1. [36:29] | in kânet illâ ṣayḥatev vâḥideten feiẕâ hüm ḫâmidûn. | إن كانت إلا صيحة واحدة فإذا هم خامدون إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ |
---|
Elmalılı | Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler. |
Y. Ali | It was no more than a single mighty Blast, and behold! they were (like ashes) quenched and silent.
|
Words | | |
2. [36:49] | mâ yenżurûne illâ ṣayḥatev vâḥideten te'ḫuẕühüm vehüm yeḫiṣṣimûn. | ما ينظرون إلا صيحة واحدة تأخذهم وهم يخصمون مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir. |
Y. Ali | They will not (have to) wait for aught but a single Blast: it will seize them while they are yet disputing among themselves!
|
Words | | |
3. [36:53] | in kânet illâ ṣayḥatev vâḥideten feiẕâ hüm cemî`ul ledeynâ muḥḍarûn. | إن كانت إلا صيحة واحدة فإذا هم جميع لدينا محضرون إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ |
---|
Elmalılı | Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir. |
Y. Ali | It will be no more than a single Blast, when lo! they will all be brought up before Us!
|
Words | | |
4. [38:15] | vemâ yenżuru hâülâi illâ ṣayḥatev vâḥidetem mâ lehâ min fevâḳ. | وما ينظر هؤلاء إلا صيحة واحدة ما لها من فواق وَمَا يَنظُرُ هَؤُلَاءِ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍ |
---|
Elmalılı | Onlar da bir tek haykırışa bakıyorlar. Öyle ki onun gecikmesi de yoktur. |
Y. Ali | These (today) only wait for a single mighty Blast, which (when it comes) will brook no delay.
|
Words | | |
5. [54:31] | innâ erselnâ `aleyhim ṣayḥatev vâḥideten fekânû keheşîmi-lmuḥteżir. | إنا أرسلنا عليهم صيحة واحدة فكانوا كهشيم المحتظر إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ |
---|
Elmalılı | Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler. |
Y. Ali | For We sent against them a single Mighty Blast, and they became like the dry stubble used by one who pens cattle.
|
Words | | |
6. [63:4] | veiẕâ raeytehüm tü`cibüke ecsâmühüm. veiy yeḳûlû tesma` liḳavlihim. keennehüm ḫuşübüm müsennedeh. yaḥsebûne külle ṣayḥatin `aleyhim. hümü-l`adüvvu faḥẕerhüm. ḳâtelehümü-llâh. ennâ yü'fekûn. | وإذا رأيتهم تعجبك أجسامهم وإن يقولوا تسمع لقولهم كأنهم خشب مسندة يحسبون كل صيحة عليهم هم العدو فاحذرهم قاتلهم الله أنى يؤفكون وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ وَإِن يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُّسَنَّدَةٌ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ |
---|
Elmalılı | Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar? |
Y. Ali | When thou lookest at them, their exteriors please thee; and when they speak, thou listenest to their words. They are as (worthless as hollow) pieces of timber propped up, (unable to stand on their own). They think that every cry is against them. They are the enemies; so beware of them. The curse of Allah be on them! How are they deluded (away from the Truth)!
|
Words | | |