Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Lütfen mavi renkteki Arapça herhangi bir kelimeyi tıklayınız.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 Surah :  36 - YasinGörüntülenen ayetler : 61 ... 83 | 83 - Sure no: 36
1.
[36:61]
veeni-`büdûnî. hâẕâ ṣirâṭum müsteḳîm.وأن اعبدوني هذا صراط مستقيم
وَأَنِ اعْبُدُونِي هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Elmalılı "Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?" (buyurulacak)
Y. Ali"And that ye should worship Me, (for that) this was the Straight Way?
 Words|وأن - And that| اعبدوني - you worship Me?| هذا - This| صراط - (is) a Path| مستقيم - Straight.|
2.
[36:62]
veleḳad eḍalle minküm cibillen keŝîrâ. efelem tekûnû ta`ḳilûn.ولقد أضل منكم جبلا كثيرا أفلم تكونوا تعقلون
وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًا أَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ
Elmalılı Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
Y. Ali"But he did lead astray a great multitude of you. Did ye not, then, understand?
 Words|ولقد - And indeed,| أضل - he led astray| منكم - from you| جبلا - a multitude| كثيرا - great.| أفلم - Then did not| تكونوا - you| تعقلون - use reason?|
3.
[36:63]
hâẕihî cehennemü-lletî küntüm tû`adûn.هذه جهنم التي كنتم توعدون
هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
Elmalılı İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
Y. Ali"This is the Hell of which ye were (repeatedly) warned!
 Words|هذه - This (is)| جهنم - (the) Hell| التي - which| كنتم - you were| توعدون - promised.|
4.
[36:64]
iṣlevhe-lyevme bimâ küntüm tekfürûn.اصلوها اليوم بما كنتم تكفرون
اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ
Elmalılı Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.
Y. Ali"Embrace ye the (fire) this Day, for that ye (persistently) rejected (Truth)."
 Words|اصلوها - Burn therein| اليوم - today| بما - because| كنتم - you used to| تكفرون - disbelieve."|
5.
[36:65]
elyevme naḫtimü `alâ efvâhihim vetükellimünâ eydîhim veteşhedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn.اليوم نختم على أفواههم وتكلمنا أيديهم وتشهد أرجلهم بما كانوا يكسبون
الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Elmalılı Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
Y. AliThat Day shall We set a seal on their mouths. But their hands will speak to us, and their feet bear witness, to all that they did.
 Words|اليوم - This Day| نختم - We will seal| على - [on]| أفواههم - their mouths,| وتكلمنا - and will speak to Us| أيديهم - their hands,| وتشهد - and will bear witness| أرجلهم - their feet| بما - about what| كانوا - they used to| يكسبون - earn.|
6.
[36:66]
velev neşâü leṭamesnâ `alâ a`yünihim festebeḳu-ṣṣirâṭa feennâ yübṣirûn.ولو نشاء لطمسنا على أعينهم فاستبقوا الصراط فأنى يبصرون
وَلَوْ نَشَاءُ لَطَمَسْنَا عَلَى أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَأَنَّى يُبْصِرُونَ
Elmalılı Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?
Y. AliIf it had been our Will, We could surely have blotted out their eyes; then should they have run about groping for the Path, but how could they have seen?
 Words|ولو - And if| نشاء - We willed,| لطمسنا - We (would have) surely obliterated| على - [over]| أعينهم - their eyes,| فاستبقوا - then they (would) race| الصراط - (to find) the path,| فأنى - then how| يبصرون - (could) they see?|
7.
[36:67]
velev neşâü lemesaḫnâhüm `alâ mekânetihim feme-steṭâ`û müḍiyyev velâ yerci`ûn.ولو نشاء لمسخناهم على مكانتهم فما استطاعوا مضيا ولا يرجعون
وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ
Elmalılı Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
Y. AliAnd if it had been Our Will, We could have transformed them (to remain) in their places; then should they have been unable to move about, nor could they have returned (after error).
 Words|ولو - And if| نشاء - We willed| لمسخناهم - surely, We (would have) transformed them| على - in| مكانتهم - their places| فما - then not| استطاعوا - they would have been able| مضيا - to proceed| ولا - and not| يرجعون - return.|
8.
[36:68]
vemen nü`ammirhü nünekkishü fi-lḫalḳ. efelâ ya`ḳilûn.ومن نعمره ننكسه في الخلق أفلا يعقلون
وَمَنْ نُّعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا يَعْقِلُونَ
Elmalılı Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
Y. AliIf We grant long life to any, We cause him to be reversed in nature: Will they not then understand?
 Words|ومن - And (he) whom| نعمره - We grant him long life,| ننكسه - We reverse him| في - in| الخلق - the creation.| أفلا - Then will not| يعقلون - they use intellect?|
9.
