Kelime

Kelime<not selected>
Kök<not selected>
Konum[:]

Bu kelime için kök bilgisi bulunamadı.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
15 farklı meali görmek için lütfen [Sure:Ayet] numarasına tıklayınız
Ayet(ler): 1 31 61 91 121 151 181 211 241 271 301 331 361 391 421 Surah :   - -Görüntülenen ayetler : 241 ... 270 | 429 - Kök: رسل
1.
[26:13]
veyeḍîḳu ṣadrî velâ yenṭaliḳu lisânî feersil ilâ hârûn.ويضيق صدري ولا ينطلق لساني فأرسل إلى هارون
وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَى هَارُونَ
Elmalılı "Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver."
Y. Ali"My breast will be straitened. And my speech may not go (smoothly): so send unto Aaron.
 Words|
2.
[26:16]
fe'tiyâ fir`avne feḳûlâ innâ rasûlü rabbi-l`âlemîn.فأتيا فرعون فقولا إنا رسول رب العالمين
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı "Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: İnan biz, âlemlerin Rabbinin elçisiyiz.
Y. Ali"So go forth, both of you, to Pharaoh, and say: 'We have been sent by the Lord and Cherisher of the worlds;
 Words|
3.
[26:17]
en ersil me`anâ benî isrâîl.أن أرسل معنا بني إسرائيل
أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
Elmalılı İsrail oğullarını bizimle beraber gönder."
Y. Ali"'Send thou with us the Children of Israel.'"
 Words|
4.
[26:21]
feferartü minküm lemmâ ḫiftüküm fevehebe lî rabbî ḥukmev vece`alenî mine-lmürselîn.ففررت منكم لما خفتكم فوهب لي ربي حكما وجعلني من المرسلين
فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı."
Y. Ali"So I fled from you (all) when I feared you; but my Lord has (since) invested me with judgment (and wisdom) and appointed me as one of the messengers.
 Words|
5.
[26:27]
ḳâle inne rasûlekümü-lleẕî ürsile ileyküm lemecnûn.قال إن رسولكم الذي أرسل إليكم لمجنون
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
Elmalılı (Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi.
Y. Ali(Pharaoh) said: "Truly your messenger who has been sent to you is a veritable madman!"
 Words|
6.
[26:53]
feersele fir`avnü fi-lmedâini ḥâşirîn.فأرسل فرعون في المدائن حاشرين
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
Elmalılı Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:
Y. AliThen Pharaoh sent heralds to (all) the Cities,
 Words|
7.
[26:105]
keẕẕebet ḳavmü nûḥin-lmürselîn.كذبت قوم نوح المرسلين
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Y. AliThe people of Noah rejected the messengers.
 Words|
8.
[26:107]
innî leküm rasûlün emîn.إني لكم رسول أمين
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.
Y. Ali"I am to you a messenger worthy of all trust:
 Words|
9.
[26:123]
keẕẕebet `âdün-lmürselîn.كذبت عاد المرسلين
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Y. AliThe 'Ad (people) rejected the messengers.
 Words|
10.
[26:125]
innî leküm rasûlün emîn.إني لكم رسول أمين
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim."
Y. Ali"I am to you a messenger worthy of all trust:
 Words|
11.
[26:141]
keẕẕebet ŝemûdü-lmürselîn.كذبت ثمود المرسلين
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Y. AliThe Thamud (people) rejected the messengers.
 Words|
12.
[26:143]
innî leküm rasûlün emîn.إني لكم رسول أمين
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
Y. Ali"I am to you a messenger worthy of all trust.
 Words|
13.
[26:160]
keẕẕebet ḳavmü lûṭini-lmürselîn.كذبت قوم لوط المرسلين
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Y. AliThe people of Lut rejected the messengers.
 Words|
14.
[26:162]
innî leküm rasûlün emîn.إني لكم رسول أمين
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı "Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
Y. Ali"I am to you a messenger worthy of all trust.
 Words|
15.
