1. [72:3] | veennehû te`âlâ ceddü rabbinâ me-tteḫaẕe ṣâḥibetev velâ veledâ. | وأنه تعالى جد ربنا ما اتخذ صاحبة ولا ولدا وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا |
---|
Elmalılı | Doğrusu, Rabbimizin şanı çok yüksektir. Ne bir arkadaş edinmiştir, ne de bir çocuk. |
Y. Ali | 'And Exalted is the Majesty of our Lord: He has taken neither a wife nor a son.
|
Words | | |
2. [72:24] | ḥattâ iẕâ raev mâ yû`adûne feseya`lemûne men aḍ`afü nâṣirav veeḳallü `adedâ. | حتى إذا رأوا ما يوعدون فسيعلمون من أضعف ناصرا وأقل عددا حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًا |
---|
Elmalılı | Kendilerine vaad edilen şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının en zayıf ve en az olduğunu bileceklerdir. |
Y. Ali | At length, when they see (with their own eyes) that which they are promised,- then will they know who it is that is weakest in (his) helper and least important in point of numbers.
|
Words | | |
3. [72:25] | ḳul in edrî eḳarîbüm mâ tû`adûne em yec`alü lehû rabbî emedâ. | قل إن أدري أقريب ما توعدون أم يجعل له ربي أمدا قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَّا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا |
---|
Elmalılı | De ki: "Ben bilmem, o size vaad edilen şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar.." |
Y. Ali | Say: "I know not whether the (Punishment) which ye are promised is near, or whether my Lord will appoint for it a distant term.
|
Words | | |
4. [73:10] | vaṣbir `alâ mâ yeḳûlûne vehcürhüm hecran cemîlâ. | واصبر على ما يقولون واهجرهم هجرا جميلا وَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا |
---|
Elmalılı | Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl. |
Y. Ali | And have patience with what they say, and leave them with noble (dignity).
|
Words | | |
5. [73:20] | inne rabbeke ya`lemü enneke teḳûmü ednâ min ŝülüŝeyi-lleyli veniṣfehû veŝülüŝehû veṭâifetüm mine-lleẕîne me`ak. vellâhü yüḳaddiru-lleyle vennehâr. `alime el len tuḥṣûhü fetâbe `aleyküm faḳraû mâ teyessera mine-lḳur'ân. `alime en seyekûnü minküm merḍâ veâḫarûne yaḍribûne fi-l'arḍi yebtegûne min faḍli-llâhi veâḫarûne yüḳâtilûne fî sebîli-llâh. faḳraû mâ teyessera minhü veeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte veaḳriḍü-llâhe ḳarḍan ḥasenâ. vemâ tüḳaddimû lienfüsiküm min ḫayrin tecidûhü `inde-llâhi hüve ḫayrav vea`żame ecrâ. vestagfirü-llâh. inne-llâhe gafûrur raḥîm. | إن ربك يعلم أنك تقوم أدنى من ثلثي الليل ونصفه وثلثه وطائفة من الذين معك والله يقدر الليل والنهار علم أن لن تحصوه فتاب عليكم فاقرءوا ما تيسر من القرآن علم أن سيكون منكم مرضى وآخرون يضربون في الأرض يبتغون من فضل الله وآخرون يقاتلون في سبيل الله فاقرءوا ما تيسر منه وأقيموا الصلاة وآتوا الزكاة وأقرضوا الله قرضا حسنا وما تقدموا لأنفسكم من خير تجدوه عند الله هو خيرا وأعظم أجرا واستغفروا الله إن الله غفور رحيم إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ |
---|
Elmalılı | Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir. |
Y. Ali | Thy Lord doth know that thou standest forth (to prayer) nigh two-thirds of the night, or half the night, or a third of the night, and so doth a party of those with thee. But Allah doth appoint night and day in due measure He knoweth that ye are unable to keep count thereof. So He hath turned to you (in mercy): read ye, therefore, of the Qur'an as much as may be easy for you. He knoweth that there may be (some) among you in ill-health; others travelling through the land, seeking of Allah's bounty; yet others fighting in Allah's Cause, read ye, therefore, as much of the Qur'an as may be easy (for you); and establish regular Prayer and give regular Charity; and loan to Allah a Beautiful Loan. And whatever good ye send forth for your souls ye shall find it in Allah's Presence,- yea, better and greater, in Reward and seek ye the Grace of Allah: for Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.
