1. [5:37] | yürîdûne ey yaḫrucû mine-nnâri vemâ hüm biḫâricîne minhâ. velehüm `aẕâbüm müḳîm. | يريدون أن يخرجوا من النار وما هم بخارجين منها ولهم عذاب مقيم يُرِيدُونَ أَن يَخْرُجُواْ مِنَ النَّارِ وَمَا هُم بِخَارِجِينَ مِنْهَا وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ |
---|
Elmalılı | Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır. |
Y. Ali | Their wish will be to get out of the Fire, but never will they get out therefrom: their penalty will be one that endures.
|
Words | | |
2. [9:21] | yübeşşiruhüm rabbühüm biraḥmetim minhü veriḍvâniv vecennâtil lehüm fîhâ ne`îmüm müḳîm. | يبشرهم ربهم برحمة منه ورضوان وجنات لهم فيها نعيم مقيم يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُم بِرَحْمَةٍ مِّنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَّهُمْ فِيهَا نَعِيمٌ مُّقِيمٌ |
---|
Elmalılı | Rab'leri, onları kendi katından bir rahmet, bir rıza ve bir cennetle müjdeler ki o cennette onlar için bitmez tükenmez nimetler vardır. |
Y. Ali | Their Lord doth give them glad tidings of a Mercy from Himself, of His good pleasure, and of gardens for them, wherein are delights that endure:
|
Words | | |
3. [9:68] | ve`ade-llâhü-lmünâfiḳîne velmünâfiḳâti velküffâra nâra cehenneme ḫâlidîne fîhâ. hiye ḥasbühüm. vele`anehümü-llâh. velehüm `aẕâbüm müḳîm. | وعد الله المنافقين والمنافقات والكفار نار جهنم خالدين فيها هي حسبهم ولعنهم الله ولهم عذاب مقيم وَعَدَ الله الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا هِيَ حَسْبُهُمْ وَلَعَنَهُمُ اللّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّقِيمٌ |
---|
Elmalılı | Allah, erkek kadın bütün münafıklara ve bütün kâfirlere cehennem ateşini ebedî olarak vaad buyurdu. O ateş onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir. Onlara bitmez tükenmez bir azap vardır. |
Y. Ali | Allah hath promised the Hypocrites men and women, and the rejecters, of Faith, the fire of Hell: Therein shall they dwell: Sufficient is it for them: for them is the curse of Allah, and an enduring punishment,-
|
Words | | |
4. [11:39] | fesevfe ta`lemûne mey ye'tîhi `aẕâbüy yuḫzîhi veyeḥillü `aleyhi `aẕâbüm müḳîm. | فسوف تعلمون من يأتيه عذاب يخزيه ويحل عليه عذاب مقيم فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُّقِيمٌ |
---|
Elmalılı | O perişan edici azabın kime geleceğini ve o sürekli azabın kimin başına ineceğini ilerde bileceksiniz. |
Y. Ali | "But soon will ye know who it is on whom will descend a penalty that will cover them with shame,- on whom will be unloosed a penalty lasting:"
|
Words | | |
5. [14:40] | rabbi-c`alnî müḳîme-ṣṣalâti vemin ẕürriyyetî. rabbenâ veteḳabbel dü`â'. | رب اجعلني مقيم الصلاة ومن ذريتي ربنا وتقبل دعاء رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ |
---|
Elmalılı | "Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! duamı kabul et! |
Y. Ali | O my Lord! make me one who establishes regular Prayer, and also (raise such) among my offspring O our Lord! and accept Thou my Prayer.
|
Words | | |
6. [15:76] | veinnehâ lebisebîlim müḳîm. | وإنها لبسبيل مقيم وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقيمٍ |
---|
Elmalılı | Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır. |
Y. Ali | And the (cities were) right on the high-road.
|
Words | | |
7. [39:40] | mey ye'tîhi `aẕâbüy yuḫzîhi veyeḥillü `aleyhi `aẕâbüm müḳîm. | من يأتيه عذاب يخزيه ويحل عليه عذاب مقيم مَن يَأْتِيهِ عَذَابٌ يُخْزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُّقِيمٌ |
---|
Elmalılı | "Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin üzerine konacağını." |
Y. Ali | "Who it is to whom comes a Penalty of ignominy, and on whom descends a Penalty that abides."
|
Words | | |
8. [42:45] | veterâhüm yü`raḍûne `aleyhâ ḫâşi`îne mine-ẕẕülli yenżurûne min ṭarfin ḫafiyy. veḳâle-lleẕîne âmenû inne-lḫâsirîne-lleẕîne ḫasirû enfüsehüm veehlîhim yevme-lḳiyâmeh. elâ inne-żżâlimîne fî `aẕâbim müḳîm. | وتراهم يعرضون عليها خاشعين من الذل ينظرون من طرف خفي وقال الذين آمنوا إن الخاسرين الذين خسروا أنفسهم وأهليهم يوم القيامة ألا إن الظالمين في عذاب مقيم وَتَرَاهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَاشِعِينَ مِنَ الذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرْفٍ خَفِيٍّ وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلَا إِنَّ الظَّالِمِينَ فِي عَذَابٍ مُّقِيمٍ |
---|
Elmalılı | Sen, onların aşağılıktan dolayı başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarlarken ateşe sunulduklarını görürsün, iman edenler de: "Gerçekten zarara uğrayanlar hem kendilerine hem de ailelerine kıyamet günü yazık etmiş olan kimselerdir."diyeceklerdir. İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap içerisindedirler. |
Y. Ali | And thou wilt see them brought forward to the (Penalty), in a humble frame of mind because of (their) disgrace, (and) looking with a stealthy glance. And the Believers will say: "Those are indeed in loss, who have given to perdition their own selves and those belonging to them on the Day of Judgment. Behold! Truly the Wrong-doers are in a lasting Penalty!"
|
Words | | |