1. [55:14] | ḫaleḳa-l'insâne min ṣalṣâlin kelfeḫḫâr. | خلق الإنسان من صلصال كالفخار خَلَقَ الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِ |
---|
Elmalılı | Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı. |
Y. Ali | He created man from sounding clay like unto pottery,
|
Words | | |
2. [55:15] | veḫaleḳa-lcânne mim mâricim min nâr. | وخلق الجان من مارج من نار وَخَلَقَ الْجَانَّ مِن مَّارِجٍ مِّن نَّارٍ |
---|
Elmalılı | Cinleri de hâlis ateşten yarattı. |
Y. Ali | And He created Jinns from fire free of smoke:
|
Words | | |
3. [56:57] | naḥnü ḫalaḳnâküm felevlâ tüṣaddiḳûn. | نحن خلقناكم فلولا تصدقون نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ |
---|
Elmalılı | Biz sizi yarattık; tasdik etmeniz gerekmez mi? |
Y. Ali | It is We Who have created you: why will ye not witness the Truth?
|
Words | | |
4. [56:59] | eentüm taḫlüḳûnehû em naḥnü-lḫâliḳûn. | أأنتم تخلقونه أم نحن الخالقون أَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُ أَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ |
---|
Elmalılı | Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz? |
Y. Ali | Is it ye who create it, or are We the Creators?
|
Words | | |
5. [57:4] | hüve-lleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa fî sitteti eyyâmin ŝümme-stevâ `ale-l`arş. ya`lemü mâ yelicü fi-l'arḍi vemâ yaḫrucü minhâ vemâ yenzilü mine-ssemâi vemâ ya`rucü fîhâ. vehüve me`aküm eyne mâ küntüm. vellâhü bimâ ta`melûne beṣîr. | هو الذي خلق السماوات والأرض في ستة أيام ثم استوى على العرش يعلم ما يلج في الأرض وما يخرج منها وما ينزل من السماء وما يعرج فيها وهو معكم أين ما كنتم والله بما تعملون بصير هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
---|
Elmalılı | O'dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra arş üzerine istivâ etti (hükümran oldu). Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, ona çıkanı bilir. Nerede olsanız O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir. |
Y. Ali | He it is Who created the heavens and the earth in Six Days, and is moreover firmly established on the Throne (of Authority). He knows what enters within the earth and what comes forth out of it, what comes down from heaven and what mounts up to it. And He is with you wheresoever ye may be. And Allah sees well all that ye do.
|
Words | | |
6. [59:24] | hüve-llâhü-lḫâliḳu-lbâriü-lmüṣavviru lehü-l'esmâü-lḥusnâ. yüsebbiḥu lehû mâ fi-ssemâvâti vel'arḍ. vehüve-l`azîzü-lḥakîm. | هو الله الخالق البارئ المصور له الأسماء الحسنى يسبح له ما في السماوات والأرض وهو العزيز الحكيم هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
---|
Elmalılı | O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır. |
Y. Ali | He is Allah, the Creator, the Evolver, the Bestower of Forms (or Colours). To Him belong the Most Beautiful Names: whatever is in the heavens and on earth, doth declare His Praises and Glory: and He is the Exalted in Might, the Wise.
|
Words | | |
7. [64:2] | hüve-lleẕî ḫaleḳaküm feminküm kâfiruv veminküm mü'min. vellâhü bimâ ta`melûne beṣîr. | هو الذي خلقكم فمنكم كافر ومنكم مؤمن والله بما تعملون بصير هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ فَمِنكُمْ كَافِرٌ وَمِنكُم مُّؤْمِنٌ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
---|
Elmalılı | Sizi O yarattı. Kiminiz kâfirdir, kiminiz mümin. Allah yaptıklarınızı görmektedir. |
Y. Ali | It is He Who has created you; and of you are some that are Unbelievers, and some that are Believers: and Allah sees well all that ye do.
|
Words | | |
8. [64:3] | ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳi veṣavveraküm feaḥsene ṣuveraküm. veileyhi-lmeṣîr. | خلق السماوات والأرض بالحق وصوركم فأحسن صوركم وإليه المصير خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ |
---|
Elmalılı | Zira gökleri ve yeri hak ile yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır. |
Y. Ali | He has created the heavens and the earth in just proportions, and has given you shape, and made your shapes beautiful: and to Him is the final Goal.
