1. [39:44] | ḳul lillâhi-şşefâ`atü cemî`â. lehû mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. ŝümme ileyhi türce`ûn. | قل لله الشفاعة جميعا له ملك السماوات والأرض ثم إليه ترجعون قُل لِّلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَّهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
---|
Elmalılı | De ki: "Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz." |
Y. Ali | Say: "To Allah belongs exclusively (the right to grant) intercession: to Him belongs the dominion of the heavens and the earth: In the End, it is to Him that ye shall be brought back."
|
Words | | |
2. [40:3] | gâfiri-ẕẕembi veḳâbili-ttevbi şedîdi-l`iḳâbi ẕi-ṭṭavl. lâ ilâhe illâ hû. ileyhi-lmeṣîr. | غافر الذنب وقابل التوب شديد العقاب ذي الطول لا إله إلا هو إليه المصير غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ |
---|
Elmalılı | O, günah bağışlayıcı, tevbe kabul edici, azabı şiddetli, kerem sahibi Allah'tandır ki O'ndan başka ilâh yoktur. Hem dönüş O'nadır. |
Y. Ali | Who forgiveth sin, accepteth repentance, is strict in punishment, and hath a long reach (in all things). there is no god but He: to Him is the final goal.
|
Words | | |
3. [40:43] | lâ cerame ennemâ ted`ûnenî ileyhi leyse lehû da`vetün fi-ddünyâ velâ fi-l'âḫirati veenne meraddenâ ile-llâhi veenne-lmüsrifîne hüm aṣḥâbü-nnâr. | لا جرم أنما تدعونني إليه ليس له دعوة في الدنيا ولا في الآخرة وأن مردنا إلى الله وأن المسرفين هم أصحاب النار لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِي إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْآخِرَةِ وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ |
---|
Elmalılı | "Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da, ahirette de bir davet hakkı yoktur. Hepimizin dönüşü Allah'adır. Şüphesiz haddi aşanların hepsi cehennemliktir." |
Y. Ali | "Without doubt ye do call me to one who is not fit to be called to, whether in this world, or in the Hereafter; our return will be to Allah; and the Transgressors will be Companions of the Fire!
|
Words | | |
4. [41:5] | veḳâlû ḳulûbünâ fî ekinnetim mimmâ ted`ûnâ ileyhi vefî âẕâninâ vaḳruv vemim beyninâ vebeynike ḥicâbün fa`mel innenâ `âmilûn. | وقالوا قلوبنا في أكنة مما تدعونا إليه وفي آذاننا وقر ومن بيننا وبينك حجاب فاعمل إننا عاملون وَقَالُوا قُلُوبُنَا فِي أَكِنَّةٍ مِّمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ وَفِي آذَانِنَا وَقْرٌ وَمِن بَيْنِنَا وَبَيْنِكَ حِجَابٌ فَاعْمَلْ إِنَّنَا عَامِلُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar: "Ey Muhammed! Senin bizi davet ettiğin şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Seninle bizim aramızda anlaşmamıza engel bir de perde vardır. Sen istediğini yap, çünkü biz yapıyoruz" dediler. |
Y. Ali | They say: "Our hearts are under veils, (concealed) from that to which thou dost invite us, and in our ears in a deafness, and between us and thee is a screen: so do thou (what thou wilt); for us, we shall do (what we will!)"
|
Words | | |
5. [41:6] | ḳul innemâ ene beşerum miŝlüküm yûḥâ ileyye ennemâ ilâhüküm ilâhüv vâḥidün festeḳîmû ileyhi vestagfirûh. veveylül lilmüşrikîn. | قل إنما أنا بشر مثلكم يوحى إلي أنما إلهكم إله واحد فاستقيموا إليه واستغفروه وويل للمشركين قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَاسْتَقِيمُوا إِلَيْهِ وَاسْتَغْفِرُوهُ وَوَيْلٌ لِّلْمُشْرِكِينَ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım, ancak bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık hep O'na yönelin ve O'ndan bağışlanma dileyin. Vay O'na ortak koşanların haline! |
Y. Ali | Say thou: "I am but a man like you: It is revealed to me by Inspiration, that your Allah is one Allah: so stand true to Him, and ask for His Forgiveness." And woe to those who join gods with Allah,-
|
Words | | |
6. [41:47] | ileyhi yüraddü `ilmü-ssâ`ah. vemâ taḫrucü min ŝemerâtim min ekmâmihâ vemâ taḥmilü min ünŝâ velâ teḍa`u illâ bi`ilmih. veyevme yünâdîhim eyne şürakâî ḳâlû âẕennâke mâ minnâ min şehîd. | إليه يرد علم الساعة وما تخرج من ثمرات من أكمامها وما تحمل من أنثى ولا تضع إلا بعلمه ويوم يناديهم أين شركائي قالوا آذناك ما منا من شهيد إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَاتٍ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍ |
---|
Elmalılı | Kıyamet zamanını bilmek ancak Allah'a havale edilir. Onun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Allah onlara: "Bana koştuğunuz ortaklarım nerede?" diye seslendiği gün, onlar: "Senin ortağın olduğuna dair bizden hiçbir şahit olmadığını sana arz ederiz." derler. |
Y. Ali | To Him is referred the Knowledge of the Hour (of Judgment: He knows all): No date-fruit comes out of its sheath, nor does a female conceive (within her womb) nor bring forth the Day that (Allah) will propound to them the (question), "Where are the partners (ye attributed to Me?" They will say, "We do assure thee not one of us can bear witness!"
