1. [23:105] | elem tekün âyâtî tütlâ `aleyküm feküntüm bihâ tükeẕẕibûn. | ألم تكن آياتي تتلى عليكم فكنتم بها تكذبون أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | (Allah Teâlâ,) Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?... der. |
Y. Ali | "Were not My Signs rehearsed to you, and ye did but treat them as falsehood?"
|
Words | | |
2. [32:20] | veemme-lleẕîne feseḳû feme'vâhümü-nnâr. küllemâ erâdû ey yaḫrucû minhâ ü`îdû fîhâ veḳîle lehüm ẕûḳû `aẕâbe-nnâri-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn. | وأما الذين فسقوا فمأواهم النار كلما أرادوا أن يخرجوا منها أعيدوا فيها وقيل لهم ذوقوا عذاب النار الذي كنتم به تكذبون وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | Ama fâsıklık etmiş olanların barınakları ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde oraya geri çevrilirler ve kendilerine: "Haydi tadın o ateşin yalanlayıp durduğunuz azabını!" denir. |
Y. Ali | As to those who are rebellious and wicked, their abode will be the Fire: every time they wish to get away therefrom, they will be forced thereinto, and it will be said to them: "Taste ye the Penalty of the Fire, the which ye were wont to reject as false."
|
Words | | |
3. [34:42] | felyevme lâ yemlikü ba`ḍuküm liba`ḍin nef`av velâ ḍarrâ. veneḳûlü lilleẕîne żalemû ẕûḳû `aẕâbe-nnâri-lletî küntüm bihâ tükeẕẕibûn. | فاليوم لا يملك بعضكم لبعض نفعا ولا ضرا ونقول للذين ظلموا ذوقوا عذاب النار التي كنتم بها تكذبون فَالْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ نَّفْعًا وَلَا ضَرًّا وَنَقُولُ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | İşte o gün birbirinize ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olabilirsiniz. Ve biz o zulmedenlere: "Tadın bakalım o yalan deyip durduğunuz ateşin azabını!" deriz. |
Y. Ali | So on that Day no power shall they have over each other, for profit or harm: and We shall say to the wrong-doers, "Taste ye the Penalty of the Fire,- the which ye were wont to deny!"
|
Words | | |
4. [36:15] | ḳâlû mâ entüm illâ beşerum miŝlünâ vemâ enzele-rraḥmânü min şey'in in entüm illâ tekẕibûn. | قالوا ما أنتم إلا بشر مثلنا وما أنزل الرحمن من شيء إن أنتم إلا تكذبون قَالُوا مَا أَنتُمْ إِلاَّ بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَمَا أَنزَلَ الرَّحْمَن مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ تَكْذِبُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar da: "Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler. |
Y. Ali | The (people) said: "Ye are only men like ourselves; and (Allah) Most Gracious sends no sort of revelation: ye do nothing but lie."
|
Words | | |
5. [37:21] | hâẕâ yevmü-lfaṣli-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn. | هذا يوم الفصل الذي كنتم به تكذبون هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذِي كُنتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | (Onlara): "İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (iyi ve kötüyü) ayırt etme günüdür" denir. |
Y. Ali | (A voice will say,) "This is the Day of Sorting Out, whose truth ye (once) denied!"
|
Words | | |
6. [52:14] | hâẕihi-nnâru-lletî küntüm bihâ tükeẕẕibûn. | هذه النار التي كنتم بها تكذبون هَذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | (Onlara): "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur" (denilecek). |
Y. Ali | "This:, it will be said, "Is the Fire,- which ye were wont to deny!
|
Words | | |
7. [56:82] | vetec`alûne rizḳaküm enneküm tükeẕẕibûn. | وتجعلون رزقكم أنكم تكذبون وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz? |
Y. Ali | And have ye made it your livelihood that ye should declare it false?
|
Words | | |
8. [77:29] | inṭaliḳû ilâ mâ küntüm bihî tükeẕẕibûn. | انطلقوا إلى ما كنتم به تكذبون انطَلِقُوا إِلَى مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | (Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru." |
Y. Ali | (It will be said:) "Depart ye to that which ye used to reject as false!
|
Words | | |
9. [82:9] | kellâ bel tükeẕẕibûne biddîn. | كلا بل تكذبون بالدين كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدِّينِ |
---|
Elmalılı | Hayır hayır, siz cezayı yalanlıyorsunuz. |
Y. Ali | Day! nit ye do reject Right and Judgment!
|
Words | | |
10. [83:17] | ŝümme yüḳâlü hâẕe-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn. | ثم يقال هذا الذي كنتم به تكذبون ثُمَّ يُقَالُ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ |
---|
Elmalılı | Sonra da onlara: "İşte bu, yalanlayıp durduğunuz şeydir" denilecek. |
Y. Ali | Further, it will be said to them: "This is the (reality) which ye rejected as false!
|
Words | | |