1. [43:26] | veiẕ ḳâle ibrâhîmü liebîhi veḳavmihî innenî berâüm mimmâ ta`büdûn. | وإذ قال إبراهيم لأبيه وقومه إنني براء مما تعبدون وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ إِنَّنِي بَرَاءٌ مِّمَّا تَعْبُدُونَ |
---|
Elmalılı | Hani İbrahim babasına ve kavmine: "Gerçekten ben sizin taptığınız şeylerden uzağım. |
Y. Ali | Behold! Abraham said to his father and his people: "I do indeed clear myself of what ye worship:
|
Words | | |
2. [43:32] | ehüm yaḳsimûne raḥmete rabbik. naḥnü ḳasemnâ beynehüm me`îşetehüm fi-lḥayâti-ddünyâ verafa`nâ ba`ḍahüm fevḳa ba`ḍin deracâtil liyetteḫiẕe ba`ḍuhüm ba`ḍan suḫriyyâ. veraḥmetü rabbike ḫayrum mimmâ yecme`ûn. | أهم يقسمون رحمت ربك نحن قسمنا بينهم معيشتهم في الحياة الدنيا ورفعنا بعضهم فوق بعض درجات ليتخذ بعضهم بعضا سخريا ورحمت ربك خير مما يجمعون أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَةَ رَبِّكَ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُم مَّعِيشَتَهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِّيَتَّخِذَ بَعْضُهُم بَعْضًا سُخْرِيًّا وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye biz onların bir kısmını diğerlerinden derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır. |
Y. Ali | Is it they who would portion out the Mercy of thy Lord? It is We Who portion out between them their livelihood in the life of this world: and We raise some of them above others in ranks, so that some may command work from others. But the Mercy of thy Lord is better than the (wealth) which they amass.
|
Words | | |
3. [46:19] | veliküllin deracâtüm mimmâ `amilû. veliyüveffiyehüm a`mâlehüm vehüm lâ yużlemûn. | ولكل درجات مما عملوا وليوفيهم أعمالهم وهم لا يظلمون وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِّمَّا عَمِلُوا وَلِيُوَفِّيَهُمْ أَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah onlara yaptıklarının karşılığını tam olarak verir. Onlara haksızlık edilmez. |
Y. Ali | And to all are (assigned) degrees according to the deeds which they (have done), and in order that (Allah) may recompense their deeds, and no injustice be done to them.
|
Words | | |
4. [52:22] | veemdednâhüm bifâkihetiv velaḥmim mimmâ yeştehûn. | وأمددناهم بفاكهة ولحم مما يشتهون وَأَمْدَدْنَاهُم بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ |
---|
Elmalılı | Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol verdik. |
Y. Ali | And We shall bestow on them, of fruit and meat, anything they shall desire.
|
Words | | |
5. [56:20] | vefâkihetim mimmâ yeteḫayyerûn. | وفاكهة مما يتخيرون وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ |
---|
Elmalılı | Beğendikleri meyvalar, |
Y. Ali | And with fruits, any that they may select:
|
Words | | |
6. [56:21] | velaḥmi ṭayrim mimmâ yeştehûn. | ولحم طير مما يشتهون وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ |
---|
Elmalılı | Canlarının çektiği kuş etleri, |
Y. Ali | And the flesh of fowls, any that they may desire.
|
Words | | |
7. [57:7] | âminû billâhi verasûlihî veenfiḳû mimmâ ce`aleküm müstaḫlefîne fîh. felleẕîne âmenû minküm veenfeḳû lehüm ecrun kebîr. | آمنوا بالله ورسوله وأنفقوا مما جعلكم مستخلفين فيه فالذين آمنوا منكم وأنفقوا لهم أجر كبير آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَأَنفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُم مُّسْتَخْلَفِينَ فِيهِ فَالَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَأَنفَقُوا لَهُمْ أَجْرٌ كَبِيرٌ |
---|
Elmalılı | Allah'a ve Resulüne iman edin. Sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden harcayın. Sizden, inanan ve harcayanlar için büyük mükafat vardır. |
Y. Ali | Believe in Allah and His messenger, and spend (in charity) out of the (substance) whereof He has made you heirs. For, those of you who believe and spend (in charity),- for them is a great Reward.
