1. [96:17] | felyed`u nâdiyeh. | فليدع ناديه فَلْيَدْعُ نَادِيَهُ |
---|
Elmalılı | O zaman o taraftarlarını yardıma çağırsın. |
Y. Ali | Then, let him call (for help) to his council (of comrades):
|
Words | | فليدع - Then let him call| ناديه - his associates,| |
Pickthal | Then let him call upon his henchmen! |
Arberry | So let him call on his concourse! |
Shakir | Then let him summon his council, |
Free Minds | So let him call on his supporter. |
Qaribullah | So, let him call upon his way! |
Asad | and then let him summon [to his aid] the counsels of his own [spurious] wisdom, |
Diyanet Vakfı | O, hemen gidip meclisini (kendi taraftarlarını) çağırsın. |
Diyanet | O zaman, kafadarlarını çağırsın, |
Edip Yüksel | O zaman haydi çağırsın kurultayını. |
Suat Yıldırım | İstediği kadar grubunu yardıma çağırsın! |
Yaşar Nuri Öztürk | Hadi çağırsın derneğini/kurultayını! |
Abdulbaki Gölpınarlı | Derken hemdemlerini, kavmini, kabilesini çağırır. |
Ali Bulaç | O zaman da meclisini (yakın çevresini ve yandaşlarını) çağırsın. |
Süleyman Ateş | O zaman (o gitsin) de meclisini (adamlarını) çağırsın. |
Önceki [96:16]< >[96:18] Sonraki |