1. [2:79] | feveylül lilleẕîne yektübûne-lkitâbe bieydîhim ŝümme yeḳûlûne hâẕâ min `indi-llâhi liyeşterû bihî ŝemenen ḳalîlâ. feveylül lehüm mimmâ ketebet eydîhim veveylül lehüm mimmâ yeksibûn. | فويل للذين يكتبون الكتاب بأيديهم ثم يقولون هذا من عند الله ليشتروا به ثمنا قليلا فويل لهم مما كتبت أيديهم وويل لهم مما يكسبون فَوَيْلٌ لِّـلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَـذَا مِنْ عِندِ اللّهِ لِيَشْـتَرُواْ بِهِ ثَمَناً قَلِيلاً فَوَيْلٌ لَّهُمْ مِّمَّا كَتَبَتْ أَيْدِيهِمْ وَوَيْلٌ لَّهُمْ مِّمَّا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için "Bu Allah katındandır." derler. Artık vay o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!.. |
Y. Ali | Then woe to those who write the Book with their own hands, and then say:"This is from Allah," to traffic with it for miserable price!- Woe to them for what their hands do write, and for the gain they make thereby.
|
Words | | |
2. [6:120] | veẕerû żâhira-l'iŝmi vebâṭineh. inne-lleẕîne yeksibûne-l'iŝme seyüczevne bimâ kânû yaḳterifûn. | وذروا ظاهر الإثم وباطنه إن الذين يكسبون الإثم سيجزون بما كانوا يقترفون وَذَرُواْ ظَاهِرَ الْإِثْمِ وَبَاطِنَهُ إِنَّ الَّذِينَ يَكْسِبُونَ الْإِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُواْ يَقْتَرِفُونَ |
---|
Elmalılı | Günahın açığını da, gizlisini de bırakın! Günah kazananlar, yaptıklarının cezasını çekecekler. |
Y. Ali | Eschew all sin, open or secret: those who earn sin will get due recompense for their "earnings."
|
Words | | |
3. [6:129] | vekeẕâlike nüvellî ba`ḍa-żżâlimîne ba`ḍam bimâ kânû yeksibûn. | وكذلك نولي بعض الظالمين بعضا بما كانوا يكسبون وَكَذَلِكَ نُوَلِّي بَعْضَ الظَّالِمِينَ بَعْضًا بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | İşte biz böylece, kazandıkları günahlardan dolayı zalimlerin bir kısmını, diğer bir kısmına dost yaparız. |
Y. Ali | Thus do we make the wrong-doers turn to each other, because of what they earn.
|
Words | | |
4. [7:96] | velev enne ehle-lḳurâ âmenû vetteḳav lefetaḥnâ `aleyhim berakâtim mine-ssemâi vel'arḍi velâkin keẕẕebû feeḫaẕnâhüm bimâ kânû yeksibûn. | ولو أن أهل القرى آمنوا واتقوا لفتحنا عليهم بركات من السماء والأرض ولكن كذبوا فأخذناهم بما كانوا يكسبون وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَلَـكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | (O) ülkelerin halkı inanıp (Allah'ın azabından) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık; fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık. |
Y. Ali | If the people of the towns had but believed and feared Allah, We should indeed have opened out to them (All kinds of) blessings from heaven and earth; but they rejected (the truth), and We brought them to book for their misdeeds.
|
Words | | |
5. [9:82] | felyaḍḥakû ḳalîlev velyebkû keŝîrâ. cezâem bimâ kânû yeksibûn. | فليضحكوا قليلا وليبكوا كثيرا جزاء بما كانوا يكسبون فَلْيَضْحَكُواْ قَلِيلاً وَلْيَبْكُواْ كَثِيرًا جَزَاءً بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Kazandıkları günahın cezası olarak, artık az gülsünler, çok ağlasınlar. |
Y. Ali | Let them laugh a little: much will they weep: a recompense for the (evil) that they do.
|
Words | | |
6. [9:95] | seyaḥlifûne billâhi leküm iẕe-nḳalebtüm ileyhim litü`riḍû `anhüm. fea`riḍû `anhüm. innehüm rics. veme'vâhüm cehennem. cezâem bimâ kânû yeksibûn. | سيحلفون بالله لكم إذا انقلبتم إليهم لتعرضوا عنهم فأعرضوا عنهم إنهم رجس ومأواهم جهنم جزاء بما كانوا يكسبون سَيَحْلِفُونَ بِاللّهِ لَكُمْ إِذَا انقَلَبْتُمْ إِلَيْهِمْ لِتُعْرِضُواْ عَنْهُمْ فَأَعْرِضُواْ عَنْهُمْ إِنَّهُمْ رِجْسٌ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ جَزَاءً بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Dönüp de yanlarına geldiğinizde kendilerinden yüz çeviresiniz (hesaba çekmekten vazgeçesiniz) diye Allah'a yemin edecekler. Siz de onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar gerçekten murdar kimselerdir. Yaptıklarının cezası olarak nihayet varacakları yer cehennemdir. |
Y. Ali | They will swear to you by Allah, when ye return to them, that ye may leave them alone. So leave them alone: For they are an abomination, and Hell is their dwelling-place,-a fitting recompense for the (evil) that they did.
