1. [25:20] | vemâ erselnâ ḳableke mine-lmürselîne illâ innehüm leye'külûne-ṭṭa`âme veyemşûne fi-l'esvâḳ. vece`alnâ ba`ḍaküm liba`ḍin fitneh. etaṣbirûn. vekâne rabbüke beṣîrâ. | وما أرسلنا قبلك من المرسلين إلا إنهم ليأكلون الطعام ويمشون في الأسواق وجعلنا بعضكم لبعض فتنة أتصبرون وكان ربك بصيرا وَما أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًا |
---|
Elmalılı | (Resulüm!) Biz senden evvel de peygamberleri başka türlü göndermedik. Şüphesiz onlar hem yemek yiyorlar, hem çarşılarda geziyorlardı (sokaklarda yürüyorlardı). Sizin bir kısmınızı bir diğerine fitne (imtihan sebebi) kılmışızdır ki, bakalım sabredecek misiniz? Zira Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir. |
Y. Ali | And the messengers whom We sent before thee were all (men) who ate food and walked through the streets: We have made some of you as a trial for others: will ye have patience? for Allah is One Who sees (all things).
|
Words | | |
2. [25:21] | veḳâle-lleẕîne lâ yercûne liḳâenâ levlâ ünzile `aleyne-lmelâiketü ev nerâ rabbenâ. leḳadi-stekberû fî enfüsihim ve`atev `utüvven kebîrâ. | وقال الذين لا يرجون لقاءنا لولا أنزل علينا الملائكة أو نرى ربنا لقد استكبروا في أنفسهم وعتوا عتوا كبيرا وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَى رَبَّنَا لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَبِيرًا |
---|
Elmalılı | Bununla beraber, bize kavuşmayı ummayanlar "Bize ya melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik" dediler. Andolsun ki, doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük azgınlık ettiler. |
Y. Ali | Such as fear not the meeting with Us (for Judgment) say: "Why are not the angels sent down to us, or (why) do we not see our Lord?" Indeed they have an arrogant conceit of themselves, and mighty is the insolence of their impiety!
|
Words | | |
3. [25:30] | veḳâle-rrasûlü yâ rabbi inne ḳavmi-tteḫaẕû hâẕe-lḳur'âne mehcûrâ. | وقال الرسول يا رب إن قومي اتخذوا هذا القرآن مهجورا وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا |
---|
Elmalılı | Peygamber dedi ki: "Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'ân'ı terkedilmiş (bir şey yerinde) tuttular." |
Y. Ali | Then the Messenger will say: "O my Lord! Truly my people took this Qur'an for just foolish nonsense."
|
Words | | |
4. [25:31] | vekeẕâlike ce`alnâ likülli nebiyyin `adüvvem mine-lmücrimîn. vekefâ birabbike hâdiyev veneṣîrâ. | وكذلك جعلنا لكل نبي عدوا من المجرمين وكفى بربك هاديا ونصيرا وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِّنَ الْمُجْرِمِينَ وَكَفَى بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا |
---|
Elmalılı | (Resulüm!) Ve işte biz böyle her peygamber için günahkarlardan bir düşman yapmışızdır. Bununla beraber hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter. |
Y. Ali | Thus have We made for every prophet an enemy among the sinners: but enough is thy Lord to guide and to help.
|
Words | | |
5. [25:45] | elem tera ilâ rabbike keyfe medde-żżill. velev şâe lece`alehû sâkinâ. ŝümme ce`alne-şşemse `aleyhi delîlâ. | ألم تر إلى ربك كيف مد الظل ولو شاء لجعله ساكنا ثم جعلنا الشمس عليه دليلا أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا |
---|
Elmalılı | Rabbinin gölgeyi nasıl uzatmakta olduğunu görmedin mi? Dileseydi onu elbet hareketsiz de kılardı. Sonra biz güneşi, ona (gölgeye) delil kılmışızdır. |
Y. Ali | Hast thou not turned thy vision to thy Lord?- How He doth prolong the shadow! If He willed, He could make it stationary! then do We make the sun its guide;
|
Words | | |
6. [25:54] | vehüve-lleẕî ḫaleḳa mine-lmâi beşeran fece`alehû nesebev vesiḥrâ. vekâne rabbüke ḳadîrâ. | وهو الذي خلق من الماء بشرا فجعله نسبا وصهرا وكان ربك قديرا وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرًا |
---|
Elmalılı | O (hakir) sudan, bir insan yaratıp ona bir neseb bahşeden ve sıhriyet bağı ile akraba yapan O'dur. Rabbinin her şeye gücü yeter. |
Y. Ali | It is He Who has created man from water: then has He established relationships of lineage and marriage: for thy Lord has power (over all things).