|
Words | | |
6. [74:27] | vemâ edrâke mâ seḳar. | وما أدراك ما سقر وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ |
---|
Elmalılı | Bilir misin sen, nedir o sekar? |
Y. Ali | And what will explain to thee what Hell-Fire is?
|
Words | | |
7. [74:42] | mâ selekeküm fî seḳara. | ما سلككم في سقر مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ |
---|
Elmalılı | "Nedir sizi Sekar'a sokan?" diye. |
Y. Ali | "What led you into Hell Fire?"
|
Words | | |
8. [77:14] | vemâ edrâke mâ yevmü-lfaṣl. | وما أدراك ما يوم الفصل وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ |
---|
Elmalılı | Bildin mi, nedir o hüküm günü? |
Y. Ali | And what will explain to thee what is the Day of Sorting out?
|
Words | | |
9. [77:29] | inṭaliḳû ilâ mâ küntüm bihî tükeẕẕibûn. | انطلقوا إلى ما كنتم به تكذبون انطَلِقُوا إِلَى مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | (Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru." |
Y. Ali | (It will be said:) "Depart ye to that which ye used to reject as false!
|
Words | | |
10. [78:40] | innâ enẕernâküm `aẕâben ḳarîbâ. yevme yenżuru-lmerü mâ ḳaddemet yedâhü veyeḳûlü-lkâfiru yâ leytenî küntü türâbâ. | إنا أنذرناكم عذابا قريبا يوم ينظر المرء ما قدمت يداه ويقول الكافر يا ليتني كنت ترابا إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا |
---|
Elmalılı | Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım." |
Y. Ali | Verily, We have warned you of a Penalty near, the Day when man will see (the deeds) which his hands have sent forth, and the Unbeliever will say, "Woe unto me! Would that I were (metre) dust!"
|
Words | | |
11. [79:35] | yevme yeteẕekkeru-l'insânü mâ se`â. | يوم يتذكر الإنسان ما سعى يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى |
---|
Elmalılı | O, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün, |
Y. Ali | The Day when man shall remember (all) that he strove for,
|
Words | | |
12. [80:17] | ḳutile-l'insânü mâ ekferah. | قتل الإنسان ما أكفره قُتِلَ الْإِنسَانُ مَا أَكْفَرَهُ |
---|
Elmalılı | O kahrolası insan, ne nankör şey. |
Y. Ali | Woe to man! What hath made him reject Allah;
|
Words | | |
13. [80:23] | kellâ lemmâ yaḳḍi mâ emerah. | كلا لما يقض ما أمره كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi, |
Y. Ali | By no means hath he fulfilled what Allah hath commanded him.
|
Words | | |
14. [81:14] | `alimet nefsüm mâ aḥḍarat. | علمت نفس ما أحضرت عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا أَحْضَرَتْ |
---|
Elmalılı | Herkes ne getirmiş olduğunu anlar. |
Y. Ali | (Then) shall each soul know what it has put forward.
|
Words | | |
15. [82:5] | `alimet nefsüm mâ ḳaddemet veeḫḫarat. | علمت نفس ما قدمت وأخرت عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ |
---|
Elmalılı | Herkes neyi önünden gönderdiğini ve neyi geri bıraktığını bilir. |
Y. Ali | (Then) shall each soul know what it hath sent forward and (what it hath) kept back.
|
Words | | |
16. [82:6] | yâ eyyühe-l'insânü mâ garrake birabbike-lkerîm. | يا أيها الإنسان ما غرك بربك الكريم يَا أَيُّهَا الْإِنسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ |
---|
Elmalılı | Ey insan! İhsanı bol Rabb'ine karşı seni aldatan nedir? |
Y. Ali | O man! What has seduced thee from thy Lord Most Beneficent?-
|
Words | | |
17. [82:8] | fî eyyi ṣûratim mâ şâe rakkebek. | في أي صورة ما شاء ركبك فِي أَيِّ صُورَةٍ مَّا شَاءَ رَكَّبَكَ |