[36:69]
vemâ `allemnâhü-şşi`ra vemâ yembegî leh. in hüve illâ ẕikruv veḳur'ânüm mübîn.وما علمناه الشعر وما ينبغي له إن هو إلا ذكر وقرآن مبين
وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنبَغِي لَهُ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.
Y. AliWe have not instructed the (Prophet) in Poetry, nor is it meet for him: this is no less than a Message and a Qur'an making things clear:
 Words|وما - And not| علمناه - We taught him| الشعر - [the] poetry,| وما - and not| ينبغي - it is befitting| له - for him.| إن - Not| هو - it| إلا - (is) except| ذكر - a Reminder| وقرآن - and a Quran| مبين - clear,|
10.
[36:70]
liyünẕira men kâne ḥayyev veyeḥiḳḳa-lḳavlü `ale-lkâfirîn.لينذر من كان حيا ويحق القول على الكافرين
لِّيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ
Elmalılı (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
Y. AliThat it may give admonition to any (who are) alive, and that the charge may be proved against those who reject (Truth).
 Words|لينذر - To warn| من - (him) who| كان - is| حيا - alive| ويحق - and may be proved true| القول - the Word| على - against| الكافرين - the disbelievers.|
11.
[36:71]
evelem yerav ennâ ḫalaḳnâ lehüm mimmâ `amilet eydînâ en`âmen fehüm lehâ mâlikûn.أولم يروا أنا خلقنا لهم مما عملت أيدينا أنعاما فهم لها مالكون
أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِّمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ
Elmalılı Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
Y. AliSee they not that it is We Who have created for them - among the things which Our hands have fashioned - cattle, which are under their dominion?-
 Words|أولم - Do not| يروا - they see| أنا - that We| خلقنا - [We] created| لهم - for them| مما - from what| عملت - have made| أيدينا - Our hands,| أنعاما - cattle,| فهم - then they| لها - [for them]| مالكون - (are the) owners?|
12.
[36:72]
veẕellelnâhâ lehüm feminhâ rakûbühüm veminhâ ye'külûn.وذللناها لهم فمنها ركوبهم ومنها يأكلون
وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ
Elmalılı Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
Y. AliAnd that We have subjected them to their (use)? of them some do carry them and some they eat:
 Words|وذللناها - And We have tamed them| لهم - for them,| فمنها - so some of them -| ركوبهم - they ride them,| ومنها - and some of them| يأكلون - they eat.|
13.
[36:73]
velehüm fîhâ menâfi`u vemeşârib. efelâ yeşkürûn.ولهم فيها منافع ومشارب أفلا يشكرون
وَلَهُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
Elmalılı Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
Y. AliAnd they have (other) profits from them (besides), and they get (milk) to drink. Will they not then be grateful?
 Words|ولهم - And for them| فيها - therein| منافع - (are) benefits| ومشارب - and drinks,| أفلا - so (will) not| يشكرون - they give thanks?|
14.
[36:74]
vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel le`allehüm yünṣarûn.واتخذوا من دون الله آلهة لعلهم ينصرون
وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ
Elmalılı Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
Y. AliYet they take (for worship) gods other than Allah, (hoping) that they might be helped!
 Words|واتخذوا - But they have taken| من - besides| دون - besides| الله - Allah| آلهة - gods,| لعلهم - that they may| ينصرون - be helped.|
15.
[36:75]
lâ yesteṭî`ûne naṣrahüm vehüm lehüm cündüm muḥḍarûn.لا يستطيعون نصرهم وهم لهم جند محضرون
لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُندٌ مُّحْضَرُونَ
Elmalılı Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.
Y. AliThey have not the power to help them: but they will be brought up (before Our Judgment-seat) as a troop (to be condemned).
 Words|لا - Not| يستطيعون - they are able| نصرهم - to help them,| وهم - but they -| لهم - for them| جند - (are) hosts| محضرون - (who will) be brought.|
16.
[36:76]
felâ yaḥzünke ḳavlühüm. innâ na`lemü mâ yüsirrûne vemâ yü`linûn.فلا يحزنك قولهم إنا نعلم ما يسرون وما يعلنون
فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ
Elmalılı O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.
Y. AliLet not their speech, then, grieve thee. Verily We know what they hide as well as what they disclose.
 Words|فلا - So (let) not| يحزنك - grieve you| قولهم - their speech.| إنا - Indeed, We| نعلم - [We] know| ما - what| يسرون - they conceal| وما - and what| يعلنون - they declare.|
17.
