Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 31 ... 50 | 50 - Kök: ندو
1.
[37:75]
veleḳad nâdânâ nûḥun feleni`me-lmücîbûn.ولقد نادانا نوح فلنعم المجيبون
وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ
Elmalılı Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik.
Y. Ali(In the days of old), Noah cried to Us, and We are the best to hear prayer.
 Words|
2.
[37:104]
venâdeynâhü ey yâ ibrâhîm.وناديناه أن يا إبراهيم
وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ
Elmalılı Biz de ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim! "
Y. AliWe called out to him "O Abraham!
 Words|
3.
[38:3]
kem ehleknâ min ḳablihim min ḳarnin fenâdev velâte ḥîne menâṣ.كم أهلكنا من قبلهم من قرن فنادوا ولات حين مناص
كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍ فَنَادَوْا وَّلَاتَ حِينَ مَنَاصٍ
Elmalılı Kendilerinden önce nicelerini helak ettik. Onlar çağrıştılar. Ama artık kurtuluş vakti değildi.
Y. AliHow many generations before them did We destroy? In the end they cried (for mercy)- when there was no longer time for being saved!
 Words|
4.
[38:41]
veẕkür `abdenâ eyyûb. iẕ nâdâ rabbehû ennî messeniye-şşeyṭânü binuṣbiv ve`aẕâb.واذكر عبدنا أيوب إذ نادى ربه أني مسني الشيطان بنصب وعذاب
وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ
Elmalılı Kulumuz Eyyub'u da an. Bir zaman o, Rabbine şöyle nida etmişti: "Meşakkat ve acı ile bana şeytan dokundu."
Y. AliCommemorate Our Servant Job. Behold he cried to his Lord: "The Evil One has afflicted me with distress and suffering!"
 Words|
5.
[40:10]
inne-lleẕîne keferû yünâdevne lemaḳtü-llâhi ekberu mim maḳtiküm enfüseküm iẕ tüd`avne ile-l'îmâni fetekfürûn.إن الذين كفروا ينادون لمقت الله أكبر من مقتكم أنفسكم إذ تدعون إلى الإيمان فتكفرون
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللَّهِ أَكْبَرُ مِن مَّقْتِكُمْ أَنفُسَكُمْ إِذْ تُدْعَوْنَ إِلَى الْإِيْمَانِ فَتَكْفُرُونَ
Elmalılı O kâfirlere mutlaka şöyle bağırılacaktır: "Elbette Allah'ın buğzu, sizin nefislerinize buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz imana davet ediliyordunuz da inkâr ediyordunuz."
Y. AliThe Unbelievers will be addressed: "Greater was the aversion of Allah to you than (is) your aversion to yourselves, seeing that ye were called to the Faith and ye used to refuse."
 Words|
6.
[40:32]
veyâ ḳavmi innî eḫâfü `aleyküm yevme-ttenâd.ويا قوم إني أخاف عليكم يوم التناد
وَيَا قَوْمِ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِ
Elmalılı "Ey kavmim! Ben size gelecek o çağrışma gününden (kıyamet gününden) korkuyorum."
Y. Ali"And O my people! I fear for you a Day when there will be Mutual calling (and wailing),-
 Words|
7.
[41:44]
velev ce`alnâhü ḳur'ânen a`cemiyyel leḳâlû levlâ füṣṣilet âyâtüh. ea`cemiyyüv ve`arabiyy. ḳul hüve lilleẕîne âmenû hüdev veşifâün. velleẕîne lâ yü'minûne fî âẕânihim vaḳruv vehüve `aleyhim `amâ. ülâike yünâdevne mim mekânim be`îd.ولو جعلناه قرآنا أعجميا لقالوا لولا فصلت آياته أأعجمي وعربي قل هو للذين آمنوا هدى وشفاء والذين لا يؤمنون في آذانهم وقر وهو عليهم عمى أولئك ينادون من مكان بعيد
وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَّقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاءٌ وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
Elmalılı Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur'ân yapsaydık onlar mutlaka: "Bu kitabın âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Arap bir peygambere yabancı dil, öyle mi?" derlerdi. Sen de ki: "O, iman edenler için bir hidayet ve şifadır." İman etmeyenlerin kulaklarında ise bir ağırlık vardır. Kur'ân onlara göre bir körlüktür. Sanki onlar uzak bir yerden çağrılıyorlar (da duymuyorlar).
