1. [23:52] | veinne hâẕihî ümmetüküm ümmetev vâḥidetev veenâ rabbüküm fetteḳûn. | وإن هذه أمتكم أمة واحدة وأنا ربكم فاتقون وَإِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ |
---|
Elmalılı | "Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının." (denildi). |
Y. Ali | And verily this Brotherhood of yours is a single Brotherhood, and I am your Lord and Cherisher: therefore fear Me (and no other).
|
Words | | |
2. [26:155] | ḳâle hâẕihî nâḳatül lehâ şirbüv veleküm şirbü yevmim ma`lûm. | قال هذه ناقة لها شرب ولكم شرب يوم معلوم قَالَ هَذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ |
---|
Elmalılı | Salih "İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi. |
Y. Ali | He said: "Here is a she-camel: she has a right of watering, and ye have a right of watering, (severally) on a day appointed.
|
Words | | |
3. [27:91] | innemâ ümirtü en a`büde rabbe hâẕihi-lbeldeti-lleẕî ḥarramehâ velehû küllü şey'. veümirtü en ekûne mine-lmüslimîn. | إنما أمرت أن أعبد رب هذه البلدة الذي حرمها وله كل شيء وأمرت أن أكون من المسلمين إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُ كُلُّ شَيْءٍ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ |
---|
Elmalılı | (De ki): "Ben ancak her şeyin sahibi olan ve burayı kutlu kılan bu şehrin (Mekke'nin) Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Yine bana müslümanlardan olmam emredildi." |
Y. Ali | For me, I have been commanded to serve the Lord of this city, Him Who has sanctified it and to Whom (belong) all things: and I am commanded to be of those who bow in Islam to Allah's Will,-
|
Words | | |
4. [28:42] | veetba`nâhüm fî hâẕihi-ddünyâ la`neten. veyevme-lḳiyâmeti hüm mine-lmaḳbûḥîn. | وأتبعناهم في هذه الدنيا لعنة ويوم القيامة هم من المقبوحين وَأَتْبَعْنَاهُمْ فِي هَذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ هُم مِّنَ الْمَقْبُوحِينَ |
---|
Elmalılı | Bu dünyada arkalarına lanet taktık. Onlar, kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır. |
Y. Ali | in this world We made a curse to follow them and on the Day of Judgment they will be among the loathed (and despised).
|
Words | | |
5. [29:31] | velemmâ câet rusülünâ ibrâhîme bilbüşrâ ḳâlû innâ mühlikû ehli hâẕihi-lḳaryeh. inne ehlehâ kânû żâlimîn. | ولما جاءت رسلنا إبراهيم بالبشرى قالوا إنا مهلكو أهل هذه القرية إن أهلها كانوا ظالمين وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَى قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُواْ أَهْلِ هَذِهِ الْقَرْيَةِ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا ظَالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir." |
Y. Ali | When Our Messengers came to Abraham with the good news, they said: "We are indeed going to destroy the people of this township: for truly they are (addicted to) crime."
|
Words | | |
6. [29:34] | innâ münzilûne `alâ ehli hâẕihi-lḳaryeti riczem mine-ssemâi bimâ kânû yefsüḳûn. | إنا منزلون على أهل هذه القرية رجزا من السماء بما كانوا يفسقون إِنَّا مُنْزِلُونَ عَلَى أَهْلِ هَذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزًا مِّنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ |
---|
Elmalılı | "Biz şüphesiz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (feci) bir azab indireceğiz."(dediler). |
Y. Ali | "For we are going to bring down on the people of this township a Punishment from heaven, because they have been wickedly rebellious."
|
Words | | |
7. [29:64] | vemâ hâẕihi-lḥayâtü-ddünyâ illâ lehvüv vele`ib. veinne-ddâra-l'âḫirate lehiye-lḥayevân. lev kânû ya`lemûn. | وما هذه الحياة الدنيا إلا لهو ولعب وإن الدار الآخرة لهي الحيوان لو كانوا يعلمون وَمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَإِنَّ الدَّارَ الْآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. |
Y. Ali | What is the life of this world but amusement and play? but verily the Home in the Hereafter,- that is life indeed, if they but knew.