|
Words | | |
9. [65:12] | allâhü-lleẕî ḫaleḳa seb`a semâvâtiv vemine-l'arḍi miŝlehünn. yetenezzelü-l'emru beynehünne lita`lemû enne-llâhe `alâ külli şey'in ḳadîruv veenne-llâhe ḳad eḥâṭa bikülli şey'in `ilmâ. | الله الذي خلق سبع سماوات ومن الأرض مثلهن يتنزل الأمر بينهن لتعلموا أن الله على كل شيء قدير وأن الله قد أحاط بكل شيء علما اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا |
---|
Elmalılı | Allah O'dur ki yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yarattı. Emir bunlar arasında iner ki Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz. |
Y. Ali | Allah is He Who created seven Firmaments and of the earth a similar number. Through the midst of them (all) descends His Command: that ye may know that Allah has power over all things, and that Allah comprehends, all things in (His) Knowledge.
|
Words | | |
10. [67:2] | elleẕî ḫaleḳa-lmevte velḥayâte liyeblüveküm eyyüküm aḥsenü `amelâ. vehüve-l`azîzü-lgafûr. | الذي خلق الموت والحياة ليبلوكم أيكم أحسن عملا وهو العزيز الغفور الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ |
---|
Elmalılı | O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. |
Y. Ali | He Who created Death and Life, that He may try which of you is best in deed: and He is the Exalted in Might, Oft-Forgiving;-
|
Words | | |
11. [67:3] | elleẕî ḫaleḳa seb`a semâvâtin ṭibâḳâ. mâ terâ fî ḫalḳi-rraḥmâni min tefâvüt. ferci`i-lbeṣara hel terâ min füṭûr. | الذي خلق سبع سماوات طباقا ما ترى في خلق الرحمن من تفاوت فارجع البصر هل ترى من فطور الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا مَّا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِن تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِن فُطُورٍ |
---|
Elmalılı | O, yedi göğü, birbiri üzerine yarattı. Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun? |
Y. Ali | He Who created the seven heavens one above another: No want of proportion wilt thou see in the Creation of (Allah) Most Gracious. So turn thy vision again: seest thou any flaw?
|
Words | | |
12. [67:14] | elâ ya`lemü men ḫaleḳ. vehüve-lleṭîfü-lḫabîr. | ألا يعلم من خلق وهو اللطيف الخبير أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ |
---|
Elmalılı | Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. |
Y. Ali | Should He not know,- He that created? and He is the One that understands the finest mysteries (and) is well-acquainted (with them).
|
Words | | |
13. [68:4] | veinneke le`alâ ḫulüḳin `ażîm. | وإنك لعلى خلق عظيم وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ |
---|
Elmalılı | Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin. |
Y. Ali | And thou (standest) on an exalted standard of character.
|
Words | | |
14. [70:19] | inne-l'insâne ḫuliḳa helû`â. | إن الإنسان خلق هلوعا إِنَّ الْإِنسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا |
---|
Elmalılı | Doğrusu insan dayanıksız ve huysuz yaratılmıştır. |
Y. Ali | Truly man was created very impatient;-
|
Words | | |
15. [70:39] | kellâ. innâ ḫalaḳnâhüm mimmâ ya`lemûn. | كلا إنا خلقناهم مما يعلمون كَلَّا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık. |
Y. Ali | By no means! For We have created them out of the (base matter) they know!
|
Words | | |
16. [71:14] | veḳad ḫaleḳaküm aṭvârâ. | وقد خلقكم أطوارا وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا |
---|
Elmalılı | "Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır." |
Y. Ali | "'Seeing that it is He that has created you in diverse stages?
|
Words | | |
17. [71:15] | elem terav keyfe ḫaleḳa-llâhü seb`a semâvâtin ṭibâḳâ. | ألم تروا كيف خلق الله سبع سماوات طباقا أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا |
---|
Elmalılı | "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?" |
Y. Ali | "'See ye not how Allah has created the seven heavens one above another,
|
Words | | |
18. [74:11] | ẕernî vemen ḫalaḳtü veḥîdâ. | ذرني ومن خلقت وحيدا ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا |
---|
Elmalılı | Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak. |
Y. Ali | Leave Me alone, (to deal) with the (creature) whom I created (bare and) alone!-
|
Words | | |
19. [75:38] | ŝümme kâne `aleḳaten feḫaleḳa fesevvâ. | ثم كان علقة فخلق فسوى ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى |
---|
Elmalılı | Sonra bir aleka (embriyon) oldu da Rabbi onu biçime koydu, sonra şekil verdi. |
