1. [4:130] | veiy yeteferraḳâ yugni-llâhü küllem min se`atih. vekâne-llâhü vâsi`an ḥakîmâ. | وإن يتفرقا يغن الله كلا من سعته وكان الله واسعا حكيما وَإِن يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللّهُ كُلاًّ مِّن سَعَتِهِ وَكَانَ اللّهُ وَاسِعًا حَكِيمًا |
---|
Elmalılı | Eğer karıkoca birbirlerinden ayrılacak olurlarsa, Allah, onların her birini geniş lutfuyla muhtaç bırakmaz. Allah'ın lutfu geniştir, hikmeti büyüktür. |
Y. Ali | But if they disagree (and must part), Allah will provide abundance for all from His all-reaching bounty: for Allah is He that careth for all and is Wise.
|
Words | | |
2. [6:84] | vevehebnâ lehû isḥâḳa veya`ḳûb. küllen hedeynâ. venûḥan hedeynâ min ḳablü vemin ẕürriyyetihî dâvûde vesüleymâne veeyyûbe veyûsüfe vemûsâ vehârûn. vekeẕâlike neczi-lmuḥsinîn. | ووهبنا له إسحاق ويعقوب كلا هدينا ونوحا هدينا من قبل ومن ذريته داوود وسليمان وأيوب ويوسف وموسى وهارون وكذلك نجزي المحسنين وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ كُلاًّ هَدَيْنَا وَنُوحًا هَدَيْنَا مِن قَبْلُ وَمِن ذُرِّيَّتِهِ دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ وَأَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسَى وَهَارُونَ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ |
---|
Elmalılı | Biz ona İshak'ı ve Yakub'u da hediye ettik: Hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nuh'a ve onun soyundan Davud'a, Süleyman'a, Eyyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a da yol göstermiştik. Biz güzel davrananlara böyle karşılık veririz. |
Y. Ali | We gave him Isaac and Jacob: all (three) guided: and before him, We guided Noah, and among his progeny, David, Solomon, Job, Joseph, Moses, and Aaron: thus do We reward those who do good:
|
Words | | |
3. [7:46] | vebeynehümâ ḥicâb. ve`ale-l'a`râfi ricâlüy ya`rifûne küllem bisîmâhüm. venâdev aṣḥâbe-lcenneti en selâmün `aleyküm lem yedḫulûhâ vehüm yaṭme`ûn. | وبينهما حجاب وعلى الأعراف رجال يعرفون كلا بسيماهم ونادوا أصحاب الجنة أن سلام عليكم لم يدخلوها وهم يطمعون وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌ وَعَلَى الْأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلاًّ بِسِيمَاهُمْ وَنَادَوْاْ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَن سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ |
---|
Elmalılı | Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir perde vardır. A'raf üzerinde de, her iki taraftakileri simalarından tanıyan kişiler vardır. Bunlar cennetliklere: "selâm olsun size" diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemiş, fakat girmeyi arzu eden kimselerdir. |
Y. Ali | Between them shall be a veil, and on the heights will be men who would know every one by his marks: they will call out to the Companions of the Garden, "peace on you": they will not have entered, but they will have an assurance (thereof).
|
Words | | |
4. [11:111] | veinne küllel lemmâ leyüveffiyennehüm rabbüke a`mâlehüm. innehû bimâ ya`melûne ḫabîr. | وإن كلا لما ليوفينهم ربك أعمالهم إنه بما يعملون خبير وَإِنَّ كُـلاًّ لَّمَّا لَيُوَفِّيَنَّهُمْ رَبُّكَ أَعْمَالَهُمْ إِنَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ خَبِيرٌ |
---|
Elmalılı | Gerçekten de onların her biri öyle kimselerdir ki, yaptıklarının karşılığını Rabbin kendilerine hakkiyle ödeyecektir. Çünkü O, onların yaptıkları her şeyden haberdardır. |
Y. Ali | And, of a surety, to all will your Lord pay back (in full the recompense) of their deeds: for He knoweth well all that they do.
|
Words | | |
5. [17:20] | küllen nümiddü hâülâi vehâülâi min `aṭâi rabbik. vemâ kâne `aṭâü rabbike maḥżûrâ. | كلا نمد هؤلاء وهؤلاء من عطاء ربك وما كان عطاء ربك محظورا كُلاًّ نُّمِدُّ هَـؤُلاَءِ وَهَـؤُلاَءِ مِنْ عَطَاءِ رَبِّكَ وَمَا كَانَ عَطَاءُ رَبِّكَ مَحْظُورًا |
---|
Elmalılı | Hepsine; (dünyayı isteyenlere de, ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir. |
Y. Ali | Of the bounties of thy Lord We bestow freely on all- These as well as those: The bounties of thy Lord are not closed (to anyone).
