1. [50:43] | innâ naḥnü nuḥyî venümîtü veileyne-lmeṣîr. | إنا نحن نحيي ونميت وإلينا المصير إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَإِلَيْنَا الْمَصِيرُ |
---|
Elmalılı | Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz. Sonunda dönüş yalnız bizedir. |
Y. Ali | Verily it is We Who give Life and Death; and to Us is the Final Goal-
|
Words | | |
2. [51:32] | ḳâlû innâ ürsilnâ ilâ ḳavmim mücrimîn. | قالوا إنا أرسلنا إلى قوم مجرمين قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik. |
Y. Ali | They said, "We have been sent to a people (deep) in sin;-
|
Words | | |
3. [52:26] | ḳâlû innâ künnâ ḳablü fî ehlinâ müşfiḳîn. | قالوا إنا كنا قبل في أهلنا مشفقين قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ |
---|
Elmalılı | Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık". |
Y. Ali | They will say: "Aforetime, we were not without fear for the sake of our people.
|
Words | | |
4. [52:28] | innâ künnâ min ḳablü ned`ûh. innehû hüve-lberru-rraḥîm. | إنا كنا من قبل ندعوه إنه هو البر الرحيم إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ |
---|
Elmalılı | "Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur." |
Y. Ali | "Truly, we did call unto Him from of old: truly it is He, the Beneficent, the Merciful!"
|
Words | | |
5. [54:19] | innâ erselnâ `aleyhim rîḥan ṣarṣaran fî yevmi naḥsim müstemirr. | إنا أرسلنا عليهم ريحا صرصرا في يوم نحس مستمر إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ |
---|
Elmalılı | Biz onların üstüne, uğursuzluğu devam eden bir günde dondurucu bir rüzgar gönderdik. |
Y. Ali | For We sent against them a furious wind, on a Day of violent Disaster,
|
Words | | |
6. [54:24] | feḳâlû ebeşeram minnâ vâḥiden nettebi`uhû innâ iẕel lefî ḍalâliv vesü`ur. | فقالوا أبشرا منا واحدا نتبعه إنا إذا لفي ضلال وسعر فَقَالُوا أَبَشَرًا مِّنَّا وَاحِدًا نَّتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَّفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ |
---|
Elmalılı | "Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz." dediler. |
Y. Ali | For they said: "What! a man! a Solitary one from among ourselves! shall we follow such a one? Truly should we then be straying in mind, and mad!
|
Words | | |
7. [54:27] | innâ mürsilü-nnâḳati fitnetel lehüm ferteḳibhüm vaṣṭabir. | إنا مرسلو الناقة فتنة لهم فارتقبهم واصطبر إِنَّا مُرْسِلُوا النَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ |
---|
Elmalılı | Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz. Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol. |
Y. Ali | For We will send the she-camel by way of trial for them. So watch them, (O Salih), and possess thyself in patience!
|
Words | | |
8. [54:31] | innâ erselnâ `aleyhim ṣayḥatev vâḥideten fekânû keheşîmi-lmuḥteżir. | إنا أرسلنا عليهم صيحة واحدة فكانوا كهشيم المحتظر إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ |
---|
Elmalılı | Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler. |
Y. Ali | For We sent against them a single Mighty Blast, and they became like the dry stubble used by one who pens cattle.
|
Words | | |
9. [54:34] | innâ erselnâ `aleyhim ḥâṣiben illâ âle lûṭ. necceynâhüm biseḥar. | إنا أرسلنا عليهم حاصبا إلا آل لوط نجيناهم بسحر إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ |
---|
Elmalılı | Biz de onların üzerlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik. Yalnız Lût ailesini seher vakti kurtardık, |
Y. Ali | We sent against them a violent Tornado with showers of stones, (which destroyed them), except Lut's household: them We delivered by early Dawn,-
|
Words | | |
10. [54:49] | innâ külle şey'in ḫalaḳnâhü biḳader. | إنا كل شيء خلقناه بقدر إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ |
---|
Elmalılı | Haberiniz olsun ki, biz her şeyi bir kadere göre yarattık. |
Y. Ali | Verily, all things have We created in proportion and measure.
|
Words | | |
11. [56:35] | innâ enşe'nâhünne inşââ. | إنا أنشأناهن إنشاء إِنَّا أَنشَأْنَاهُنَّ إِنشَاءً |
