1. [2:165] | vemine-nnâsi mey yetteḫiẕü min dûni-llâhi endâdey yüḥibbûnehüm keḥubbi-llâh. velleẕîne âmenû eşeddü ḥubbel lillâh. velev yera-lleẕîne żalemû iẕ yeravne-l`aẕâbe enne-lḳuvvete lillâhi cemî`av veenne-llâhe şedîdü-l`aẕâb. | ومن الناس من يتخذ من دون الله أندادا يحبونهم كحب الله والذين آمنوا أشد حبا لله ولو يرى الذين ظلموا إذ يرون العذاب أن القوة لله جميعا وأن الله شديد العذاب وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبًّا لِّلّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلّهِ جَمِيعاً وَأَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ |
---|
Elmalılı | İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı. |
Y. Ali | Yet there are men who take (for worship) others besides Allah, as equal (with Allah): They love them as they should love Allah. But those of Faith are overflowing in their love for Allah. If only the unrighteous could see, behold, they would see the penalty: that to Allah belongs all power, and Allah will strongly enforce the penalty.
|
Words | | |
2. [46:25] | tüdemmiru külle şey'im biemri rabbihâ feaṣbeḥû lâ yürâ illâ mesâkinühüm. keẕâlike neczi-lḳavme-lmücrimîn. | تدمر كل شيء بأمر ربها فأصبحوا لا يرى إلا مساكنهم كذلك نجزي القوم المجرمين تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِأَمْرِ رَبِّهَا فَأَصْبَحُوا لَا يُرَى إِلَّا مَسَاكِنُهُمْ كَذَلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمِينَ |
---|
Elmalılı | O rüzgâr, Rabbinin emri ile herşeyi yıkar mahveder." dedi. Nihayet helâk oldular ve evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte biz günahkâr kavmi böyle cezalandırırız. |
Y. Ali | "Everything will it destroy by the command of its Lord!" Then by the morning they - nothing was to be seen but (the ruins of) their houses! thus do We recompense those given to sin!
|
Words | | |
3. [53:12] | efetümârûnehû `alâ mâ yerâ. | أفتمارونه على ما يرى أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا يَرَى |
---|
Elmalılı | Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız. |
Y. Ali | Will ye then dispute with him concerning what he saw?
|
Words | | |
4. [53:35] | e`indehû `ilmü-lgaybi fehüve yerâ. | أعنده علم الغيب فهو يرى أَعِندَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَى |
---|
Elmalılı | Gaybın bilgisi kendi yanındadır da, o mu görüyor? |
Y. Ali | What! Has he knowledge of the Unseen so that he can see?
|
Words | | |
5. [53:40] | veenne sa`yehû sevfe yürâ. | وأن سعيه سوف يرى وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى |
---|
Elmalılı | Ve çalışması da yakında görülecektir. |
Y. Ali | That (the fruit of) his striving will soon come in sight:
|
Words | | |
6. [79:36] | vebürrizeti-lceḥîmü limey yerâ. | وبرزت الجحيم لمن يرى وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى |
---|
Elmalılı | Gören kimseler için cehennem hortlatıldığı vakit, |
Y. Ali | And Hell-Fire shall be placed in full view for (all) to see,-
|
Words | | |
7. [96:14] | elem ya`lem bienne-llâhe yerâ. | ألم يعلم بأن الله يرى أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَى |
---|
Elmalılı | O adam, Allah'ın kendini gördüğünü hiç bilmiyor mu? |
Y. Ali | Knoweth he not that Allah doth see?
|
Words | | |