1. [6:55] | vekeẕâlike nüfeṣṣilü-l'âyâti velitestebîne sebîlü-lmücrimîn. | وكذلك نفصل الآيات ولتستبين سبيل المجرمين وَكَذَلِكَ نفَصِّلُ الْآيَاتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Suçluların tuttuğu yol açığa çıksın diye, âyetleri işte böyle genişçe açıklıyoruz. |
Y. Ali | Thus do We explain the signs in detail: that the way of the sinners may be shown up.
|
Words | | |
2. [6:147] | fein keẕẕebûke feḳur rabbüküm ẕû raḥmetiv vâsi`ah. velâ yüraddü be'sühû `ani-lḳavmi-lmücrimîn. | فإن كذبوك فقل ربكم ذو رحمة واسعة ولا يرد بأسه عن القوم المجرمين فَإِن كَذَّبُوكَ فَقُل رَّبُّكُمْ ذُو رَحْمَةٍ وَاسِعَةٍ وَلاَ يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Eğer seni yalanladılarsa, de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Bununla beraber O'nun azabı da suçlu toplumdan geri çevrilmez." |
Y. Ali | If they accuse thee of falsehood, say: "Your Lord is full of mercy all-embracing; but from people in guilt never will His wrath be turned back.
|
Words | | |
3. [7:40] | inne-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ vestekberû `anhâ lâ tüfetteḥu lehüm ebvâbü-ssemâi velâ yedḫulûne-lcennete ḥattâ yelice-lcemelü fî semmi-lḫiyâṭ. vekeẕâlike neczi-lmücrimîn. | إن الذين كذبوا بآياتنا واستكبروا عنها لا تفتح لهم أبواب السماء ولا يدخلون الجنة حتى يلج الجمل في سم الخياط وكذلك نجزي المجرمين إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat) iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezalandırırız. |
Y. Ali | To those who reject Our signs and treat them with arrogance, no opening will there be of the gates of heaven, nor will they enter the garden, until the camel can pass through the eye of the needle: Such is Our reward for those in sin.
|
Words | | |
4. [7:84] | veemṭarnâ `aleyhim meṭarâ. fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmücrimîn. | وأمطرنا عليهم مطرا فانظر كيف كان عاقبة المجرمين وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Ve üzerlerine bir (azab) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu! |
Y. Ali | And we rained down on them a shower (of brimstone): Then see what was the end of those who indulged in sin and crime!
|
Words | | |
5. [10:13] | veleḳad ehlekne-lḳurûne min ḳabliküm lemmâ żalemû vecâethüm rusülühüm bilbeyyinâti vemâ kânû liyü'minû. keẕâlike neczi-lḳavme-lmücrimîn. | ولقد أهلكنا القرون من قبلكم لما ظلموا وجاءتهم رسلهم بالبينات وما كانوا ليؤمنوا كذلك نجزي القوم المجرمين وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا الْقُرُونَ مِن قَبْلِكُمْ لَمَّا ظَلَمُواْ وَجَاءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ وَمَا كَانُواْ لِيُؤْمِنُواْ كَذَلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Andolsun ki, sizden önceki devirlerin bir çok kavmini, peygamberleri kendilerine bir çok belge ile geldikleri halde zulmettikleri ve imana gelmedikleri için helak ettik. İşte günahkârlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız. |
Y. Ali | Generations before you We destroyed when they did wrong: their messengers came to them with clear-signs, but they would not believe! thus do We requite those who sin!
|
Words | | |
6. [12:110] | ḥattâ iẕe-stey'ese-rrusülü veżannû ennehüm ḳad küẕibû câehüm naṣrunâ fenücciye men neşâ'. velâ yüraddü be'sünâ `ani-lḳavmi-lmücrimîn. | حتى إذا استيأس الرسل وظنوا أنهم قد كذبوا جاءهم نصرنا فنجي من نشاء ولا يرد بأسنا عن القوم المجرمين حَتَّى إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّواْ أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُواْ جَاءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّيَ مَن نَّشَاءُ وَلاَ يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Nihayet peygamberleri (onların iman etmelerinden) ümit kesecek hale gelince ve kendilerinin yalancı durumuna düştüklerini sanınca, onlara yardımımız geldi, yetişti; dilediklerimiz kurtarıldı. Suçlular topluluğundan bizim azabımız geri çevrilemez. |
Y. Ali | (Respite will be granted) until, when the messengers give up hope (of their people) and (come to) think that they were treated as liars, there reaches them Our help, and those whom We will are delivered into safety. But never will be warded off our punishment from those who are in sin.
|
Words | | |
7. [14:49] | vetera-lmücrimîne yevmeiẕim müḳarranîne fi-l'aṣfâd. | وترى المجرمين يومئذ مقرنين في الأصفاد وَتَرَى الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ مُّقَرَّنِينَ فِي الْأَصْفَادِ |
---|
Elmalılı | O gün, suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün. |
Y. Ali | And thou wilt see the sinners that day bound together in fetters;-
|
Words | | |
8. [15:12] | keẕâlike neslükühû fî ḳulûbi-lmücrimîn. | كذلك نسلكه في قلوب المجرمين كَذَلِكَ نَسْلُكُهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Biz o küfrü suçluların kalbine işte böyle sokarız. |
Y. Ali | Even so do we let it creep into the hearts of the sinners -
|
Words | | |
9. [18:49] | vevuḍi`a-lkitâbü fetere-lmücrimîne müşfiḳîne mimmâ fîhi veyeḳûlûne yâ veyletenâ mâ lihâẕe-lkitâbi lâ yügâdiru ṣagîratev velâ kebîraten illâ aḥṣâhâ. vevecedû mâ `amilû ḥâḍirâ. velâ yażlimü rabbüke eḥadâ. | ووضع الكتاب فترى المجرمين مشفقين مما فيه ويقولون يا ويلتنا مال هذا الكتاب لا يغادر صغيرة ولا كبيرة إلا أحصاها ووجدوا ما عملوا حاضرا ولا يظلم ربك أحدا وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هَذَا الْكِتَابِ لاَ يُغَادِرُ صَغِيرَةً وَلاَ كَبِيرَةً إِلاَّ أَحْصَاهَا وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلاَ يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًا |
---|
Elmalılı | O gün herkesin amel defteri ortaya konulmuştur. Ey Muhammed! Günahkârların, amel defterlerinden korkarak: "Eyvah bize! Bu nasıl deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş" dediklerini görürsün. Onlar, bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez. |
Y. Ali | And the Book (of Deeds) will be placed (before you); and thou wilt see the sinful in great terror because of what is (recorded) therein; they will say, "Ah! woe to us! what a Book is this! It leaves out nothing small or great, but takes account thereof!" They will find all that they did, placed before them: And not one will thy Lord treat with injustice.
