1. [78:35] | lâ yesme`ûne fîhâ lagvev velâ kiẕẕâbâ. | لا يسمعون فيها لغوا ولا كذابا لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا |
---|
Elmalılı | Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan. |
Y. Ali | No vanity shall they hear therein, nor Untruth:-
|
Words | | |
2. [79:21] | fekeẕẕebe ve`aṣâ. | فكذب وعصى فَكَذَّبَ وَعَصَى |
---|
Elmalılı | Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi. |
Y. Ali | But (Pharaoh) rejected it and disobeyed (guidance);
|
Words | | |
3. [82:9] | kellâ bel tükeẕẕibûne biddîn. | كلا بل تكذبون بالدين كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدِّينِ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, siz cezayı yalanlıyorsunuz. |
Y. Ali | Day! nit ye do reject Right and Judgment!
|
Words | | |
4. [83:10] | veylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn. | ويل يومئذ للمكذبين وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ |
---|
Elmalılı | Vay haline yalanlayanların o gün! |
Y. Ali | Woe, that Day, to those that deny-
|
Words | | |
5. [83:11] | elleẕîne yükeẕẕibûne biyevmi-ddîn. | الذين يكذبون بيوم الدين الَّذِينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ |
---|
Elmalılı | Onlar ceza gününü yalanlayanlardır. |
Y. Ali | Those that deny the Day of Judgment.
|
Words | | |
6. [83:12] | vemâ yükeẕẕibü bihî illâ küllü mü`tedin eŝîm. | وما يكذب به إلا كل معتد أثيم وَمَا يُكَذِّبُ بِهِ إِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ |
---|
Elmalılı | Onu ancak sınırı aşan ve günaha düşkün olanlar yalanlar. |
Y. Ali | And none can deny it but the Transgressor beyond bounds the Sinner!
|
Words | | |
7. [83:17] | ŝümme yüḳâlü hâẕe-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn. | ثم يقال هذا الذي كنتم به تكذبون ثُمَّ يُقَالُ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | Sonra da onlara: "İşte bu, yalanlayıp durduğunuz şeydir" denilecek. |
Y. Ali | Further, it will be said to them: "This is the (reality) which ye rejected as false!
|
Words | | |
8. [84:22] | beli-lleẕîne keferû yükeẕẕibûn. | بل الذين كفروا يكذبون بَلِ الَّذِينَ كَفَرُواْ يُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | Aksine o nankörler yalanlıyorlar. |
Y. Ali | But on the contrary the Unbelievers reject (it).
|
Words | | |
9. [85:19] | beli-lleẕîne keferû fî tekẕîb. | بل الذين كفروا في تكذيب بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ |
---|
Elmalılı | Fakat o inkarcılar hâlâ bir yalanlama içinde. |
Y. Ali | And yet the Unbelievers (persist) in rejecting (the Truth)!
|
Words | | |
10. [91:11] | keẕẕebet ŝemûdü biṭagvâhâ. | كذبت ثمود بطغواها كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَاهَا |
---|
Elmalılı | Semud, azgınlığıyla Hakk'ı yalanladı, |
Y. Ali | The Thamud (people) rejected (their prophet) through their inordinate wrong-doing,
|
Words | | |
11. [91:14] | fekeẕẕebûhü fe`aḳarûhâ. fedemdeme `aleyhim rabbühüm biẕembihim fesevvâhâ. | فكذبوه فعقروها فدمدم عليهم ربهم بذنبهم فسواها فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُم بِذَنبِهِمْ فَسَوَّاهَا |
---|
Elmalılı | Fakat onlar peygamberi yalanlayıp deveyi kestiler. Rableri de günahlarını başlarına geçiriverdi de orayı dümdüz etti. |
Y. Ali | Then they rejected him (as a false prophet), and they hamstrung her. So their Lord, on account of their crime, obliterated their traces and made them equal (in destruction, high and low)!
|
Words | | |
12. [92:9] | vekeẕẕebe bilḥusnâ. | وكذب بالحسنى وَكَذَّبَ بِالْحُسْنَى |
---|
Elmalılı | Ve en güzeli de yalanlarsa, |
Y. Ali | And gives the lie to the best,-
|
Words | | |
13. [92:16] | elleẕî keẕẕebe vetevellâ. | الذي كذب وتولى الَّذِي كَذَّبَ وَتَوَلَّى |
---|
Elmalılı | Öyle azgın ki, yalanlamış ve sırtını dönmüştür. |
Y. Ali | Who give the lie to Truth and turn their backs.
|
Words | | |
14. [95:7] | femâ yükeẕẕibüke ba`dü biddîn. | فما يكذبك بعد بالدين فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدِّينِ |
---|
Elmalılı | O halde sana dini ne yalanlatır? |
Y. Ali | Then what can, after this, contradict thee, as to the judgment (to come)?
|
Words | | |
15. [96:13] | era'eyte in keẕẕebe vetevellâ. | أرأيت إن كذب وتولى أَرَأَيْتَ إِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى |
---|
Elmalılı | Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar, yüzçevirirse, |
Y. Ali | Seest thou if he denies (Truth) and turns away?
|
Words | | |
16. [96:16] | nâṣiyetin kâẕibetin ḫâṭieh. | ناصية كاذبة خاطئة نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍ |
---|
Elmalılı | Hayır, hayır! Eğer o, bu davranışından vazgeçmezse, and olsun ki biz, onu perçeminden, o günahkâr ve yalancı perçeminden tutup cehenneme sürükleriz. |
Y. Ali | A lying, sinful forelock!
|
Words | | |
17. [107:1] | era'eyte-lleẕî yükeẕẕibü biddîn. | أرأيت الذي يكذب بالدين أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ |
---|
Elmalılı | Dini yalanlayanı gördün mü? |
Y. Ali | Seest thou one who denies the Judgment (to come)?
|
Words | | |