1. [3:137] | ḳad ḫalet min ḳabliküm sünenün fesîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmükeẕẕibîn. | قد خلت من قبلكم سنن فسيروا في الأرض فانظروا كيف كان عاقبة المكذبين قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُواْ فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
---|
Elmalılı | Muhakkak ki sizden önce birçok olaylar, şeriatler gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin, dolaşın da yalancıların sonunun nasıl olduğunu bir görün. |
Y. Ali | Many were the Ways of Life that have passed away before you: travel through the earth, and see what was the end of those who rejected Truth.
|
Words | | |
2. [6:11] | ḳul sîrû fi-l'arḍi ŝümme-nżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmükeẕẕibîn. | قل سيروا في الأرض ثم انظروا كيف كان عاقبة المكذبين قُلْ سِيرُواْ فِي الْأَرْضِ ثُمَّ انظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
---|
Elmalılı | De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, görün!". |
Y. Ali | Say: "Travel through the earth and see what was the end of those who rejected Truth."
|
Words | | |
3. [16:36] | veleḳad be`aŝnâ fî külli ümmetir rasûlen eni-`büdü-llâhe vectenibu-ṭṭâgût. feminhüm men hede-llâhü veminhüm men ḥaḳḳat `aleyhi-ḍḍalâleh. fesîrû fi-l'arḍi fenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lmükeẕẕibîn. | ولقد بعثنا في كل أمة رسولا أن اعبدوا الله واجتنبوا الطاغوت فمنهم من هدى الله ومنهم من حقت عليه الضلالة فسيروا في الأرض فانظروا كيف كان عاقبة المكذبين وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ فَمِنْهُم مَّنْ هَدَى اللّهُ وَمِنْهُم مَّنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلاَلَةُ فَسِيرُواْ فِي الْأَرْضِ فَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
---|
Elmalılı | Andolsun ki biz her ümmete, "Allah'a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının." diye bir peygamber gönderdik. Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yer yüzünde bir gezip dolaşın da bakın ki, peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu bir görün? |
Y. Ali | For We assuredly sent amongst every People a messenger, (with the Command), "Serve Allah, and eschew Evil": of the People were some whom Allah guided, and some on whom error became inevitably (established). So travel through the earth, and see what was the end of those who denied (the Truth).
|
Words | | |
4. [43:25] | fenteḳamnâ minhüm fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmükeẕẕibîn. | فانتقمنا منهم فانظر كيف كان عاقبة المكذبين فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
---|
Elmalılı | Biz de onlardan intikam aldık. Bak peygamberleri yalanlayanların sonu nasıl oldu! |
Y. Ali | So We exacted retribution from them: now see what was the end of those who rejected (Truth)!
|
Words | | |
5. [56:92] | veemmâ in kâne mine-lmükeẕẕibîne-ḍḍâllîn. | وأما إن كان من المكذبين الضالين وَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُكَذِّبِينَ الضَّالِّينَ |
---|
Elmalılı | Ama yalanlayıcı sapıklardan ise; |
Y. Ali | And if he be of those who treat (Truth) as Falsehood, who go wrong,
|
Words | | |
6. [68:8] | felâ tüṭi`i-lmükeẕẕibîn. | فلا تطع المكذبين فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ |
---|
Elmalılı | O halde, yalanlayıcılara itaat etme. |
Y. Ali | So hearken not to those who deny (the Truth).
|
Words | | |