|
Words | | |
7. [25:55] | veya`büdûne min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`uhüm velâ yeḍurruhüm. vekâne-lkâfiru `alâ rabbihî żahîrâ. | ويعبدون من دون الله ما لا ينفعهم ولا يضرهم وكان الكافر على ربه ظهيرا وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلَى رَبِّهِ ظَهِيرًا |
---|
Elmalılı | (Böyle iken inkârcılar) Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda, ne zarar veremeyen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı olan kimse Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır. |
Y. Ali | Yet do they worship, besides Allah, things that can neither profit them nor harm them: and the Misbeliever is a helper (of Evil), against his own Lord!
|
Words | | |
8. [25:57] | ḳul mâ es'elüküm `aleyhi min ecrin illâ men şâe ey yetteḫiẕe ilâ rabbihî sebîlâ. | قل ما أسألكم عليه من أجر إلا من شاء أن يتخذ إلى ربه سبيلا قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَن شَاءَ أَن يَتَّخِذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا |
---|
Elmalılı | De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum." |
Y. Ali | Say: "No reward do I ask of you for it but this: that each one who will may take a (straight) Path to his Lord."
|
Words | | |
9. [25:64] | velleẕîne yebîtûne lirabbihim süccedev veḳiyâmâ. | والذين يبيتون لربهم سجدا وقياما وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا |
---|
Elmalılı | Ve onlar ki, Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek yatarlar. |
Y. Ali | Those who spend the night in adoration of their Lord prostrate and standing;
|
Words | | |
10. [25:65] | velleẕîne yeḳûlûne rabbene-ṣrif `annâ `aẕâbe cehennem. inne `aẕâbehâ kâne garâmâ. | والذين يقولون ربنا اصرف عنا عذاب جهنم إن عذابها كان غراما وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا |
---|
Elmalılı | Onlar ki, şöyle derler: Cehennem azabını üzerimizden sav! Doğrusu onun azabı geçici bir şey değildir. |
Y. Ali | Those who say, "Our Lord! avert from us the Wrath of Hell, for its Wrath is indeed an affliction grievous,-
|
Words | | |
11. [25:73] | velleẕîne iẕâ ẕükkirû biâyâti rabbihim lem yeḫirrû `aleyhâ ṣummev ve`umyânâ. | والذين إذا ذكروا بآيات ربهم لم يخروا عليها صما وعميانا وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا |
---|
Elmalılı | Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar. |
Y. Ali | Those who, when they are admonished with the Signs of their Lord, droop not down at them as if they were deaf or blind;
|
Words | | |
12. [25:74] | velleẕîne yeḳûlûne rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ veẕürriyyâtinâ ḳurrate a`yüniv vec`alnâ lilmütteḳîne imâmâ. | والذين يقولون ربنا هب لنا من أزواجنا وذرياتنا قرة أعين واجعلنا للمتقين إماما وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا |
---|
Elmalılı | Ve onlar ki: "Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl" derler. |
Y. Ali | And those who pray, "Our Lord! Grant unto us wives and offspring who will be the comfort of our eyes, and give us (the grace) to lead the righteous."
|
Words | | |
13. [25:77] | ḳul mâ ya`beü biküm rabbî levlâ dü`âüküm. feḳad keẕẕebtüm fesevfe yekûnü lizâmâ. | قل ما يعبأ بكم ربي لولا دعاؤكم فقد كذبتم فسوف يكون لزاما قُلْ مَا يَعْبَؤُاْ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا |
---|
Elmalılı | (Resulüm!) De ki: "Rabbim size ne kıymet verir duanız olmasa? (Ey inkârcılar! Size bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; o halde azab yakanızı bırakmayacaktır! |
Y. Ali | Say (to the Rejecters): "My Lord is not uneasy because of you if ye call not on Him: But ye have indeed rejected (Him), and soon will come the inevitable (punishment)!"
|
Words | | |
14. [26:9] | veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm. | وإن ربك لهو العزيز الرحيم وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
---|
Elmalılı | Ve şüphe yok ki Rabbin, galip ve engin merhamet sahibidir. |
Y. Ali | And verily, thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
|
Words | | |
15. [26:10] | veiẕ nâdâ rabbüke mûsâ eni-'ti-lḳavme-żżâlimîn. | وإذ نادى ربك موسى أن ائت القوم الظالمين وَإِذْ نَادَى رَبُّكَ مُوسَى أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip "Git o zalim kavme" dedi. |
Y. Ali | Behold, thy Lord called Moses: "Go to the people of iniquity,-
|
Words | | |
16. [26:12] | ḳâle rabbi innî eḫâfü ey yükeẕẕibûn. | قال رب إني أخاف أن يكذبون قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ |
---|
Elmalılı | (Musa) şöyle seslendi: "Ya Rab! Doğrusu ben korkarım ki beni yalancı sayarlar." |
Y. Ali | He said: "O my Lord! I do fear that they will charge me with falsehood:
|
Words | | |
17. [26:16] | fe'tiyâ fir`avne feḳûlâ innâ rasûlü rabbi-l`âlemîn. | فأتيا فرعون فقولا إنا رسول رب العالمين فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | "Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: İnan biz, âlemlerin Rabbinin elçisiyiz. |
Y. Ali | "So go forth, both of you, to Pharaoh, and say: 'We have been sent by the Lord and Cherisher of the worlds;
|
Words | | |
18. [26:21] | feferartü minküm lemmâ ḫiftüküm fevehebe lî rabbî ḥukmev vece`alenî mine-lmürselîn. | ففررت منكم لما خفتكم فوهب لي ربي حكما وجعلني من المرسلين فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ |
---|
Elmalılı | "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı." |
Y. Ali | "So I fled from you (all) when I feared you; but my Lord has (since) invested me with judgment (and wisdom) and appointed me as one of the messengers.