Y. AliHad We sent this as a Qur'an (in the language) other than Arabic, they would have said: "Why are not its verses explained in detail? What! (a Book) not in Arabic and (a Messenger an Arab?" Say: "It is a Guide and a Healing to those who believe; and for those who believe not, there is a deafness in their ears, and it is blindness in their (eyes): They are (as it were) being called from a place far distant!"
 Words|
8.
[41:47]
ileyhi yüraddü `ilmü-ssâ`ah. vemâ taḫrucü min ŝemerâtim min ekmâmihâ vemâ taḥmilü min ünŝâ velâ teḍa`u illâ bi`ilmih. veyevme yünâdîhim eyne şürakâî ḳâlû âẕennâke mâ minnâ min şehîd.إليه يرد علم الساعة وما تخرج من ثمرات من أكمامها وما تحمل من أنثى ولا تضع إلا بعلمه ويوم يناديهم أين شركائي قالوا آذناك ما منا من شهيد
إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ وَمَا تَخْرُجُ مِن ثَمَرَاتٍ مِّنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٍ
Elmalılı Kıyamet zamanını bilmek ancak Allah'a havale edilir. Onun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Allah onlara: "Bana koştuğunuz ortaklarım nerede?" diye seslendiği gün, onlar: "Senin ortağın olduğuna dair bizden hiçbir şahit olmadığını sana arz ederiz." derler.
Y. AliTo Him is referred the Knowledge of the Hour (of Judgment: He knows all): No date-fruit comes out of its sheath, nor does a female conceive (within her womb) nor bring forth the Day that (Allah) will propound to them the (question), "Where are the partners (ye attributed to Me?" They will say, "We do assure thee not one of us can bear witness!"
 Words|
9.
[43:51]
venâdâ fir`avnü fî ḳavmihî ḳâle yâ ḳavmi eleyse lî mülkü miṣra vehâẕihi-l'enhâru tecrî min taḥtî. efelâ tübṣirûn.ونادى فرعون في قومه قال يا قوم أليس لي ملك مصر وهذه الأنهار تجري من تحتي أفلا تبصرون
وَنَادَى فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ قَالَ يَا قَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِن تَحْتِي أَفَلَا تُبْصِرُونَ
Elmalılı Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?
Y. AliAnd Pharaoh proclaimed among his people, saying: "O my people! Does not the dominion of Egypt belong to me, (witness) these streams flowing underneath my (palace)? What! see ye not then?
 Words|
10.
[43:77]
venâdev yâ mâlikü liyaḳḍi `aleynâ rabbük. ḳâle inneküm mâkiŝûn.ونادوا يا مالك ليقض علينا ربك قال إنكم ماكثون
وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ قَالَ إِنَّكُم مَّاكِثُونَ
Elmalılı Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der.
Y. AliThey will cry: "O Malik! would that thy Lord put an end to us!" He will say, "Nay, but ye shall abide!"
 Words|
11.
[49:4]
inne-lleẕîne yünâdûneke miv verâi-lḥucürâti ekŝeruhüm lâ ya`ḳilûn.إن الذين ينادونك من وراء الحجرات أكثرهم لا يعقلون
إِنَّ الَّذِينَ يُنَادُونَكَ مِن وَرَاءِ الْحُجُرَاتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Elmalılı (Resülüm!) Sana odaların arkasından bağıranların çokları, aklı ermez kimselerdir.
Y. AliThose who shout out to thee from without the inner apartments - most of them lack understanding.
 Words|
12.