|
Words | | |
7. [10:8] | ülâike me'vâhümü-nnâru bimâ kânû yeksibûn. | أولئك مأواهم النار بما كانوا يكسبون أُوْلَـئِكَ مَأْوَاهُمُ النَّارُ بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer cehennemdir. |
Y. Ali | Their abode is the Fire, because of the (evil) they earned.
|
Words | | |
8. [15:84] | femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn. | فما أغنى عنهم ما كانوا يكسبون فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı. |
Y. Ali | And of no avail to them was all that they did (with such art and care)!
|
Words | | |
9. [36:65] | elyevme naḫtimü `alâ efvâhihim vetükellimünâ eydîhim veteşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn. | اليوم نختم على أفواههم وتكلمنا أيديهم وتشهد أرجلهم بما كانوا يكسبون الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder. |
Y. Ali | That Day shall We set a seal on their mouths. But their hands will speak to us, and their feet bear witness, to all that they did.
|
Words | | |
10. [39:50] | ḳad ḳâlehe-lleẕîne min ḳablihim femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn. | قد قالها الذين من قبلهم فما أغنى عنهم ما كانوا يكسبون قَدْ قَالَهَا الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Onu, bunlardan öncekiler de söyledi. Fakat o kazandıkları, kendilerini kurtarmadı. |
Y. Ali | Thus did the (generations) before them say! But all that they did was of no profit to them.
|
Words | | |
11. [40:82] | efelem yesîrû fi-l'arḍi feyenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lleẕîne min ḳablihim. kânû ekŝera minhüm veeşedde ḳuvvetev veâŝâran fi-l'arḍi femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn. | أفلم يسيروا في الأرض فينظروا كيف كان عاقبة الذين من قبلهم كانوا أكثر منهم وأشد قوة وآثارا في الأرض فما أغنى عنهم ما كانوا يكسبون أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Daha yeryüzünde gezip de bir bakmazlar mı? Kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş? Onlar kendilerinden hem daha çok, hem de kuvvetçe ve yeryüzündeki eserlerinin sağlamlığı bakımından daha çetindiler. Öyle iken o kazandıkları şeyler, kendilerini kurtaramadı. |
Y. Ali | Do they not travel through the earth and see what was the End of those before them? They were more numerous than these and superior in strength and in the traces (they have left) in the land: Yet all that they accomplished was of no profit to them.
|
Words | | |
12. [41:17] | veemmâ ŝemûdü fehedeynâhüm festeḥabbü-l`amâ `ale-lhüdâ feeḫaẕethüm ṣâ`iḳatü-l`aẕâbi-lhûni bimâ kânû yeksibûn. | وأما ثمود فهديناهم فاستحبوا العمى على الهدى فأخذتهم صاعقة العذاب الهون بما كانوا يكسبون وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَى عَلَى الْهُدَى فَأَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Semûd kavmine gelince, biz onlara doğru yolu gösterdik. Fakat onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Bunun üzerine kazandıkları kötülük yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarpıverdi. |
Y. Ali | As to the Thamud, We gave them Guidance, but they preferred blindness (of heart) to Guidance: so the stunning Punishment of humiliation seized them, because of what they had earned.
|
Words | | |
13. [45:14] | ḳul lilleẕîne âmenû yagfirû lilleẕîne lâ yercûne eyyâme-llâhi liyecziye ḳavmem bimâ kânû yeksibûn. | قل للذين آمنوا يغفروا للذين لا يرجون أيام الله ليجزي قوما بما كانوا يكسبون قُل لِّلَّذِينَ آمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذِينَ لاَ يَرْجُون أَيَّامَ اللَّهِ لِيَجْزِيَ قَوْمًا بِما كَانُوا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! İman edenlere söyle: Allah'ın cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik bağışlasınlar. Çünkü Allah her kavmi kazandıklarıyla cezalandıracaktır. |
Y. Ali | Tell those who believe, to forgive those who do not look forward to the Days of Allah: It is for Him to recompense (for good or ill) each People according to what they have earned.
|
Words | | |
14. [83:14] | kellâ bel râne `alâ ḳulûbihim mâ kânû yeksibûn. | كلا بل ران على قلوبهم ما كانوا يكسبون كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur. |
Y. Ali | By no means! but on their hearts is the stain of the (ill) which they do!
|
Words | | |