|
Words | | |
19. [26:23] | ḳâle fir`avnü vemâ rabbü-l`âlemîn. | قال فرعون وما رب العالمين قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?" |
Y. Ali | Pharaoh said: "And what is the 'Lord and Cherisher of the worlds'?"
|
Words | | |
20. [26:24] | ḳâle rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. in küntüm mûḳinîn. | قال رب السماوات والأرض وما بينهما إن كنتم موقنين قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا إن كُنتُم مُّوقِنِينَ |
---|
Elmalılı | Musa cevap olarak: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir." |
Y. Ali | (Moses) said: "The Lord and Cherisher of the heavens and the earth, and all between,- if ye want to be quite sure."
|
Words | | |
21. [26:26] | ḳâle rabbüküm verabbü âbâikümü-l'evvelîn. | قال ربكم ورب آبائكم الأولين قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir." |
Y. Ali | (Moses) said: "Your Lord and the Lord of your fathers from the beginning!"
|
Words | | |
22. [26:28] | ḳâle rabbü-lmeşriḳi velmagribi vemâ beynehümâ. in küntüm ta`ḳilûn. | قال رب المشرق والمغرب وما بينهما إن كنتم تعقلون قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ |
---|
Elmalılı | Musa devamla şöyle söyledi: "Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir." |
Y. Ali | (Moses) said: "Lord of the East and the West, and all between! if ye only had sense!"
|
Words | | |
23. [26:47] | ḳâlû âmennâ birabbi-l`âlemîn. | قالوا آمنا برب العالمين قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | "İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine " |
Y. Ali | Saying: "We believe in the Lord of the Worlds,
|
Words | | |
24. [26:48] | rabbi mûsâ vehârûn. | رب موسى وهارون رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ |
---|
Elmalılı | "Musa ve Harun'un Rabbine!" |
Y. Ali | "The Lord of Moses and Aaron."
|
Words | | |
25. [26:50] | ḳâlû lâ ḍayr. innâ ilâ rabbinâ münḳalibûn. | قالوا لا ضير إنا إلى ربنا منقلبون قَالُوا لَا ضَيْرَ إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ |
---|
Elmalılı | "Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz." |
Y. Ali | They said: "No matter! for us, we shall but return to our Lord!
|
Words | | |
26. [26:51] | innâ naṭme`u ey yagfira lenâ rabbünâ ḫaṭâyânâ en künnâ evvele-lmü'minîn. | إنا نطمع أن يغفر لنا ربنا خطايانا أن كنا أول المؤمنين إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَن كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ |
---|
Elmalılı | "Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz" |
Y. Ali | "Only, our desire is that our Lord will forgive us our faults, that we may become foremost among the believers!"
|
Words | | |
27. [26:62] | ḳâle kellâ. inne me`iye rabbî seyehdîn. | قال كلا إن معي ربي سيهدين قَالَ كَلَّا إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ |
---|
Elmalılı | Musa: "Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir." |
Y. Ali | (Moses) said: "By no means! my Lord is with me! Soon will He guide me!"
|
Words | | |
28. [26:68] | veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm. | وإن ربك لهو العزيز الرحيم وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
---|
Elmalılı | Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
Y. Ali | And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
|
Words | | |
29. [26:77] | feinnehüm `adüvvül lî illâ rabbe-l`âlemîn. | فإنهم عدو لي إلا رب العالمين فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ |
---|
Elmalılı | "Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)" |
Y. Ali | "For they are enemies to me; not so the Lord and Cherisher of the Worlds;
|
Words | | |
30. [26:83] | rabbi heb lî ḥukmev veelḥiḳnî biṣṣâliḥîn. | رب هب لي حكما وألحقني بالصالحين رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ |
---|
Elmalılı | "Ya Rab! Bana hikmet (hüküm) ver ve beni iyiler (zümresin)e kat." |
Y. Ali | "O my Lord! bestow wisdom on me, and join me with the righteous;
|
Words | | |