1. [85:19] | beli-lleẕîne keferû fî tekẕîb. | بل الذين كفروا في تكذيب بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ |
---|
Elmalılı | Fakat o inkarcılar hâlâ bir yalanlama içinde. |
Y. Ali | And yet the Unbelievers (persist) in rejecting (the Truth)!
|
Words | | بل - Nay!| الذين - Those who| كفروا - disbelieve| في - (are) in| تكذيب - denial.| |
Pickthal | Nay, but those who disbelieve live in denial |
Arberry | Nay, but the unbelievers still cry lies, |
Shakir | Nay! those who disbelieve are in (the act of) giving the lie to the truth. |
Free Minds | No, those who rejected are in denial. |
Qaribullah | Yet the unbelievers still belie, |
Asad | And yet, they who are bent on denying the truth persist in giving it the lie: |
Diyanet Vakfı | Doğrusu inkarcılar (gerçeği) yalanlayıp dururlar. |
Diyanet | Doğrusu inkar edenler, hep yalanlayagelmişlerdir. |
Edip Yüksel | İnkarcılar, kronik yalanlayıcılardır. |
Suat Yıldırım | Fakat kâfirler yine de dini yalan saymaya devam ediyorlar. |
Yaşar Nuri Öztürk | Gerçek şu ki, inkâr edenler bir yalanlama içindedirler. |
Abdulbaki Gölpınarlı | Kafir olanlar, zaten de yalanlamaya dalmışlardır. |
Ali Bulaç | Hayır; inkar edenler, (kesintisiz) bir yalanlama içindedirler. |
Süleyman Ateş | Doğrusu, nankörler bir yalanlama içindedirler. |
Önceki [85:18]< >[85:20] Sonraki |