1. [13:24] | selâmün `aleyküm bimâ ṣabertüm feni`me `uḳbe-ddâr. | سلام عليكم بما صبرتم فنعم عقبى الدار سَلاَمٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ |
---|
Elmalılı | "Sabrettiğiniz için size selam olsun. Ahiret yurdu ne güzeldir!" |
Y. Ali | "Peace unto you for that ye persevered in patience! Now how excellent is the final home!"
|
Words | | |
2. [22:78] | vecâhidû fi-llâhi ḥaḳḳa cihâdih. hüve-ctebâküm vemâ ce`ale `aleyküm fi-ddîni min ḥarac. millete ebîküm ibrâhîm. hüve semmâkümü-lmüslimîne min ḳablü vefî hâẕâ liyekûne-rrasûlü şehîden `aleyküm vetekûnû şühedâe `ale-nnâs. feeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte va`teṣimû billâh. hüve mevlâküm. feni`me-lmevlâ veni`me-nneṣîr. | وجاهدوا في الله حق جهاده هو اجتباكم وما جعل عليكم في الدين من حرج ملة أبيكم إبراهيم هو سماكم المسلمين من قبل وفي هذا ليكون الرسول شهيدا عليكم وتكونوا شهداء على الناس فأقيموا الصلاة وآتوا الزكاة واعتصموا بالله هو مولاكم فنعم المولى ونعم النصير وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ |
---|
Elmalılı | Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır! |
Y. Ali | And strive in His cause as ye ought to strive, (with sincerity and under discipline). He has chosen you, and has imposed no difficulties on you in religion; it is the cult of your father Abraham. It is He Who has named you Muslims, both before and in this (Revelation); that the Messenger may be a witness for you, and ye be witnesses for mankind! So establish regular Prayer, give regular Charity, and hold fast to Allah! He is your Protector - the Best to protect and the Best to help!
|
Words | | |
3. [39:74] | veḳâlü-lḥamdü lillâhi-lleẕî ṣadeḳanâ va`dehû veevraŝene-l'arḍa netebevveü mine-lcenneti ḥayŝü neşâ'. feni`me ecru-l`âmilîn. | وقالوا الحمد لله الذي صدقنا وعده وأورثنا الأرض نتبوأ من الجنة حيث نشاء فنعم أجر العاملين وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاءُ فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ |
---|
Elmalılı | Onlar da: "Hamdolsun o Allah'a ki, bize vaadini doğru çıkardı ve bizi cennet arzına varis kıldı. Cennette istediğimiz yerde oturuyoruz" derler. Bak ne güzeldir mükafatı o iyi amel işleyenlerin! |
Y. Ali | They will say: "Praise be to Allah, Who has truly fulfilled His Promise to us, and has given us (this) land in heritage: We can dwell in the Garden as we will: how excellent a reward for those who work (righteousness)!"
|
Words | | |
4. [51:48] | vel'arḍa feraşnâhâ feni`me-lmâhidûn. | والأرض فرشناها فنعم الماهدون وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ |
---|
Elmalılı | Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz! |
Y. Ali | And We have spread out the (spacious) earth: How excellently We do spread out!
|
Words | | |
5. [77:23] | feḳadernâ. feni`me-lḳâdirûn. | فقدرنا فنعم القادرون فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ |
---|
Elmalılı | Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz. |
Y. Ali | For We do determine (according to need); for We are the best to determine (things).
|
Words | | |