|
Words | | |
7. [42:13] | şera`a leküm mine-ddîni mâ veṣṣâ bihî nûḥav velleẕî evḥaynâ ileyke vemâ veṣṣaynâ bihî ibrâhîme vemûsâ ve`îsâ en eḳîmü-ddîne velâ teteferraḳû fîh. kebüra `ale-lmüşrikîne mâ ted`ûhüm ileyh. allâhü yectebî ileyhi mey yeşâü veyehdî ileyhi mey yünîb. | شرع لكم من الدين ما وصى به نوحا والذي أوحينا إليك وما وصينا به إبراهيم وموسى وعيسى أن أقيموا الدين ولا تتفرقوا فيه كبر على المشركين ما تدعوهم إليه الله يجتبي إليه من يشاء ويهدي إليه من ينيب شَرَعَ لَكُم مِّنَ الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ |
---|
Elmalılı | Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir. |
Y. Ali | The same religion has He established for you as that which He enjoined on Noah - the which We have sent by inspiration to thee - and that which We enjoined on Abraham, Moses, and Jesus: Namely, that ye should remain steadfast in religion, and make no divisions therein: to those who worship other things than Allah, hard is the (way) to which thou callest them. Allah chooses to Himself those whom He pleases, and guides to Himself those who turn (to Him).
|
Words | | |
8. [46:11] | veḳâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû lev kâne ḫayram mâ sebeḳûnâ ileyh. veiẕ lem yehtedû bihî feseyeḳûlûne hâẕâ ifkün ḳadîm. | وقال الذين كفروا للذين آمنوا لو كان خيرا ما سبقونا إليه وإذ لم يهتدوا به فسيقولون هذا إفك قديم وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْرًا مَّا سَبَقُونَا إِلَيْهِ وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهِ فَسَيَقُولُونَ هَذَا إِفْكٌ قَدِيْمٌ |
---|
Elmalılı | İnkâr edenler, iman ednler için: "Eğer İslâm'da bir hayır olsaydı onlar, onu kabulde bizi geçemezlerdi." derler. Bununla muvaffak olamayınca da: "Bu eski bir yalandır." diyeceklerdir. |
Y. Ali | The Unbelievers say of those who believe: "If (this Message) were a good thing, (such men) would not have gone to it first, before us!" And seeing that they guide not themselves thereby, they will say, "this is an (old,) falsehood!"
|
Words | | |
9. [50:16] | veleḳad ḫalaḳne-l'insâne vena`lemü mâ tüvesvisü bihî nefsüh. venaḥnü aḳrabü ileyhi min ḥabli-lverîd. | ولقد خلقنا الإنسان ونعلم ما توسوس به نفسه ونحن أقرب إليه من حبل الوريد وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ |
---|
Elmalılı | Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. |
Y. Ali | It was We Who created man, and We know what dark suggestions his soul makes to him: for We are nearer to him than (his) jugular vein.
|
Words | | |
10. [56:85] | venaḥnü aḳrabü ileyhi minküm velâkil lâ tübṣirûn. | ونحن أقرب إليه منكم ولكن لا تبصرون وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَكِن لَّا تُبْصِرُونَ |
---|
Elmalılı | Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz. |
Y. Ali | But We are nearer to him than ye, and yet see not,-
|
Words | | |
11. [58:9] | yâ eyyühe-lleẕîne âmenû iẕâ tenâceytüm felâ tetenâcev bil'iŝmi vel`udvâni vema`ṣiyeti-rrasûli vetenâcev bilbirri vettaḳvâ. vetteḳu-llâhe-lleẕî ileyhi tuḥşerûn. | يا أيها الذين آمنوا إذا تناجيتم فلا تتناجوا بالإثم والعدوان ومعصيت الرسول وتناجوا بالبر والتقوى واتقوا الله الذي إليه تحشرون يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
---|
Elmalılı | Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman günahı düşmanlığı ve Peygamber'e karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun. |
Y. Ali | O ye who believe! When ye hold secret counsel, do it not for iniquity and hostility, and disobedience to the Prophet; but do it for righteousness and self-restraint; and fear Allah, to Whom ye shall be brought back.
|
Words | | |
12. [70:4] | ta`rucü-lmelâiketü verrûḥu ileyhi fî yevmin kâne miḳdâruhû ḫamsîne elfe seneh. | تعرج الملائكة والروح إليه في يوم كان مقداره خمسين ألف سنة تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ |
---|
Elmalılı | Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar. |
Y. Ali | The angels and the spirit ascend unto him in a Day the measure whereof is (as) fifty thousand years:
|
Words | | |
13. [73:8] | veẕküri-sme rabbike vetebettel ileyhi tebtîlâ. | واذكر اسم ربك وتبتل إليه تبتيلا وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا |
---|
Elmalılı | Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel. |
Y. Ali | But keep in remembrance the name of thy Lord and devote thyself to Him whole-heartedly.
|
Words | | |