|
Words | | |
8. [59:9] | velleẕîne tebevveü-ddâra vel'îmâne min ḳablihim yüḥibbûne men hâcera ileyhim velâ yecidûne fî ṣudûrihim ḥâcetem mimmâ ûtû veyü'ŝirûne `alâ enfüsihim velev kâne bihim ḫaṣâṣah. vemey yûḳa şüḥḥa nefsihî feülâike hümü-lmüfliḥûn. | والذين تبوءوا الدار والإيمان من قبلهم يحبون من هاجر إليهم ولا يجدون في صدورهم حاجة مما أوتوا ويؤثرون على أنفسهم ولو كان بهم خصاصة ومن يوق شح نفسه فأولئك هم المفلحون وَالَّذِينَ تَبَوَّؤُوا الدَّارَ وَالْإِيْمَانَ مِن قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ فِي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِّمَّا أُوتُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلَى أَنفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
---|
Elmalılı | Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir. |
Y. Ali | But those who before them, had homes (in Medina) and had adopted the Faith,- show their affection to such as came to them for refuge, and entertain no desire in their hearts for things given to the (latter), but give them preference over themselves, even though poverty was their (own lot). And those saved from the covetousness of their own souls,- they are the ones that achieve prosperity.
|
Words | | |
9. [65:7] | liyünfiḳ ẕû se`atim min se`atih. vemen ḳudira `aleyhi rizḳuhû felyünfiḳ mimmâ âtâhü-llâh. lâ yükellifü-llâhü nefsen illâ mâ âtâhâ. seyec`alü-llâhü ba`de `usriy yüsrâ. | لينفق ذو سعة من سعته ومن قدر عليه رزقه فلينفق مما آتاه الله لا يكلف الله نفسا إلا ما آتاها سيجعل الله بعد عسر يسرا لِيُنفِقْ ذُو سَعَةٍ مِّن سَعَتِهِ وَمَن قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللَّهُ لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا مَا آتَاهَا سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا |
---|
Elmalılı | Eli geniş olan genişliğine göre nafaka versin. Rızkı kısılmış bulunan da Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah bir kişiye ne vermişse ancak onu teklif eder. Allah bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. |
Y. Ali | Let the man of means spend according to his means: and the man whose resources are restricted, let him spend according to what Allah has given him. Allah puts no burden on any person beyond what He has given him. After a difficulty, Allah will soon grant relief.
|
Words | | |
10. [70:39] | kellâ. innâ ḫalaḳnâhüm mimmâ ya`lemûn. | كلا إنا خلقناهم مما يعلمون كَلَّا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık. |
Y. Ali | By no means! For We have created them out of the (base matter) they know!
|
Words | | |
11. [71:25] | mimmâ ḫaṭîâtihim ugriḳû feüdḫilû nâran felem yecidû lehüm min dûni-llâhi enṣârâ. | مما خطيئاتهم أغرقوا فأدخلوا نارا فلم يجدوا لهم من دون الله أنصارا مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ أَنصَارًا |
---|
Elmalılı | Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah'a karşı yardımcılar da bulamadılar. |
Y. Ali | Because of their sins they were drowned (in the flood), and were made to enter the Fire (of Punishment): and they found- in lieu of Allah- none to help them.
|
Words | | |
12. [77:42] | vefevâkihe mimmâ yeştehûn. | وفواكه مما يشتهون وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ |
---|
Elmalılı | Canlarının çektiğinden türlü meyveler arasındadırlar. |
Y. Ali | And (they shall have) fruits,- all they desire.
|
Words | | |