1. [70:7] | venerâhü ḳarîbâ. | ونراه قريبا وَنَرَاهُ قَرِيبًا |
---|
Elmalılı | Biz ise onu yakın görüyoruz. |
Y. Ali | But We see it (quite) near.
|
Words | | |
2. [71:15] | elem terav keyfe ḫaleḳa-llâhü seb`a semâvâtin ṭibâḳâ. | ألم تروا كيف خلق الله سبع سماوات طباقا أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا |
---|
Elmalılı | "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?" |
Y. Ali | "'See ye not how Allah has created the seven heavens one above another,
|
Words | | |
3. [72:24] | ḥattâ iẕâ raev mâ yû`adûne feseya`lemûne men aḍ`afü nâṣirav veeḳallü `adedâ. | حتى إذا رأوا ما يوعدون فسيعلمون من أضعف ناصرا وأقل عددا حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًا |
---|
Elmalılı | Kendilerine vaad edilen şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının en zayıf ve en az olduğunu bileceklerdir. |
Y. Ali | At length, when they see (with their own eyes) that which they are promised,- then will they know who it is that is weakest in (his) helper and least important in point of numbers.
|
Words | | |
4. [76:13] | müttekiîne fîhâ `ale-l'erâik. lâ yeravne fîhâ şemsev velâ zemherîrâ. | متكئين فيها على الأرائك لا يرون فيها شمسا ولا زمهريرا مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا |
---|
Elmalılı | Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk. |
Y. Ali | Reclining in the (Garden) on raised thrones, they will see there neither the sun's (excessive heat) nor (the moon's) excessive cold.
|
Words | | |
5. [76:19] | veyeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn. iẕâ raeytehüm ḥasibtehüm lü'lüem menŝûrâ. | ويطوف عليهم ولدان مخلدون إذا رأيتهم حسبتهم لؤلؤا منثورا وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَّنثُورًا |
---|
Elmalılı | Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın. |
Y. Ali | And round about them will (serve) youths of perpetual (freshness): If thou seest them, thou wouldst think them scattered Pearls.
|
Words | | |
6. [76:20] | veiẕâ raeyte ŝemme raeyte ne`îmev vemülken kebîrâ. | وإذا رأيت ثم رأيت نعيما وملكا كبيرا وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا |
---|
Elmalılı | Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün. |
Y. Ali | And when thou lookest, it is there thou wilt see a Bliss and a Realm Magnificent.
|
Words | | |
7. [79:20] | feerâhü-l'âyete-lkübrâ. | فأراه الآية الكبرى فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى |
---|
Elmalılı | Musa Firavun'a o büyük mucizeyi gösterdi. |
Y. Ali | Then did (Moses) show him the Great Sign.
|
Words | | |
8. [79:36] | vebürrizeti-lceḥîmü limey yerâ. | وبرزت الجحيم لمن يرى وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى |
---|
Elmalılı | Gören kimseler için cehennem hortlatıldığı vakit, |
Y. Ali | And Hell-Fire shall be placed in full view for (all) to see,-
|
Words | | |
9. [79:46] | keennehüm yevme yeravnehâ lem yelbeŝû illâ `aşiyyeten ev ḍuḥâhâ. | كأنهم يوم يرونها لم يلبثوا إلا عشية أو ضحاها كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا |
---|
Elmalılı | Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler. |
Y. Ali | The Day they see it, (It will be) as if they had tarried but a single evening, or (at most till) the following morn!
|
Words | | |
10. [81:23] | veleḳad raâhü bil'üfüḳi-lmübîn. | ولقد رآه بالأفق المبين وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ |
---|
Elmalılı | Andolsun o, Cebrail'i açık ufukta gördü. |
Y. Ali | And without doubt he saw him in the clear horizon.
|
Words | | |
11. [83:32] | veiẕâ raevhüm ḳâlû inne hâülâi leḍâllûn. | وإذا رأوهم قالوا إن هؤلاء لضالون وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَؤُلَاءِ لَضَالُّونَ |
---|
Elmalılı | Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı. |
Y. Ali | And whenever they saw them, they would say, "Behold! These are the people truly astray!"
|
Words | | |
12. [89:6] | elem tera keyfe fe`ale rabbüke bi`âd. | ألم تر كيف فعل ربك بعاد أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ |
---|
Elmalılı | Görmedin mi Rabbin ne yaptı Âd kavmine? |
Y. Ali | Seest thou not how thy Lord dealt with the 'Ad (people),-
|
Words | | |
13. [90:7] | eyaḥsebü el lem yerahû eḥad. | أيحسب أن لم يره أحد أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ |
---|
Elmalılı | Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor? |
Y. Ali | Thinketh he that none beholdeth him?
|
Words | | |
14. [96:7] | er raâhü-stagnâ. | أن رآه استغنى أَن رَّآهُ اسْتَغْنَى |
---|
Elmalılı | Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için. |
Y. Ali | In that he looketh upon himself as self-sufficient.
|
Words | | |
15. [96:9] | era'eyte-lleẕî yenhâ. | أرأيت الذي ينهى أَرَأَيْتَ الَّذِي يَنْهَى |
---|
Elmalılı | Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü? |
Y. Ali | Seest thou one who forbids-
|
Words | | |
16. [96:11] | era'eyte in kâne `ale-lhüdâ. | أرأيت إن كان على الهدى أَرَأَيْتَ إِن كَانَ عَلَى الْهُدَى |
---|
Elmalılı | Gördün mü (ne dersin?), ya o (kul) doğru yolda olur, |
Y. Ali | Seest thou if he is on (the road of) Guidance?-
|
Words | | |
17. [96:13] | era'eyte in keẕẕebe vetevellâ. | أرأيت إن كذب وتولى أَرَأَيْتَ إِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى |
---|
Elmalılı | Gördün mü, ya bu (adam, hakkı) yalanlar, yüzçevirirse, |
Y. Ali | Seest thou if he denies (Truth) and turns away?
|
Words | | |
18. [96:14] | elem ya`lem bienne-llâhe yerâ. | ألم يعلم بأن الله يرى أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَى |
---|
Elmalılı | O adam, Allah'ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu? |
Y. Ali | Knoweth he not that Allah doth see?
|
Words | | |
19. [99:6] | yevmeiẕiy yaṣdüru-nnâsü eştâtel liyürav a`mâlehüm. | يومئذ يصدر الناس أشتاتا ليروا أعمالهم يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتًا لِّيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ |
---|
Elmalılı | O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır. |
Y. Ali | On that Day will men proceed in companies sorted out, to be shown the deeds that they (had done).
|
Words | | |
20. [99:7] | femey ya`mel miŝḳâle ẕerratin ḫayray yerah. | فمن يعمل مثقال ذرة خيرا يره فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ |
---|
Elmalılı | Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. |
Y. Ali | Then shall anyone who has done an atom's weight of good, see it!
|
Words | | |
21. [99:8] | vemey ya`mel miŝḳâle ẕerratin şerray yerah. | ومن يعمل مثقال ذرة شرا يره وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ |
---|
Elmalılı | Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir. |
Y. Ali | And anyone who has done an atom's weight of evil, shall see it.
|
Words | | |
22. [102:6] | leteravunne-lceḥîm. | لترون الجحيم لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ |
---|
Elmalılı | Hayır! Eğer kesin bilgi ile bilseniz, elbette cehennemi görürsünüz. |
Y. Ali | Ye shall certainly see Hell-Fire!
|
Words | | |
23. [102:7] | ŝümme leteravunnehâ `ayne-lyeḳîn. | ثم لترونها عين اليقين ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ |
---|
Elmalılı | Sonra, yemin olsun ki, cehennemi yakin gözüyle göreceksiniz. |
Y. Ali | Again, ye shall see it with certainty of sight!
|
Words | | |
24. [105:1] | elem tera keyfe fe`ale rabbüke biaṣḥâbi-lfîl. | ألم تر كيف فعل ربك بأصحاب الفيل أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ |
---|
Elmalılı | Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı? |
Y. Ali | Seest thou not how thy Lord dealt with the Companions of the Elephant?
|
Words | | |
25. [107:1] | era'eyte-lleẕî yükeẕẕibü biddîn. | أرأيت الذي يكذب بالدين أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ |
---|
Elmalılı | Dini yalanlayanı gördün mü? |
Y. Ali | Seest thou one who denies the Judgment (to come)?
|
Words | | |
26. [107:6] | elleẕîne hüm yürâûn. | الذين هم يراءون الَّذِينَ هُمْ يُرَاؤُونَ |
---|
Elmalılı | Gösteriş yaparlar onlar, |
Y. Ali | Those who (want but) to be seen (of men),
|
Words | | |
27. [110:2] | veraeyte-nnâse yedḫulûne fî dîni-llâhi efvâcâ. | ورأيت الناس يدخلون في دين الله أفواجا وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا |
---|
Elmalılı | Ve insanların dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğünde, |
Y. Ali | And thou dost see the people enter Allah's Religion in crowds,
|
Words | | |