Y. Ali | Then did he become a leech-like clot; then did (Allah) make and fashion (him) in due proportion.
|
Words | | |
20. [76:2] | innâ ḫalaḳne-l'insâne min nuṭfetin emşâc. nebtelîhi fece`alnâhü semî`am beṣîrâ. | إنا خلقنا الإنسان من نطفة أمشاج نبتليه فجعلناه سميعا بصيرا إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن نُّطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَّبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا |
---|
Elmalılı | Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık. |
Y. Ali | Verily We created Man from a drop of mingled sperm, in order to try him: So We gave him (the gifts), of Hearing and Sight.
|
Words | | |
21. [76:28] | naḥnü ḫalaḳnâhüm veşedednâ esrahüm. veiẕâ şi'nâ beddelnâ emŝâlehüm tebdîlâ. | نحن خلقناهم وشددنا أسرهم وإذا شئنا بدلنا أمثالهم تبديلا نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا |
---|
Elmalılı | Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz. |
Y. Ali | It is We Who created them, and We have made their joints strong; but, when We will, We can substitute the like of them by a complete change.
|
Words | | |
22. [77:20] | elem naḫlukküm mim mâim mehîn. | ألم نخلقكم من ماء مهين أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاءٍ مَّهِينٍ |
---|
Elmalılı | Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı? |
Y. Ali | Have We not created you from a fluid (held) despicable?-
|
Words | | |
23. [78:8] | veḫalaḳnâküm ezvâcâ. | وخلقناكم أزواجا وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا |
---|
Elmalılı | Sizleri çift çift yarattık. |
Y. Ali | And (have We not) created you in pairs,
|
Words | | |
24. [79:27] | eentüm eşeddü ḫalḳan emi-ssemâü. benâhâ. | أأنتم أشد خلقا أم السماء بناها أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ بَنَاهَا |
---|
Elmalılı | Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti. |
Y. Ali | What! Are ye the more difficult to create or the heaven (above)? (Allah) hath constructed it:
|
Words | | |
25. [80:18] | min eyyi şey'in ḫaleḳah. | من أي شيء خلقه مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ |
---|
Elmalılı | O yaratan onu hangi şeyden yarattı? |
Y. Ali | From what stuff hath He created him?
|
Words | | |
26. [80:19] | min nuṭfeh. ḫaleḳahû feḳadderah. | من نطفة خلقه فقدره مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ |
---|
Elmalılı | Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu. |
Y. Ali | From a sperm-drop: He hath created him, and then mouldeth him in due proportions;
|
Words | | |
27. [82:7] | elleẕî ḫaleḳake fesevvâke fe`adelek. | الذي خلقك فسواك فعدلك الَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ |
---|
Elmalılı | O Allah ki seni yarattı, seni düzgün yapılı kılıp ölçülü bir biçim verdi. |
Y. Ali | Him Who created thee. Fashioned thee in due proportion, and gave thee a just bias;
|
Words | | |
28. [86:5] | felyenżuri-l'insânü mimme ḫuliḳ. | فلينظر الإنسان مم خلق فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ |
---|
Elmalılı | Onun için insan neden yaratıldığına bir baksın. |
Y. Ali | Now let man but think from what he is created!
|
Words | | |
29. [86:6] | ḫuliḳa mim mâin dâfiḳ. | خلق من ماء دافق خُلِقَ مِن مَّاءٍ دَافِقٍ |
---|
Elmalılı | Atılan bir sudan yaratıldı. |
Y. Ali | He is created from a drop emitted-
|
Words | | |
30. [87:2] | elleẕî ḫaleḳa fesevvâ. | الذي خلق فسوى الَّذِي خَلَقَ فَسَوَّى |
---|
Elmalılı | Yaratıp düzene koyan O'dur. |
Y. Ali | Who hath created, and further, given order and proportion;
|
Words | | |