1. [8:8] | liyüḥiḳḳa-lḥaḳḳa veyübṭile-lbâṭile velev kerihe-lmücrimûn. | ليحق الحق ويبطل الباطل ولو كره المجرمون لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ |
---|
Elmalılı | Ki, hakkın hak olduğunu tanıtsın ve batılı büsbütün yok etsin, varsın o günahkârlar istemesin. |
Y. Ali | That He might justify Truth and prove Falsehood false, distasteful though it be to those in guilt.
|
Words | | |
2. [17:81] | veḳul câe-lḥaḳḳu vezeheḳa-lbâṭil. inne-lbâṭile kâne zehûḳâ. | وقل جاء الحق وزهق الباطل إن الباطل كان زهوقا وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا |
---|
Elmalılı | (Ey Muhammed!) De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Elbette batıl yok olmaya mahkumdur." |
Y. Ali | And say: "Truth has (now) arrived, and Falsehood perished: for Falsehood is (by its nature) bound to perish."
|
Words | | |
3. [21:18] | bel naḳẕifü bilḥaḳḳi `ale-lbâṭili feyedmeguhû feiẕâ hüve zâhiḳ. velekümü-lveylü mimmâ teṣifûn. | بل نقذف بالحق على الباطل فيدمغه فإذا هو زاهق ولكم الويل مما تصفون بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ |
---|
Elmalılı | Hayır, biz hakkı batılın başına çarparız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsın (batıl) o anda yok olup gitmiştir. Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan ötürü size yazıklar olsun. |
Y. Ali | Nay, We hurl the Truth against falsehood, and it knocks out its brain, and behold, falsehood doth perish! Ah! woe be to you for the (false) things ye ascribe (to Us).
|
Words | | |
4. [22:62] | ẕâlike bienne-llâhe hüve-lḥaḳḳu veenne mâ yed`ûne min dûnihî hüve-lbâṭilü veenne-llâhe hüve-l`aliyyü-lkebîr. | ذلك بأن الله هو الحق وأن ما يدعون من دونه هو الباطل وأن الله هو العلي الكبير ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ هُوَ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ |
---|
Elmalılı | (Bu sonsuz güç şundandır) Çünkü Allah, varlığı kendinden olan Hak'tır. Müşriklerin O'nu bırakıp da tapındıkları putlar ise hep bâtıldır. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür. |
Y. Ali | That is because Allah - He is the Reality; and those besides Him whom they invoke,- they are but vain Falsehood: verily Allah is He, Most High, Most Great.
|
Words | | |
5. [31:30] | ẕâlike bienne-llâhe hüve-lḥaḳḳu veenne mâ yed`ûne min dûnihi-lbâṭili veenne-llâhe hüve-l`aliyyü-lkebîr. | ذلك بأن الله هو الحق وأن ما يدعون من دونه الباطل وأن الله هو العلي الكبير ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ |
---|
Elmalılı | Bu da şundandır ki, Allah hakkın ta kendisidir. (İnsanların) O'ndan başka taptıkları ise mutlaka batıldır. Şüphesiz ki Allah, çok yücedir, çok büyüktür. |
Y. Ali | That is because Allah is the (only) Reality, and because whatever else they invoke besides Him is Falsehood; and because Allah,- He is the Most High, Most Great.
|
Words | | |
6. [34:49] | ḳul câe-lḥaḳḳu vemâ yübdiü-lbâṭilü vemâ yü`îd. | قل جاء الحق وما يبدئ الباطل وما يعيد قُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ |
---|
Elmalılı | De ki: "Hak geldi, batılın önü de kalmaz, sonu da." |
Y. Ali | Say: "The Truth has arrived, and Falsehood neither creates anything new, nor restores anything."
|
Words | | |
7. [41:42] | lâ ye'tîhi-lbâṭilü mim beyni yedeyhi velâ min ḫalfih. tenzîlüm min ḥakîmin ḥamîd. | لا يأتيه الباطل من بين يديه ولا من خلفه تنزيل من حكيم حميد لاَّ يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنْزِيلٌ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ |
---|
Elmalılı | Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, öğülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir. |
Y. Ali | No falsehood can approach it from before or behind it: It is sent down by One Full of Wisdom, Worthy of all Praise.
|
Words | | |
8. [42:24] | em yeḳûlûne-fterâ `ale-llâhi keẕibâ. feiy yeşei-llâhü yaḫtim `alâ ḳalbik. veyemḥu-llâhü-lbâṭile veyüḥiḳḳu-lḥaḳḳa bikelimâtih. innehû `alîmüm biẕâti-ṣṣudûr. | أم يقولون افترى على الله كذبا فإن يشإ الله يختم على قلبك ويمح الله الباطل ويحق الحق بكلماته إنه عليم بذات الصدور أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَإِن يَشَإِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَى قَلْبِكَ وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
---|
Elmalılı | Yoksa onlar, senin hakkında: "Allah'a karşı yalan uydurdu." mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler; batılı yok eder ve sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki O kalplerde bulunan şeyleri hakkıyla bilir. |
Y. Ali | What! Do they say, "He has forged a falsehood against Allah"? But if Allah willed, He could seal up thy heart. And Allah blots out Vanity, and proves the Truth by His Words. For He knows well the secrets of all hearts.
|
Words | | |
9. [47:3] | ẕâlike bienne-lleẕîne keferü-ttebe`ü-lbâṭile veenne-lleẕîne âmenü-ttebe`ü-lḥaḳḳa mir rabbihim. keẕâlike yaḍribü-llâhü linnâsi emŝâlehüm. | ذلك بأن الذين كفروا اتبعوا الباطل وأن الذين آمنوا اتبعوا الحق من ربهم كذلك يضرب الله للناس أمثالهم ذَلِكَ بِأَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا اتَّبَعُوا الْبَاطِلَ وَأَنَّ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّبَعُوا الْحَقَّ مِن رَّبِّهِمْ كَذَلِكَ يَضْرِبُ اللَّهُ لِلنَّاسِ أَمْثَالَهُمْ |
---|
Elmalılı | Bu, inkâr edenlerin batıla uymaları ve iman edenlerin de Rablerinden gelen gerçeğe tâbi olmalarından dolayı böyledir. İşte böylece Allah insanlara kendi misallerini anlatır. |
Y. Ali | This because those who reject Allah follow vanities, while those who believe follow the Truth from their Lord: Thus does Allah set forth for men their lessons by similitudes.
|
Words | | |