1. [7:96] | velev enne ehle-lḳurâ âmenû vetteḳav lefetaḥnâ `aleyhim berakâtim mine-ssemâi vel'arḍi velâkin keẕẕebû feeḫaẕnâhüm bimâ kânû yeksibûn. | ولو أن أهل القرى آمنوا واتقوا لفتحنا عليهم بركات من السماء والأرض ولكن كذبوا فأخذناهم بما كانوا يكسبون وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَلَـكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ |
---|
Elmalılı | (O) ülkelerin halkı inanıp (Allah'ın azabından) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık; fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık. |
Y. Ali | If the people of the towns had but believed and feared Allah, We should indeed have opened out to them (All kinds of) blessings from heaven and earth; but they rejected (the truth), and We brought them to book for their misdeeds.
|
Words | | ولو - And if| أن - [that]| أهل - people| القرى - (of) the cities| آمنوا - (had) believed| واتقوا - and feared Allah| لفتحنا - surely We (would have) opened| عليهم - upon them| بركات - blessings| من - from| السماء - the heaven| والأرض - and the earth| ولكن - but| كذبوا - they denied.| فأخذناهم - So We seized them| بما - for what| كانوا - they used to| يكسبون - earn.| |
Pickthal | And if the people of the townships had believed and kept from evil, surely We should have opened for them blessings from the sky and from the earth. But (unto every messenger) they gave the lie, and so We seized them on account of what they used to earn. |
Arberry | Yet had the peoples of the cities believed and been godfearing, We would have opened upon them blessings from heaven and earth; but they cried lies, and so We seized them for what they earned. |
Shakir | And if the people of the towns had believed and guarded (against evil) We would certainly have opened up for them blessings from the heaven and the earth, but they rejected, so We overtook them for what they had earned. |
Free Minds | And if the town's people had only believed and been aware, then We would have opened for them blessings from the sky and the land; but they denied, so We took them for what they used to earn. |
Qaribullah | Had the people of the villages believed and been cautious, We would have opened upon them the blessings from heaven and earth. But they belied, and We seized them for what they earned. |
Asad | Yet if the people of those communities had but attained to faith and been conscious of Us, We would indeed have opened up for them blessings out of heaven and earth: but they gave the lie to the truth - and so We took them to task through what they [themselves] had been doing." |
Diyanet Vakfı | O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik. |
Diyanet | Eğer kentlerin halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar; bu yüzden onları, yaptıklarına karşılık yakalayıverdik. |
Edip Yüksel | Ülkelerin halkları inanıp erdemli davransalardı, göklerden ve yerden üzerlerine bolluk kapısını açardık. Ama yalanladılar ve bunun üzerine kazandıklarıyla birlikte onları yakaladık. |
Suat Yıldırım | Eğer o ülkelerin ahalisi iman edip Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette Biz üzerlerine gökten, yerden nice bereket ve bolluk kapılarını açardık. Fakat onlar peygamberleri yalancı saydılar, Biz de işledikleri kötülükler sebebiyle kendilerini cezaya çarptırdık. [37,147-148; 10,98; 34,34] |
Yaşar Nuri Öztürk | O medeniyetlerin halkı inanıp korunsalardı, elbette ki üzerlerine gökten ve yerden bereketler saçardık. Ama yalanladılar, biz de onları, kazanır olduklarıyla yakalayıverdik. |
Abdulbaki Gölpınarlı | Memleketlerin halkı inansalar ve çekinselerdi gökyüzünden üstlerine bereket yağdırır, yeryüzünden bereket fışkırtırdık, fakat inkar ettiler de kazandıkları suç yüzünden onları azaba uğrattık. |
Ali Bulaç | Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, Biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik. |
Süleyman Ateş | (O) ülkelerin halkı inanıp (kötülüklerden) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık; fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyle yakaladık. |
Önceki [7:95]< >[7:97] Sonraki |