[36:77]
evelem yera-l'insânü ennâ ḫalaḳnâhü min nuṭfetin feiẕâ hüve ḫaṣîmüm mübîn.أولم ير الإنسان أنا خلقناه من نطفة فإذا هو خصيم مبين
أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ
Elmalılı İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
Y. AliDoth not man see that it is We Who created him from sperm? yet behold! he (stands forth) as an open adversary!
 Words|أولم - Does not| ير - see| الإنسان - [the] man| أنا - that We| خلقناه - [We] created him| من - from| نطفة - a semen-drop| فإذا - Then behold!| هو - He| خصيم - (is) an opponent| مبين - clear.|
18.
[36:78]
veḍarabe lenâ meŝelev venesiye ḫalḳah. ḳâle mey yuḥyi-l`iżâme vehiye ramîm.وضرب لنا مثلا ونسي خلقه قال من يحيي العظام وهي رميم
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ
Elmalılı Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.
Y. AliAnd he makes comparisons for Us, and forgets his own (origin and) Creation: He says, "Who can give life to (dry) bones and decomposed ones (at that)?"
 Words|وضرب - And he sets forth| لنا - for Us| مثلا - an example| ونسي - and forgets| خلقه - his (own) creation.| قال - He says,| من - "Who| يحيي - will give life| العظام - (to) the bones| وهي - while they| رميم - (are) decomposed?"|
19.
[36:79]
ḳul yuḥyîhe-lleẕî enşeehâ evvele merrah. vehüve bikülli ḫalḳin `alîm.قل يحييها الذي أنشأها أول مرة وهو بكل خلق عليم
قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
Elmalılı De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir."
Y. AliSay, "He will give them life Who created them for the first time! for He is Well-versed in every kind of creation!-
 Words|قل - Say,| يحييها - "He will give them life| الذي - Who| أنشأها - produced them| أول - (the) first| مرة - time;| وهو - and He| بكل - (is) of every| خلق - creation| عليم - All-Knower."|
20.
[36:80]
elleẕî ce`ale leküm mine-şşeceri-l'aḫḍari nâran feiẕâ entüm minhü tûḳidûn.الذي جعل لكم من الشجر الأخضر نارا فإذا أنتم منه توقدون
الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ
Elmalılı Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
Y. Ali"The same Who produces for you fire out of the green tree, when behold! ye kindle therewith (your own fires)!
 Words|الذي - The One Who| جعل - made| لكم - for you| من - from| الشجر - the tree| الأخضر - [the] green -| نارا - fire,| فإذا - and behold!| أنتم - You| منه - from it| توقدون - ignite.|
21.
[36:81]
eveleyse-lleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa biḳâdirin `alâ ey yaḫlüḳa miŝlehüm. belâ vehüve-lḫallâḳu-l`alîm.أوليس الذي خلق السماوات والأرض بقادر على أن يخلق مثلهم بلى وهو الخلاق العليم
أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُم بَلَى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
Y. Ali"Is not He Who created the heavens and the earth able to create the like thereof?" - Yea, indeed! for He is the Creator Supreme, of skill and knowledge (infinite)!
 Words|أوليس - Is it not| الذي - (He) Who| خلق - created| السماوات - the heavens| والأرض - and the earth| بقادر - Able| على - to| أن - [that]| يخلق - create| مثلهم - (the) like of them.| بلى - Yes, indeed!| وهو - and He| الخلاق - (is) the Supreme Creator,| العليم - the All-Knower.|
22.
[36:82]
innemâ emruhû iẕâ erâde şey'en ey yeḳûle lehû kün feyekûn.إنما أمره إذا أراد شيئا أن يقول له كن فيكون
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Elmalılı O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.
Y. AliVerily, when He intends a thing, His Command is, "be", and it is!
 Words|إنما - Only| أمره - His Command| إذا - when| أراد - He intends| شيئا - a thing| أن - that| يقول - He says| له - to it,| كن - "Be,"| فيكون - and it is.|
23.
[36:83]
fesübḥâne-lleẕî biyedihî melekûtü külli şey'iv veileyhi türce`ûn.فسبحان الذي بيده ملكوت كل شيء وإليه ترجعون
فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Elmalılı O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz.
Y. AliSo glory to Him in Whose hands is the dominion of all things: and to Him will ye be all brought back.
 Words|فسبحان - So glory be| الذي - (to) the One who| بيده - in Whose hand| ملكوت - is (the) dominion| كل - (of) all| شيء - things,| وإليه - and to Him| ترجعون - you will be returned.|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17