---|
Elmalılı | Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık). |
Y. Ali | We have created (their Companions) of special creation.
|
Words | | |
12. [56:66] | innâ lemugramûn. | إنا لمغرمون إِنَّا لَمُغْرَمُونَ |
---|
Elmalılı | "Doğrusu borç altına girdik." |
Y. Ali | (Saying), "We are indeed left with debts (for nothing):
|
Words | | |
13. [60:4] | ḳad kânet leküm üsvetün ḥasenetün fî ibrâhîme velleẕîne me`ah. iẕ ḳâlû liḳavmihim innâ büraâü minküm vemimmâ ta`büdûne min dûni-llâh. kefernâ biküm vebedâ beynenâ vebeynekümü-l`adâvetü vebagḍâü ebeden ḥattâ tü'minû billâhi vaḥdehû illâ ḳavle ibrâhîme liebîhi leestagfiranne leke vemâ emlikü leke mine-llâhi min şey'. rabbenâ `aleyke tevekkelnâ veileyke enebnâ veileyke-lmeṣîr. | قد كانت لكم أسوة حسنة في إبراهيم والذين معه إذ قالوا لقومهم إنا برآء منكم ومما تعبدون من دون الله كفرنا بكم وبدا بيننا وبينكم العداوة والبغضاء أبدا حتى تؤمنوا بالله وحده إلا قول إبراهيم لأبيه لأستغفرن لك وما أملك لك من الله من شيء ربنا عليك توكلنا وإليك أنبنا وإليك المصير قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَءَاؤُا مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاءُ أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ |
---|
Elmalılı | İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır, onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir." Yalnız İbrahim'in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç. Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır. |
Y. Ali | There is for you an excellent example (to follow) in Abraham and those with him, when they said to their people: "We are clear of you and of whatever ye worship besides Allah: we have rejected you, and there has arisen, between us and you, enmity and hatred for ever,- unless ye believe in Allah and Him alone": But not when Abraham said to his father: "I will pray for forgiveness for thee, though I have no power (to get) aught on thy behalf from Allah." (They prayed): "Our Lord! in Thee do we trust, and to Thee do we turn in repentance: to Thee is (our) Final Goal.
|
Words | | |
14. [68:17] | innâ belevnâhüm kemâ belevnâ aṣḥâbe-lcenneh. iẕ aḳsemû leyaṣrimünnehâ muṣbiḥîn. | إنا بلوناهم كما بلونا أصحاب الجنة إذ أقسموا ليصرمنها مصبحين إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ |
---|
Elmalılı | Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi. |
Y. Ali | Verily We have tried them as We tried the People of the Garden, when they resolved to gather the fruits of the (garden) in the morning.
|
Words | | |
15. [68:26] | felemmâ raevhâ ḳâlû innâ leḍâllûn. | فلما رأوها قالوا إنا لضالون فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ |
---|
Elmalılı | Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Biz herhalde yanlış gelmişiz" dediler. |
Y. Ali | But when they saw the (garden), they said: "We have surely lost our way:
|
Words | | |
16. [68:29] | ḳâlû sübḥâne rabbinâ innâ künnâ żâlimîn. | قالوا سبحان ربنا إنا كنا ظالمين قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ |
---|
Elmalılı | "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz." (dediler). |
Y. Ali | They said: "Glory to our Lord! Verily we have been doing wrong!"
|
Words | | |
17. [68:31] | ḳâlû yâ veylenâ innâ künnâ ṭâgîn. | قالوا يا ويلنا إنا كنا طاغين قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ |
---|
Elmalılı | Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız. |
Y. Ali | They said: "Alas for us! We have indeed transgressed!
|
Words | | |
18. [68:32] | `asâ rabbünâ ey yübdilenâ ḫayram minhâ innâ ilâ rabbinâ râgibûn. | عسى ربنا أن يبدلنا خيرا منها إنا إلى ربنا راغبون عَسَى رَبُّنَا أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَا إِنَّا إِلَى رَبِّنَا رَاغِبُونَ |
---|
Elmalılı | Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız. |
Y. Ali | "It may be that our Lord will give us in exchange a better (garden) than this: for we do turn to Him (in repentance)!"
|
Words | | |
19. [69:11] | innâ lemmâ ṭaga-lmâü ḥamelnâküm fi-lcâriyeh. | إنا لما طغى الماء حملناكم في الجارية إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ |
---|
Elmalılı | Kuşkusuz, sular kabarınca sizi gemide biz taşıdık. |
Y. Ali | We, when the water (of Noah's Flood) overflowed beyond its limits, carried you (mankind), in the floating (Ark),
|
Words | | |
20. [70:39] | kellâ. innâ ḫalaḳnâhüm mimmâ ya`lemûn. | كلا إنا خلقناهم مما يعلمون كَلَّا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık. |