---|
Elmalılı | Seni dilediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu. |
Y. Ali | In whatever Form He wills, does He put thee together.
|
Words | | |
18. [82:12] | ya`lemûne mâ tef`alûn. | يعلمون ما تفعلون يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar, siz her ne yaparsanız bilirler |
Y. Ali | They know (and understand) all that ye do.
|
Words | | |
19. [82:17] | vemâ edrâke mâ yevmü-ddîn. | وما أدراك ما يوم الدين وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ |
---|
Elmalılı | Ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin? |
Y. Ali | And what will explain to thee what the Day of Judgment is?
|
Words | | |
20. [82:18] | ŝümme mâ edrâke mâ yevmü-ddîn. | ثم ما أدراك ما يوم الدين ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ |
---|
Elmalılı | Evet, bilir misin nedir acaba o ceza günü? |
Y. Ali | Again, what will explain to thee what the Day of Judgment is?
|
Words | | |
21. [83:8] | vemâ edrâke mâ siccîn. | وما أدراك ما سجين وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ |
---|
Elmalılı | Bildin mi sen, Siccin nedir? |
Y. Ali | And what will explain to thee what Sijjin is?
|
Words | | |
22. [83:14] | kellâ bel râne `alâ ḳulûbihim mâ kânû yeksibûn. | كلا بل ران على قلوبهم ما كانوا يكسبون كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur. |
Y. Ali | By no means! but on their hearts is the stain of the (ill) which they do!
|
Words | | |
23. [83:19] | vemâ edrâke mâ `illiyyûn. | وما أدراك ما عليون وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ |
---|
Elmalılı | Bildin mi sen, Illiyyîn nedir? |
Y. Ali | And what will explain to thee what 'Illiyun is?
|
Words | | |
24. [83:36] | hel ŝüvvibe-lküffâru mâ kânû yef`alûn. | هل ثوب الكفار ما كانوا يفعلون هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ |
---|
Elmalılı | Nasıl, kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı? |
Y. Ali | Will not the Unbelievers have been paid back for what they did?
|
Words | | |
25. [84:4] | veelḳat mâ fîhâ veteḫallet. | وألقت ما فيها وتخلت وَأَلْقَتْ مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ |
---|
Elmalılı | İçinde ne varsa attığı ve tamamen boşaldığı |
Y. Ali | And casts forth what is within it and becomes (clean) empty,
|
Words | | |
26. [85:7] | vehüm `alâ mâ yef`alûne bilmü'minîne şühûd. | وهم على ما يفعلون بالمؤمنين شهود وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ |
---|
Elmalılı | Müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı. |
Y. Ali | And they witnessed (all) that they were doing against the Believers.
|
Words | | |
27. [86:2] | vemâ edrâke me-ṭṭâriḳ. | وما أدراك ما الطارق وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ |
---|
Elmalılı | Târık nedir, bildin mi? |
Y. Ali | And what will explain to thee what the Night-Visitant is?-
|
Words | | |
28. [87:7] | illâ mâ şâe-llâh. innehû ya`lemü-lcehra vemâ yaḫfâ. | إلا ما شاء الله إنه يعلم الجهر وما يخفى إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى |
---|
Elmalılı | Yalnız Allah'ın dilediği başkadır. Çünkü o açığı da bilir, gizliyi de. |
Y. Ali | Except as Allah wills: For He knoweth what is manifest and what is hidden.
|
Words | | |
29. [89:15] | feemme-l'insânü iẕâ me-btelâhü rabbühû feekramehû vene``amehû feyeḳûlü rabbî ekramen. | فأما الإنسان إذا ما ابتلاه ربه فأكرمه ونعمه فيقول ربي أكرمن فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ |
---|
Elmalılı | Ama insan, her ne zaman Rabbi onu sınayıp da ikramda bulunur, nimet verirse, "Rabbim bana ikram etti." der. |
Y. Ali | Now, as for man, when his Lord trieth him, giving him honour and gifts, then saith he, (puffed up), "My Lord hath honoured me."
|
Words | | |
30. [89:16] | veemmâ iẕâ me-btelâhü feḳadera `aleyhi rizḳahû feyeḳûlü rabbî ehânen. | وأما إذا ما ابتلاه فقدر عليه رزقه فيقول ربي أهانن وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ |
---|
Elmalılı | Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, "Rabbim beni zillete düşürdü." der. |
Y. Ali | But when He trieth him, restricting his subsistence for him, then saith he (in despair), "My Lord hath humiliated me!"
|
Words | | |