1. [11:70] | felemmâ raâ eydiyehüm lâ teṣilü ileyhi nekirahüm veevcese minhüm ḫîfeh. ḳâlû lâ teḫaf innâ ürsilnâ ilâ ḳavmi lûṭ. | فلما رأى أيديهم لا تصل إليه نكرهم وأوجس منهم خيفة قالوا لا تخف إنا أرسلنا إلى قوم لوط فَلَمَّا رَأَى أَيْدِيَهُمْ لاَ تَصِلُ إِلَيْهِ نَكِرَهُمْ وَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُواْ لاَ تَخَفْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمِ لُوطٍ |
---|
Elmalılı | Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar da "Korkma, biz Lut'un kavmine gönderildik." dediler. |
Y. Ali | But when he saw their hands went not towards the (meal), he felt some mistrust of them, and conceived a fear of them. They said: "Fear not: We have been sent against the people of Lut."
|
Words | | |
2. [11:74] | felemmâ ẕehebe `an ibrâhîme-rrav`u vecâethü-lbüşrâ yücâdilünâ fî ḳavmi lûṭ. | فلما ذهب عن إبراهيم الروع وجاءته البشرى يجادلنا في قوم لوط فَلَمَّا ذَهَبَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ الرَّوْعُ وَجَاءَتْهُ الْبُشْرَى يُجَادِلُنَا فِي قَوْمِ لُوطٍ |
---|
Elmalılı | İbrahim'den korku iyice geçip gidince, bu müjde de kendisine gelince, bizim (meleklerimiz)le Lut kavmi hakkında tartışmaya girişti: |
Y. Ali | When fear had passed from (the mind of) Abraham and the glad tidings had reached him, he began to plead with us for Lut's people.
|
Words | | |
3. [11:81] | ḳâlû yâ lûṭu innâ rusülü rabbike ley yeṣilû ileyke feesri biehlike biḳiṭ`im mine-lleyli velâ yeltefit minküm eḥadün ille-mraetek. innehû müṣîbühâ mâ eṣâbehüm. inne mev`idehümu-ṣṣubḥ. eleyse-ṣṣubḥu biḳarîb. | قالوا يا لوط إنا رسل ربك لن يصلوا إليك فأسر بأهلك بقطع من الليل ولا يلتفت منكم أحد إلا امرأتك إنه مصيبها ما أصابهم إن موعدهم الصبح أليس الصبح بقريب قَالُواْ يَا لُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَن يَصِلُواْ إِلَيْكَ فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَلاَ يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ إِلاَّ امْرَأَتَكَ إِنَّهُ مُصِيبُهَا مَا أَصَابَهُمْ إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ |
---|
Elmalılı | Melekler dediler: "Ey Lut! Şundan emin ol ki, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla zarar veremezler. Sen, gecenin bir kısmı olunca ailenle birlikte hemen buradan çık git. İçinizden hiç kimse geri kalmasın, eşin başka. Çünkü ona da onlara gelecek olan musibet gelecektir. Haberin olsun, helâk zamanları sabah vaktidir. Zaten sabah yakın değil mi?" |
Y. Ali | (The Messengers) said: "O Lut! We are Messengers from thy Lord! By no means shall they reach thee! now travel with thy family while yet a part of the night remains, and let not any of you look back: but thy wife (will remain behind): To her will happen what happens to the people. Morning is their time appointed: Is not the morning nigh?"
|
Words | | |
4. [11:89] | veyâ ḳavmi lâ yecrimenneküm şiḳâḳî ey yüṣîbeküm miŝlü mâ eṣâbe ḳavme nûḥin ev ḳavme hûdin ev ḳavme ṣâliḥ. vemâ ḳavmü lûṭim minküm bibe`îd. | ويا قوم لا يجرمنكم شقاقي أن يصيبكم مثل ما أصاب قوم نوح أو قوم هود أو قوم صالح وما قوم لوط منكم ببعيد وَيَا قَوْمِ لاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاقِي أَن يُصِيبَكُم مِّثْلُ مَا أَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ أَوْ قَوْمَ هُودٍ أَوْ قَوْمَ صَالِحٍ وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِّنكُم بِبَعِيدٍ |
---|
Elmalılı | "Ey kavmim! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nuh kavminin veya Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelen musibetler gibi bir musibete uğratmasın. Lut kavmi de sizden uzak değildir. |
Y. Ali | "And O my people! let not my dissent (from you) cause you to sin, lest ye suffer a fate similar to that of the people of Noah or of Hud or of Salih, nor are the people of Lut far off from you!
|
Words | | |
5. [15:59] | illâ âle lûṭ. innâ lemüneccûhüm ecme`în. | إلا آل لوط إنا لمنجوهم أجمعين إِلاَّ آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ |
---|
Elmalılı | Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız. |
Y. Ali | "Excepting the adherents of Lut: them we are certainly (charged) to save (from harm),- All -
|
Words | | |
6. [15:61] | felemmâ câe âle lûṭini-lmürselûn. | فلما جاء آل لوط المرسلون فَلَمَّا جَاءَ آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ |
---|
Elmalılı | Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince, |
Y. Ali | At length when the messengers arrived among the adherents of Lut,
|
Words | | |
7. [22:43] | veḳavmü ibrâhîme veḳavmü lûṭ. | وقوم إبراهيم وقوم لوط وَقَوْمُ إِبْرَاهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍ |
---|
Elmalılı | İbrahim'in kavmi de, Lût'un kavmi de (peygamberlerini) yalancı saydılar. |
Y. Ali | Those of Abraham and Lut;
|
Words | | |
8. [26:160] | keẕẕebet ḳavmü lûṭini-lmürselîn. | كذبت قوم لوط المرسلين كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ |
