذا كان لكم جزاء وكان سعيكم مشكورا إِنَّ هَذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا |
---|
Elmalılı | (Onlara şöyle denir): "İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur." |
Y. Ali | "Verily this is a Reward for you, and your Endeavour is accepted and recognised."
|
Words | | |
14. [77:39] | fein kâne leküm keydün fekîdûn. | فإن كان لكم كيد فكيدون فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ |
---|
Elmalılı | Bir hileniz varsa beni atlatın. |
Y. Ali | Now, if ye have a trick (or plot), use it against Me!
|
Words | | |
15. [79:33] | metâ`al leküm velien`âmiküm. | متاعا لكم ولأنعامكم مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ |
---|
Elmalılı | Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için. |
Y. Ali | For use and convenience to you and your cattle.
|
Words | | |
16. [80:32] | metâ`al leküm velien`âmiküm. | متاعا لكم ولأنعامكم مَّتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ |
---|
Elmalılı | Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye. |
Y. Ali | For use and convenience to you and your cattle.
|
Words | | |
17. [109:6] | leküm dînüküm veliye dîn. | لكم دينكم ولي دين لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ |
---|
Elmalılı | Sizin dininiz size, benim dinim banadır. |
Y. Ali | To you be your Way, and to me mine.
|
Words | | |