Y. Ali | By no means! For We have created them out of the (base matter) they know!
|
Words | | |
21. [70:40] | felâ uḳsimü birabbi-lmeşâriḳi velmegâribi innâ leḳâdirûn. | فلا أقسم برب المشارق والمغارب إنا لقادرون فَلَا أُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ إِنَّا لَقَادِرُونَ |
---|
Elmalılı | Artık o doğuların ve batıların Rabbine yemine ne gerek, elbette bizim gücümüz yeter. |
Y. Ali | Now I do call to witness the Lord of all points in the East and the West that We can certainly-
|
Words | | |
22. [71:1] | innâ erselnâ nûḥan ilâ ḳavmihî en enẕir ḳavmeke min ḳabli ey ye'tiyehüm `aẕâbün elîm. | إنا أرسلنا نوحا إلى قومه أن أنذر قومك من قبل أن يأتيهم عذاب أليم إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ أَنْ أَنذِرْ قَوْمَكَ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
---|
Elmalılı | Gerçekten biz Nûh'u kavmine gönderdik, "kavmine acı bir azap gelmezden önce onları uyar" diye. |
Y. Ali | We sent Noah to his People (with the Command): "Do thou warn thy People before there comes to them a grievous Penalty."
|
Words | | |
23. [72:1] | ḳul ûḥiye ileyye ennehü-steme`a neferum mine-lcinni feḳâlû innâ semi`nâ ḳur'ânen `acebâ. | قل أوحي إلي أنه استمع نفر من الجن فقالوا إنا سمعنا قرآنا عجبا قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا |
---|
Elmalılı | Deki: Hakikat bir takım cinnin Kur'ân dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyedildi. Şüphesiz biz, hayret verici bir Kur'ân dinledik. |
Y. Ali | Say: It has been revealed to me that a company of Jinns listened (to the Qur'an). They said, 'We have really heard a wonderful Recital!
|
Words | | |
24. [73:5] | innâ senülḳî `aleyke ḳavlen ŝeḳîlâ. | إنا سنلقي عليك قولا ثقيلا إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَقِيلًا |
---|
Elmalılı | Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur'an vahyedeceğiz). |
Y. Ali | Soon shall We send down to thee a weighty Message.
|
Words | | |
25. [73:15] | innâ erselnâ ileyküm rasûlen şâhiden `aleyküm kemâ erselnâ ilâ fir`avne rasûlâ. | إنا أرسلنا إليكم رسولا شاهدا عليكم كما أرسلنا إلى فرعون رسولا إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَى فِرْعَوْنَ رَسُولًا |
---|
Elmalılı | Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun'a da bir elçi göndermiştik. |
Y. Ali | We have sent to you, (O men!) a messenger, to be a witness concerning you, even as We sent a messenger to Pharaoh.
|
Words | | |
26. [76:2] | innâ ḫalaḳne-l'insâne min nuṭfetin emşâc. nebtelîhi fece`alnâhü semî`am beṣîrâ. | إنا خلقنا الإنسان من نطفة أمشاج نبتليه فجعلناه سميعا بصيرا إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا |
---|
Elmalılı | Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık. |
Y. Ali | Verily We created Man from a drop of mingled sperm, in order to try him: So We gave him (the gifts), of Hearing and Sight.
|
Words | | |
27. [76:3] | innâ hedeynâhü-ssebîle immâ şâkirav veimmâ kefûrâ. | إنا هديناه السبيل إما شاكرا وإما كفورا إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا |
---|
Elmalılı | Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör. |
Y. Ali | We showed him the Way: whether he be grateful or ungrateful (rests on his will).
|
Words | | |
28. [76:4] | innâ a`tednâ lilkâfirîne selâsile veaglâlev vese`îrâ. | إنا أعتدنا للكافرين سلاسل وأغلالا وسعيرا إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَا وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا |
---|
Elmalılı | Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır. |
Y. Ali | For the Rejecters we have prepared chains, yokes, and a blazing Fire.
|
Words | | |
29. [76:10] | innâ neḫâfü mir rabbinâ yevmen `abûsen ḳamṭarîrâ. | إنا نخاف من ربنا يوما عبوسا قمطريرا إِنَّا نَخَافُ مِن رَّبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا |
---|
Elmalılı | "Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız." derler. |
Y. Ali | "We only fear a Day of distressful Wrath from the side of our Lord."
|
Words | | |
30. [76:23] | innâ naḥnü nezzelnâ `aleyke-lḳur'âne tenzîlâ. | إنا نحن نزلنا عليك القرآن تنزيلا إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنْزِيلًا |
---|
Elmalılı | Kur'ân'ı sana kısım kısım biz indirdik biz. |
Y. Ali | It is We Who have sent down the Qur'an to thee by stages.
|
Words | | |