|
Words | | |
6. [19:79] | kellâ. senektübü mâ yeḳûlü venemüddü lehû mine-l`aẕâbi meddâ. | كلا سنكتب ما يقول ونمد له من العذاب مدا كَلاَّ سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا |
---|
Elmalılı | Hayır, asla öyle değil; biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını çoğalttıkça çoğaltacağız. |
Y. Ali | Nay! We shall record what he says, and We shall add and add to his punishment.
|
Words | | |
7. [19:82] | kellâ. seyekfürûne bi`ibâdetihim veyekûnûne `aleyhim ḍiddâ. | كلا سيكفرون بعبادتهم ويكونون عليهم ضدا كَلاَّ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا |
---|
Elmalılı | Hayır, (zannettikleri gibi değil) tapındıkları ilâhlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman olacaklardır. |
Y. Ali | Instead, they shall reject their worship, and become adversaries against them.
|
Words | | |
8. [23:100] | le`allî a`melü ṣâliḥan fîmâ teraktü kellâ. innehâ kelimetün hüve ḳâilühâ. vemiv verâihim berzeḫun ilâ yevmi yüb`aŝûn. | لعلي أعمل صالحا فيما تركت كلا إنها كلمة هو قائلها ومن ورائهم برزخ إلى يوم يبعثون لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ |
---|
Elmalılı | "Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır. |
Y. Ali | "In order that I may work righteousness in the things I neglected." - "By no means! It is but a word he says."- Before them is a Partition till the Day they are raised up.
|
Words | | |
9. [26:15] | ḳâle kellâ. feẕhebâ biâyâtinâ innâ me`aküm müstemi`ûn. | قال كلا فاذهبا بآياتنا إنا معكم مستمعون قَالَ كَلَّا فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ |
---|
Elmalılı | (Allah): "Hayır hayır" buyurdu, "haydi ikiniz âyetlerimizle (mucizelerimizle) gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz. (Onları) işitiyoruz." |
Y. Ali | Allah said: "By no means! proceed then, both of you, with Our Signs; We are with you, and will listen (to your call).
|
Words | | |
10. [26:62] | ḳâle kellâ. inne me`iye rabbî seyehdîn. | قال كلا إن معي ربي سيهدين قَالَ كَلَّا إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ |
---|
Elmalılı | Musa: "Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir." |
Y. Ali | (Moses) said: "By no means! my Lord is with me! Soon will He guide me!"
|
Words | | |
11. [34:27] | ḳul erûniye-lleẕîne elḥaḳtüm bihî şürakâe kellâ. bel hüve-llâhü-l`azîzü-lḥakîm. | قل أروني الذين ألحقتم به شركاء كلا بل هو الله العزيز الحكيم قُلْ أَرُونِيَ الَّذِينَ أَلْحَقْتُم بِهِ شُرَكَاءَ كَلَّا بَلْ هُوَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
---|
Elmalılı | De ki: "O'na ortak diye takıştırdıklarınızı bana gösterin bakayım! Hayır, öyle şey yoktur, doğrusu güçlü ve hikmet sahibi olan ancak Allah'tır." |
Y. Ali | Say: "Show me those whom ye have joined with Him as partners: by no means (can ye). Nay, He is Allah, the Exalted in Power, the Wise."
|
Words | | |
12. [70:15] | kellâ. innehâ leżâ. | كلا إنها لظى كَلَّا إِنَّهَا لَظَى |
---|
Elmalılı | Hayır, o alevlenen bir ateştir. |
Y. Ali | By no means! for it would be the Fire of Hell!-
|
Words | | |
13. [70:39] | kellâ. innâ ḫalaḳnâhüm mimmâ ya`lemûn. | كلا إنا خلقناهم مما يعلمون كَلَّا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık. |
Y. Ali | By no means! For We have created them out of the (base matter) they know!
|
Words | | |
14. [74:16] | kellâ. innehû kâne liâyâtinâ `anîdâ. | كلا إنه كان لآياتنا عنيدا كَلَّا إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا |
---|
Elmalılı | Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi. |
Y. Ali | By no means! For to Our Signs he has been refractory!
|
Words | | |
15. [74:32] | kellâ velḳamer. | كلا والقمر كَلَّا وَالْقَمَرِ |
---|
Elmalılı | Hayır, andolsun aya, |
Y. Ali | Nay, verily: By the Moon,
|
Words | | |
16. [74:53] | kellâ. bel lâ yeḫâfûne-l'âḫirah. | كلا بل لا يخافون الآخرة كَلَّا بَل لاَّ يَخَافُونَ الْآخِرَةَ |
---|
Elmalılı | Yok, yok onlar ahiretten korkmuyorlar. |
Y. Ali | By no means! But they fear not the Hereafter,
|
Words | | |
17. [74:54] | kellâ innehû teẕkirah. | كلا إنه تذكرة كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ |
---|
Elmalılı | Hayır, hayır, O kur'ân kuşkusuz bir öğüttür. |
Y. Ali | Nay, this surely is an admonition:
|
Words | | |
18. [75:11] | kellâ lâ vezer. | كلا لا وزر كَلَّا لَا وَزَرَ |
---|
Elmalılı | Hayır, hayır, yok bir siper. |
Y. Ali | By no means! No place of safety!
|
Words | | |
19. [75:20] | kellâ bel tüḥibbûne-l`âcileh. | كلا بل تحبون العاجلة كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ |
---|
Elmalılı | Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da |
Y. Ali | Nay, (ye men!) but ye love the fleeting life,
|
Words | | |
20. [75:26] | kellâ iẕâ belegati-tterâḳiy. | كلا إذا بلغت التراقي كَلَّا إِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, ne zaman ki can köprücük kemiklerine dayanır, |
Y. Ali | Yea, when (the soul) reaches to the collar-bone (in its exit),
|
Words | | |
21. [78:4] | kellâ seya`lemûn. | كلا سيعلمون كَلَّا سَيَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır, ilerde bilecekler. |
Y. Ali | Verily, they shall soon (come to) know!
|
Words | | |
22. [78:5] | ŝümme kellâ seya`lemûn. | ثم كلا سيعلمون ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, ilerde bilecekler. |
Y. Ali | Verily, verily they shall soon (come to) know!
|
Words | | |
23. [80:11] | kellâ innehâ teẕkirah. | كلا إنها تذكرة كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'ân bir öğüttür. |
Y. Ali | By no means (should it be so)! For it is indeed a Message of instruction:
|
Words | | |
24. [80:23] | kellâ lemmâ yaḳḍi mâ emerah. | كلا لما يقض ما أمره كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi, |
Y. Ali | By no means hath he fulfilled what Allah hath commanded him.
|
Words | | |
25. [82:9] | kellâ bel tükeẕẕibûne biddîn. | كلا بل تكذبون بالدين كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدِّينِ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, siz cezayı yalanlıyorsunuz. |
Y. Ali | Day! nit ye do reject Right and Judgment!
|
Words | | |
26. [83:7] | kellâ inne kitâbe-lfüccâri lefî siccîn. | كلا إن كتاب الفجار لفي سجين كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, kötülerin yazısı muhakkak Siccin'dedir. |
Y. Ali | Nay! Surely the record of the wicked is (preserved) in Sijjin.
|
Words | | |
27. [83:14] | kellâ bel râne `alâ ḳulûbihim mâ kânû yeksibûn. | كلا بل ران على قلوبهم ما كانوا يكسبون كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur. |
Y. Ali | By no means! but on their hearts is the stain of the (ill) which they do!
|
Words | | |
28. [83:15] | kellâ innehüm `ar rabbihim yevmeiẕil lemaḥcûbûn. | كلا إنهم عن ربهم يومئذ لمحجوبون كَلَّا إِنَّهُمْ عَن رَّبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّمَحْجُوبُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, doğrusu onlar o gün Rablerini görmekten mahrumdurlar. |
Y. Ali | Verily, from (the Light of) their Lord, that Day, will they be veiled.
|
Words | | |
29. [83:18] | kellâ inne kitâbe-l'ebrâri lefî `illiyyîn. | كلا إن كتاب الأبرار لفي عليين كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, iyilerin yazısı muhakkak Illiyyîn'dedir. |
Y. Ali | Day, verily the record of the Righteous is (preserved) in 'Illiyin.
|
Words | | |
30. [89:17] | kellâ bel lâ tükrimûne-lyetîm. | كلا بل لا تكرمون اليتيم كَلَّا بَل لَّا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz. |
Y. Ali | Nay, nay! but ye honour not the orphans!
|
Words | | |