1. [10:73] | fekeẕẕebûhü fenecceynâhü vemem me`ahû fi-lfülki vece`alnâhüm ḫalâife veagraḳne-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ. fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmünẕerîn. | فكذبوه فنجيناه ومن معه في الفلك وجعلناهم خلائف وأغرقنا الذين كذبوا بآياتنا فانظر كيف كان عاقبة المنذرين فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ فِي الْفُلْكِ وَجَعَلْنَاهُمْ خَلاَئِفَ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنذَرِينَ |
---|
Elmalılı | Buna rağmen yine de onu inkâr ettiler. Biz de onu ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık. Ve onları yeryüzüne halifeler yaptık. Âyetlerimizi inkâr edenleri ise suda boğduk. Bak işte uyarılanların akıbeti nasıl oldu. |
Y. Ali | They rejected Him, but We delivered him, and those with him, in the Ark, and We made them inherit (the earth), while We overwhelmed in the flood those who rejected Our Signs. Then see what was the end of those who were warned (but heeded not)!
|
Words | | |
2. [26:173] | veemṭarnâ `aleyhim meṭarâ. fesâe meṭaru-lmünẕerîn. | وأمطرنا عليهم مطرا فساء مطر المنذرين وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنذَرِينَ |
---|
Elmalılı | Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu! |
Y. Ali | We rained down on them a shower (of brimstone): and evil was the shower on those who were admonished (but heeded not)!
|
Words | | |
3. [26:194] | `alâ ḳalbike litekûne mine-lmünẕirîn. | على قلبك لتكون من المنذرين عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ |
---|
Elmalılı | Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine; |
Y. Ali | To thy heart and mind, that thou mayest admonish.
|
Words | | |
4. [27:58] | veemṭarnâ `aleyhim meṭarâ. fesâe meṭaru-lmünẕerîn. | وأمطرنا عليهم مطرا فساء مطر المنذرين وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنذَرِينَ |
---|
Elmalılı | Onların üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki, ne kötü idi uyarılanların yağmuru! |
Y. Ali | And We rained down on them a shower (of brimstone): and evil was the shower on those who were admonished (but heeded not)!
|
Words | | |
5. [27:92] | veen etlüve-lḳur'ân. femeni-htedâ feinnemâ yehtedî linefsih. vemen ḍalle feḳul innemâ ene mine-lmünẕirîn. | وأن أتلو القرآن فمن اهتدى فإنما يهتدي لنفسه ومن ضل فقل إنما أنا من المنذرين وَأَنْ أَتْلُوَاْ الْقُرْآنَ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنذِرِينَ |
---|
Elmalılı | "Ve Kur'ân'ı okumam emredildi." Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: "Ben sadece uyarıcılardanım." |
Y. Ali | And to rehearse the Qur'an: and if any accept guidance, they do it for the good of their own souls, and if any stray, say: "I am only a Warner".
|
Words | | |
6. [37:73] | fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmünẕerîn. | فانظر كيف كان عاقبة المنذرين فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنذَرِينَ |
---|
Elmalılı | Sonra da bak o uyarılanların sonu nasıl oldu? |
Y. Ali | Then see what was the end of those who were admonished (but heeded not),-
|
Words | | |
7. [37:177] | feiẕâ nezele bisâḥatihim fesâe ṣabâḥu-lmünẕerîn. | فإذا نزل بساحتهم فساء صباح المنذرين فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَاءَ صَبَاحُ الْمُنذَرِينَ |
---|
Elmalılı | Fakat (azabımız) onların sahasına indiği zaman, (o acı sonuçla) uyarılanların sabahı ne kötüdür! |
Y. Ali | But when it descends into the open space before them, evil will be the morning for those who were warned (and heeded not)!
|
Words | | |