|
Words | | |
10. [19:86] | venesûḳu-lmücrimîne ilâ cehenneme virdâ. | ونسوق المجرمين إلى جهنم وردا وَنَسُوقُ الْمُجْرِمِينَ إِلَى جَهَنَّمَ وِرْدًا |
---|
Elmalılı | Suçluları da susuz olarak cehenneme süreceğiz. |
Y. Ali | And We shall drive the sinners to Hell, like thirsty cattle driven down to water,-
|
Words | | |
11. [20:102] | yevme yünfeḫu fi-ṣṣûri venaḥşüru-lmücrimîne yevmeiẕin zürḳâ. | يوم ينفخ في الصور ونحشر المجرمين يومئذ زرقا يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ وَنَحْشُرُ الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ زُرْقًا |
---|
Elmalılı | Sûr'a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız. |
Y. Ali | The Day when the Trumpet will be sounded: that Day, We shall gather the sinful, blear-eyed (with terror).
|
Words | | |
12. [25:31] | vekeẕâlike ce`alnâ likülli nebiyyin `adüvvem mine-lmücrimîn. vekefâ birabbike hâdiyev veneṣîrâ. | وكذلك جعلنا لكل نبي عدوا من المجرمين وكفى بربك هاديا ونصيرا وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِّنَ الْمُجْرِمِينَ وَكَفَى بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا |
---|
Elmalılı | (Resulüm!) Ve işte biz böyle her peygamber için günahkarlardan bir düşman yapmışızdır. Bununla beraber hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter. |
Y. Ali | Thus have We made for every prophet an enemy among the sinners: but enough is thy Lord to guide and to help.
|
Words | | |
13. [26:200] | keẕâlike seleknâhü fî ḳulûbi-lmücrimîn. | كذلك سلكناه في قلوب المجرمين كَذَلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
Y. Ali | Thus have We caused it to enter the hearts of the sinners.
|
Words | | |
14. [27:69] | ḳul sîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmücrimîn. | قل سيروا في الأرض فانظروا كيف كان عاقبة المجرمين قُلْ سِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | De ki: "Hele bir yeryüzünde gezin de, günahkarların sonu nice oldu, bir bakın!" |
Y. Ali | Say: "Go ye through the earth and see what has been the end of those guilty (of sin)."
|
Words | | |
15. [32:22] | vemen ażlemü mimmen ẕükkira biâyâti rabbihî ŝümme a`raḍa `anhâ. innâ mine-lmücrimîne münteḳimûn. | ومن أظلم ممن ذكر بآيات ربه ثم أعرض عنها إنا من المجرمين منتقمون وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنتَقِمُونَ |
---|
Elmalılı | Rabbinin âyetleriyle kendisine öğüt verilip de, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir? Gerçekten biz, günahkârlardan intikam alacağız. |
Y. Ali | And who does more wrong than one to whom are recited the Signs of his Lord, and who then turns away therefrom? Verily from those who transgress We shall exact (due) Retribution.
|
Words | | |
16. [43:74] | inne-lmücrimîne fî `aẕâbi cehenneme ḫâlidûn. | إن المجرمين في عذاب جهنم خالدون إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ |
---|
Elmalılı | Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır. |
Y. Ali | The sinners will be in the Punishment of Hell, to dwell therein (for aye):
|
Words | | |
17. [46:25] | tüdemmiru külle şey'im biemri rabbihâ feaṣbeḥû lâ yürâ illâ mesâkinühüm. keẕâlike neczi-lḳavme-lmücrimîn. | تدمر كل شيء بأمر ربها فأصبحوا لا يرى إلا مساكنهم كذلك نجزي القوم المجرمين تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِأَمْرِ رَبِّهَا فَأَصْبَحُوا لَا يُرَى إِلَّا مَسَاكِنُهُمْ كَذَلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | O rüzgâr, Rabbinin emri ile herşeyi yıkar mahveder." dedi. Nihayet helâk oldular ve evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte biz günahkâr kavmi böyle cezalandırırız. |
Y. Ali | "Everything will it destroy by the command of its Lord!" Then by the morning they - nothing was to be seen but (the ruins of) their houses! thus do We recompense those given to sin!
|
Words | | |
18. [54:47] | inne-lmücrimîne fî ḍalâliv vesü`ur. | إن المجرمين في ضلال وسعر إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ |
---|
Elmalılı | Muhakkak ki suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler. |
Y. Ali | Truly those in sin are the ones straying in mind, and mad.
|
Words | | |
19. [74:41] | `ani-lmücrimîn. | عن المجرمين عَنِ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | Suçluların durumunu. |
Y. Ali | And (ask) of the Sinners:
|
Words | | |