|
Words | | |
8. [36:63] | hâẕihî cehennemü-lletî küntüm tû`adûn. | هذه جهنم التي كنتم توعدون هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ |
---|
Elmalılı | İşte bu size vaad edilen cehennemdir. |
Y. Ali | "This is the Hell of which ye were (repeatedly) warned!
|
Words | | |
9. [39:10] | ḳul yâ `ibâdi-lleẕîne âmenü-tteḳû rabbeküm. lilleẕîne aḥsenû fî hâẕihi-ddünyâ ḥaseneh. vearḍu-llâhi vâsi`ah. innemâ yüveffe-ṣṣâbirûne ecrahüm bigayri ḥisâb. | قل يا عباد الذين آمنوا اتقوا ربكم للذين أحسنوا في هذه الدنيا حسنة وأرض الله واسعة إنما يوفى الصابرون أجرهم بغير حساب قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! Tarafımdan söyle: "Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir." |
Y. Ali | Say: "O ye my servants who believe! Fear your Lord, good is (the reward) for those who do good in this world. Spacious is Allah's earth! those who patiently persevere will truly receive a reward without measure!"
|
Words | | |
10. [40:39] | yâ ḳavmi innemâ hâẕihi-lḥayâtü-ddünyâ metâ`. veinne-l'âḫirate hiye dâru-lḳarâr. | يا قوم إنما هذه الحياة الدنيا متاع وإن الآخرة هي دار القرار يَا قَوْمِ إِنَّمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَإِنَّ الْآخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ |
---|
Elmalılı | "Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten ibarettir. Ahiret ise durulacak karar yurdudur." |
Y. Ali | "O my people! This life of the present is nothing but (temporary) convenience: It is the Hereafter that is the Home that will last.
|
Words | | |
11. [48:20] | ve`adekümü-llâhü megânime keŝîraten te'ḫuẕûnehâ fe`accele leküm hâẕihî vekeffe eydiye-nnâsi `anküm. velitekûne âyetel lilmü'minîne veyehdiyeküm ṣirâṭam müsteḳîmâ. | وعدكم الله مغانم كثيرة تأخذونها فعجل لكم هذه وكف أيدي الناس عنكم ولتكون آية للمؤمنين ويهديكم صراطا مستقيما وَعَدَكُمُ اللَّهُ مَغَانِمَ كَثِيرَةً تَأْخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَكُمْ هَذِهِ وَكَفَّ أَيْدِيَ النَّاسِ عَنكُمْ وَلِتَكُونَ آيَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ وَيَهْدِيَكُمْ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا |
---|
Elmalılı | Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve Allah sizi doğru yola iletsin. |
Y. Ali | Allah has promised you many gains that ye shall acquire, and He has given you these beforehand; and He has restrained the hands of men from you; that it may be a Sign for the Believers, and that He may guide you to a Straight Path;
|
Words | | |
12. [52:14] | hâẕihi-nnâru-lletî küntüm bihâ tükeẕẕibûn. | هذه النار التي كنتم بها تكذبون هَذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | (Onlara): "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur" (denilecek). |
Y. Ali | "This:, it will be said, "Is the Fire,- which ye were wont to deny!
|
Words | | |
13. [55:43] | hâẕihî cehennemü-lletî yükeẕẕibü bihe-lmücrimûn. | هذه جهنم التي يكذب بها المجرمون هَذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَ |
---|
Elmalılı | İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir. |
Y. Ali | This is the Hell which the Sinners deny:
|
Words | | |
14. [73:19] | inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ. | إن هذه تذكرة فمن شاء اتخذ إلى ربه سبيلا إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا |
---|
Elmalılı | İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar. |
Y. Ali | Verily this is an Admonition: therefore, whoso will, let him take a (straight) path to his Lord!
|
Words | | |
15. [76:29] | inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ. | إن هذه تذكرة فمن شاء اتخذ إلى ربه سبيلا إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا |
---|
Elmalılı | İşte bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden yolu tutar. |
Y. Ali | This is an admonition: Whosoever will, let him take a (straight) Path to his Lord.
|
Words | | |