[50:41]
vestemi` yevme yünâdi-lmünâdi mim mekânin ḳarîb.واستمع يوم يناد المناد من مكان قريب
وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ
Elmalılı Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.
Y. AliAnd listen for the Day when the Caller will call out from a place quiet near,-
 Words|
13.
[54:29]
fenâdev ṣâḥibehüm fete`âṭâ fe`aḳara.فنادوا صاحبهم فتعاطى فعقر
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَى فَعَقَرَ
Elmalılı Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti.
Y. AliBut they called to their companion, and he took a sword in hand, and hamstrung (her).
 Words|
14.
[57:14]
yünâdûnehüm elem neküm me`aküm. ḳâlû belâ velâkinneküm fetentüm enfüseküm veterabbaṣtüm vertebtüm vegarratkümü-l'emâniyyü ḥattâ câe emru-llâhi vegarraküm billâhi-lgarûr.ينادونهم ألم نكن معكم قالوا بلى ولكنكم فتنتم أنفسكم وتربصتم وارتبتم وغرتكم الأماني حتى جاء أمر الله وغركم بالله الغرور
يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ قَالُوا بَلَى وَلَكِنَّكُمْ فَتَنتُمْ أَنفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّى جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Elmalılı (Münafıklar) onlara: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. (Müminler) de derler ki: "Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı.
Y. Ali(Those without) will call out, "Were we not with you?" (The others) will reply, "True! but ye led yourselves into temptation; ye looked forward (to our ruin); ye doubted (Allah's Promise); and (your false) desires deceived you; until there issued the Command of Allah. And the Deceiver deceived you in respect of Allah.
 Words|
15.
[62:9]
yâ eyyühe-lleẕîne âmenû iẕâ nûdiye liṣṣalâti miy yevmi-lcümü`ati fes`av ilâ ẕikri-llâhi veẕerü-lbey`. ẕâliküm ḫayrul leküm in küntüm ta`lemûn.يا أيها الذين آمنوا إذا نودي للصلاة من يوم الجمعة فاسعوا إلى ذكر الله وذروا البيع ذلكم خير لكم إن كنتم تعلمون
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah'ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
Y. AliO ye who believe! When the call is proclaimed to prayer on Friday (the Day of Assembly), hasten earnestly to the Remembrance of Allah, and leave off business (and traffic): That is best for you if ye but knew!
 Words|
16.
[68:21]
fetenâdev muṣbiḥîn.فتنادوا مصبحين
فَتَنَادَوا مُصْبِحِينَ
Elmalılı Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:
Y. AliAs the morning broke, they called out, one to another,-
 Words|
17.
[68:48]
faṣbir liḥukmi rabbike velâ tekün keṣâḥibi-lḥût. iẕ nâdâ vehüve mekżûm.فاصبر لحكم ربك ولا تكن كصاحب الحوت إذ نادى وهو مكظوم
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَى وَهُوَ مَكْظُومٌ
Elmalılı Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma. Hani o öfkeye boğulmuş da nida etmişti.
Y. AliSo wait with patience for the Command of thy Lord, and be not like the Companion of the Fish,- when he cried out in agony.
 Words|
18.
[79:16]
iẕ nâdâhü rabbühû bilvâdi-lmüḳaddesi ṭuvâ.إذ ناداه ربه بالواد المقدس طوى
إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى
Elmalılı Hani Rabbi ona kutsal vaadi Tuva'da seslenmişti:
Y. AliBehold, thy Lord did call to him in the sacred valley of Tuwa:-
 Words|
19.
[79:23]
feḥaşera fenâdâ.فحشر فنادى
فَحَشَرَ فَنَادَى
Elmalılı Derken adamlarını topladı da bağırdı:
Y. AliThen he collected (his men) and made a proclamation,
 Words|
20.
[96:17]
felyed`u nâdiyeh.فليدع ناديه
فَلْيَدْعُ نَادِيَهُ
Elmalılı O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın.
Y. AliThen, let him call (for help) to his council (of comrades):
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17