1. [66:7] | yâ eyyühe-lleẕîne keferû lâ ta`teẕirü-lyevm. innemâ tüczevne mâ küntüm ta`melûn. | يا أيها الذين كفروا لا تعتذروا اليوم إنما تجزون ما كنتم تعملون يَا أَيُّهَا الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ |
---|
Elmalılı | (İnkâr edenlere): "Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz." (denilir.) |
Y. Ali | (They will say), "O ye Unbelievers! Make no excuses this Day! Ye are being but requited for all that ye did!"
|
Words | | |
2. [66:11] | veḍarabe-llâhü meŝelel lilleẕîne âmenü-mraete fir`avn. iẕ ḳâlet rabbi-bni lî `indeke beyten fi-lcenneti veneccinî min fir`avne ve`amelihî veneccinî mine-lḳavmi-żżâlimîn. | وضرب الله مثلا للذين آمنوا امرأت فرعون إذ قالت رب ابن لي عندك بيتا في الجنة ونجني من فرعون وعمله ونجني من القوم الظالمين وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ آمَنُوا امْرَأَتَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِندَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
---|
Elmalılı | Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: "Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!" |
Y. Ali | And Allah sets forth, as an example to those who believe the wife of Pharaoh: Behold she said: "O my Lord! Build for me, in nearness to Thee, a mansion in the Garden, and save me from Pharaoh and his doings, and save me from those that do wrong";
|
Words | | |
3. [67:2] | elleẕî ḫaleḳa-lmevte velḥayâte liyeblüveküm eyyüküm aḥsenü `amelâ. vehüve-l`azîzü-lgafûr. | الذي خلق الموت والحياة ليبلوكم أيكم أحسن عملا وهو العزيز الغفور الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ |
---|
Elmalılı | O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. |
Y. Ali | He Who created Death and Life, that He may try which of you is best in deed: and He is the Exalted in Might, Oft-Forgiving;-
|
Words | | |
4. [77:43] | külû veşrabû henîem bimâ küntüm ta`melûn. | كلوا واشربوا هنيئا بما كنتم تعملون كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ |
---|
Elmalılı | (Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için" (denir). |
Y. Ali | "Eat ye and drink ye to your heart's content: for that ye worked (Righteousness).
|
Words | | |
5. [84:25] | ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm ecrun gayru memnûn. | إلا الذين آمنوا وعملوا الصالحات لهم أجر غير ممنون إِلَّا الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ |
---|
Elmalılı | Ancak iman edip iyi ameller işleyenler başkadır. Onlara tükenmez bir ecir vardır. |
Y. Ali | Except to those who believe and work righteous deeds: For them is a Reward that will never fail.
|
Words | | |
6. [85:11] | inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm cennâtün tecrî min taḥtihe-l'enhâr. ẕâlike-lfevzü-lkebîr. | إن الذين آمنوا وعملوا الصالحات لهم جنات تجري من تحتها الأنهار ذلك الفوز الكبير إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ |
---|
Elmalılı | İnanan ve iyi amel yapanlar için de altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş odur. |
Y. Ali | For those who believe and do righteous deeds, will be Gardens; beneath which rivers flow: That is the great Salvation, (the fulfilment of all desires),
|
Words | | |
7. [88:3] | `âmiletün nâṣibeh. | عاملة ناصبة عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ |
---|
Elmalılı | Çalışmış, yorulmuştur. |
Y. Ali | Labouring (hard), weary,-
|
Words | | |
8. [95:6] | ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti felehüm ecrun gayru memnûn. | إلا الذين آمنوا وعملوا الصالحات فلهم أجر غير ممنون إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ |
---|
Elmalılı | Ancak iman edip iyi işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ecir vardır. |
Y. Ali | Except such as believe and do righteous deeds: For they shall have a reward unfailing.
|
Words | | |
9. [98:7] | inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti ülâike hüm ḫayru-lberiyyeh. | إن الذين آمنوا وعملوا الصالحات أولئك هم خير البرية إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُوْلَئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِ |
---|
Elmalılı | İnanan ve güzel amel işleyenler de insanların en hayırlılarıdır. |
Y. Ali | Those who have faith and do righteous deeds,- they are the best of creatures.
|
Words | | |
10. [99:6] | yevmeiẕiy yaṣdüru-nnâsü eştâtel liyürav a`mâlehüm. | يومئذ يصدر الناس أشتاتا ليروا أعمالهم يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ أَشْتَاتًا لِّيُرَوْا أَعْمَالَهُمْ |
---|
Elmalılı | O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır. |
Y. Ali | On that Day will men proceed in companies sorted out, to be shown the deeds that they (had done).
|
Words | | |
11. [99:7] | femey ya`mel miŝḳâle ẕerratin ḫayray yerah. | فمن يعمل مثقال ذرة خيرا يره فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ |
---|
Elmalılı | Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. |
Y. Ali | Then shall anyone who has done an atom's weight of good, see it!
|
Words | | |
12. [99:8] | vemey ya`mel miŝḳâle ẕerratin şerray yerah. | ومن يعمل مثقال ذرة شرا يره وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ |
---|
Elmalılı | Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir. |
Y. Ali | And anyone who has done an atom's weight of evil, shall see it.
|
Words | | |
13. [103:3] | ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti vetevâṣav bilḥaḳḳi vetevâṣav biṣṣabr. | إلا الذين آمنوا وعملوا الصالحات وتواصوا بالحق وتواصوا بالصبر إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ |
---|
Elmalılı | Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır |
Y. Ali | Except such as have Faith, and do righteous deeds, and (join together) in the mutual teaching of Truth, and of Patience and Constancy.
|
Words | | |