1. [4:94] | yâ eyyühe-lleẕîne âmenû iẕâ ḍarabtüm fî sebîli-llâhi fetebeyyenû velâ teḳûlû limen elḳâ ileykümü-sselâme leste mü'minâ. tebtegûne `araḍa-lḥayâti-ddünyâ. fe`inde-llâhi megânimü keŝîrah. keẕâlike küntüm min ḳablü femenne-llâhü `aleyküm fetebeyyenû. inne-llâhe kâne bimâ ta`melûne ḫabîrâ. | يا أيها الذين آمنوا إذا ضربتم في سبيل الله فتبينوا ولا تقولوا لمن ألقى إليكم السلام لست مؤمنا تبتغون عرض الحياة الدنيا فعند الله مغانم كثيرة كذلك كنتم من قبل فمن الله عليكم فتبينوا إن الله كان بما تعملون خبيرا يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَتَبَيَّنُواْ وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ أَلْقَى إِلَيْكُمُ السَّلاَمَ لَسْتَ مُؤْمِنًا تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فَعِندَ اللّهِ مَغَانِمُ كَثِيرَةٌ كَذَلِكَ كُنتُم مِّن قَبْلُ فَمَنَّ اللّهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُواْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا |
---|
Elmalılı | Ey İman edenler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mümini kâfirden ayırmak için iyice araştırın. Size selam veren kimseye, dünya hayatının menfaatini gözeterek, "Sen mümin değilsin" demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâm'a ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz. Sonra Allah size lutufta bulundu. Onun için iyice araştırın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. |
Y. Ali | O ye who believe! When ye go abroad in the cause of Allah, investigate carefully, and say not to any one who offers you a salutation: "Thou art none of a believer!" Coveting the perishable goods of this life: with Allah are profits and spoils abundant. Even thus were ye yourselves before, till Allah conferred on you His favours: Therefore carefully investigate. For Allah is well aware of all that ye do.
|
Words | | |
2. [6:66] | vekeẕẕebe bihî ḳavmüke vehüve-lḥaḳḳ. ḳul lestü `aleyküm bivekîl. | وكذب به قومك وهو الحق قل لست عليكم بوكيل وَكَذَّبَ بِهِ قَوْمُكَ وَهُوَ الْحَقُّ قُل لَّسْتُ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ |
---|
Elmalılı | Kavmin o (Kur'ân'ı) yalan saydı, halbuki o gerçektir. De ki: " Ben sizin vekiliniz değilim". |
Y. Ali | But thy people reject this, though it is the truth. Say: "Not mine is the responsibility for arranging your affairs;
|
Words | | |
3. [6:159] | inne-lleẕîne ferraḳû dînehüm vekânû şiye`al leste minhüm fî şey'. innemâ emruhüm ile-llâhi ŝümme yünebbiühüm bimâ kânû yef`alûn. | إن الذين فرقوا دينهم وكانوا شيعا لست منهم في شيء إنما أمرهم إلى الله ثم ينبئهم بما كانوا يفعلون إِنَّ الَّذِينَ فَرَّقُواْ دِينَهُمْ وَكَانُواْ شِيَعًا لَّسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ |
---|
Elmalılı | Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allah) onlara yaptıklarını haber verecektir. |
Y. Ali | As for those who divide their religion and break up into sects, thou hast no part in them in the least: their affair is with Allah: He will in the end tell them the truth of all that they did.
|
Words | | |
4. [13:43] | veyeḳûlü-lleẕîne keferû leste mürselâ. ḳul kefâ billâhi şehîdem beynî vebeyneküm vemen `indehû `ilmü-lkitâb. | ويقول الذين كفروا لست مرسلا قل كفى بالله شهيدا بيني وبينكم ومن عنده علم الكتاب وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَسْتَ مُرْسَلاً قُلْ كَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَمَنْ عِندَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ |
---|
Elmalılı | O kâfirler: "Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin" diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)." |
Y. Ali | The Unbelievers say: "No messenger art thou." Say: "Enough for a witness between me and you is Allah, and such as have knowledge of the Book."
|
Words | | |
5. [88:22] | leste `aleyhim bimüṣayṭir. | لست عليهم بمصيطر لَّسْتَ عَلَيْهِم بِمُصَيْطِرٍ |
---|
Elmalılı | Onların üzerinde bir zorba değilsin. |
Y. Ali | Thou art not one to manage (men's) affairs.
|
Words | | |