---|
Elmalılı | Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. |
Y. Ali | The people of Lut rejected the messengers.
|
Words | | |
9. [26:161] | iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm lûṭun elâ tetteḳûn. | إذ قال لهم أخوهم لوط ألا تتقون إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ |
---|
Elmalılı | Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan kormaz mısınız?" |
Y. Ali | Behold, their brother Lut said to them: "Will ye not fear (Allah)?
|
Words | | |
10. [26:167] | ḳâlû leil lem tentehi yâ lûṭu letekûnenne mine-lmuḫracîn. | قالوا لئن لم تنته يا لوط لتكونن من المخرجين قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar şöyle dediler: "Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bilki, sürülenlerden olacaksın." |
Y. Ali | They said: "If thou desist not, O Lut! thou wilt assuredly be cast out!"
|
Words | | |
11. [27:56] | femâ kâne cevâbe ḳavmihî illâ en ḳâlû aḫricû âle lûṭim min ḳaryetiküm. innehüm ünâsüy yeteṭahherûn. | فما كان جواب قومه إلا أن قالوا أخرجوا آل لوط من قريتكم إنهم أناس يتطهرون فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا أَخْرِجُوا آلَ لُوطٍ مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ |
---|
Elmalılı | Buna kavminin cevabı sadece: "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar (bizim yaptıklarımızdan) temiz kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu. |
Y. Ali | But his people gave no other answer but this: they said, "Drive out the followers of Lut from your city: these are indeed men who want to be clean and pure!"
|
Words | | |
12. [29:26] | feâmene lehû lûṭ. veḳâle innî mühâcirun ilâ rabbî. innehû hüve-l`azîzü-lḥakîm. | فآمن له لوط وقال إني مهاجر إلى ربي إنه هو العزيز الحكيم فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَى رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
---|
Elmalılı | Bunun üzerine ona sadece Lut iman etti. (İbrahim) de dedi ki: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Şüphe yok ki O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." |
Y. Ali | But Lut had faith in Him: He said: "I will leave home for the sake of my Lord: for He is Exalted in Might, and Wise."
|
Words | | |
13. [38:13] | veŝemûdü veḳavmü lûṭiv veaṣḥâbü-l'eykeh. ülâike-l'aḥzâb. | وثمود وقوم لوط وأصحاب الأيكة أولئك الأحزاب وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ أُوْلَئِكَ الْأَحْزَابُ |
---|
Elmalılı | Semûd kavmi, Lut kavmi ve Eykeliler (Şuayb kavmi) de yalanlamışlardı. İşte o çeşitli partiler bunlardır. |
Y. Ali | And Thamud, and the people of Lut, and the Companions of the Wood; - such were the Confederates.
|
Words | | |
14. [50:13] | ve`âdüv vefir`avnü veiḫvânü lûṭ. | وعاد وفرعون وإخوان لوط وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ |
---|
Elmalılı | Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar). |
Y. Ali | The 'Ad, Pharaoh, the brethren of Lut,
|
Words | | |
15. [54:33] | keẕẕebet ḳavmü lûṭim binnüẕür. | كذبت قوم لوط بالنذر كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ |
---|
Elmalılı | Lût kavmi de uyarıları yalanladı. |
Y. Ali | The people of Lut rejected (his) warning.
|
Words | | |
16. [54:34] | innâ erselnâ `aleyhim ḥâṣiben illâ âle lûṭ. necceynâhüm biseḥar. | إنا أرسلنا عليهم حاصبا إلا آل لوط نجيناهم بسحر إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ |
---|
Elmalılı | Biz de onların üzerlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik. Yalnız Lût ailesini seher vakti kurtardık, |
Y. Ali | We sent against them a violent Tornado with showers of stones, (which destroyed them), except Lut's household: them We delivered by early Dawn,-
|
Words | | |
17. [66:10] | ḍarabe-llâhü meŝelel lilleẕîne keferü-mraete nûḥiv vemraete lûṭ. kânetâ taḥte `abdeyni min `ibâdinâ ṣâliḥayni feḫânetâhümâ felem yugniyâ `anhümâ mine-llâhi şey'ev veḳîle-dḫule-nnâra me`a-ddâḫilîn. | ضرب الله مثلا للذين كفروا امرأت نوح وامرأت لوط كانتا تحت عبدين من عبادنا صالحين فخانتاهما فلم يغنيا عنهما من الله شيئا وقيل ادخلا النار مع الداخلين ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ كَفَرُوا امْرَأَتَ نُوحٍ وَامْرَأَتَ لُوطٍ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَقِيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ |
---|
Elmalılı | Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında idiler, onlara hıyanet ettiler. (Kocaları,) Allah'tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi girenlerle birlikte siz de ateşe girin!" denildi. |
Y. Ali | Allah sets forth, for an example to the Unbelievers, the wife of Noah and the wife of Lut: they were (respectively) under two of our righteous servants, but they were false to their (husbands), and they profited nothing before Allah on their account, but were told: "Enter ye the Fire along with (others) that enter!"
|
Words | | |