[26:176]
keẕẕebe aṣḥâbü-l'eyketi-lmürselîn.كذب أصحاب الأيكة المرسلين
كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Y. AliThe Companions of the Wood rejected the messengers.
 Words|
16.
[26:178]
innî leküm rasûlün emîn.إني لكم رسول أمين
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
Y. Ali"I am to you a messenger worthy of all trust.
 Words|
17.
[27:10]
veelḳi `aṣâk. felemmâ raâhâ tehtezzü keennehâ cânnüv vellâ müdbirav velem yü`aḳḳib. yâ mûsâ lâ teḫaf innî lâ yeḫâfü ledeyye-lmürselûn.وألق عصاك فلما رآها تهتز كأنها جان ولى مدبرا ولم يعقب يا موسى لا تخف إني لا يخاف لدي المرسلون
وَأَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَا مُوسَى لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ
Elmalılı "Asânı at!" (Asâyı atıp) onu yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı. (Dedik ki): "Ey Musa korkma! Çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz."
Y. Ali"Now do thou throw thy rod!" But when he saw it moving (of its own accord)as if it had been a snake, he turned back in retreat, and retraced not his steps: "O Moses!" (it was said), "Fear not: truly, in My presence, those called as messengers have no fear,-
 Words|
18.
[27:35]
veinnî mürsiletün ileyhim bihediyyetin fenâżiratüm bime yerci`u-lmürselûn.وإني مرسلة إليهم بهدية فناظرة بم يرجع المرسلون
وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِم بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ
Elmalılı "Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler."
Y. Ali"But I am going to send him a present, and (wait) to see with what (answer) return (my) ambassadors."
 Words|
19.
[27:45]
veleḳad erselnâ ilâ ŝemûde eḫâhüm ṣâliḥan eni-`büdü-llâhe feiẕâ hüm ferîḳâni yaḫteṣimûn.ولقد أرسلنا إلى ثمود أخاهم صالحا أن اعبدوا الله فإذا هم فريقان يختصمون
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ فَإِذَا هُمْ فَرِيقَانِ يَخْتَصِمُونَ
Elmalılı Andolsun ki, Allah'a ibadet edin diye Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Hemen birbirleriyle çekişen iki zümre oluverdiler.
Y. AliWe sent (aforetime), to the Thamud, their brother Salih, saying, "Serve Allah": But behold, they became two factions quarrelling with each other.
 Words|
20.
[27:63]
emmey yehdîküm fî żulümâti-lberri velbaḥri vemey yürsilü-rriyâḥa büşram beyne yedey raḥmetih. eilâhüm me`a-llâh. te`âle-llâhü `ammâ yüşrikûn.أمن يهديكم في ظلمات البر والبحر ومن يرسل الرياح بشرا بين يدي رحمته أإله مع الله تعالى الله عما يشركون
أَمَّن يَهْدِيكُمْ فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَن يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ تَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Elmalılı (Onlar mı hayırlı) yoksa, karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran, rahmetinin (yağmurun) önünde rüzgarları müjdeci olarak gönderen mi? Allah'ın yanında başka bir ilâh mı var? Allah onların koştukları ortaklardan çok yücedir, münezzehtir.
Y. AliOr, Who guides you through the depths of darkness on land and sea, and Who sends the winds as heralds of glad tidings, going before His Mercy? (Can there be another) god besides Allah?- High is Allah above what they associate with Him!
 Words|
21.
[28:7]
veevḥaynâ ilâ ümmi mûsâ en arḍi`îh. feiẕâ ḫifti `aleyhi feelḳîhi fi-lyemmi velâ teḫâfî velâ taḥzenî. innâ râddûhü ileyki vecâ`ilûhü mine-lmürselîn.وأوحينا إلى أم موسى أن أرضعيه فإذا خفت عليه فألقيه في اليم ولا تخافي ولا تحزني إنا رادوه إليك وجاعلوه من المرسلين
وَأَوْحَيْنَا إِلَى أُمِّ مُوسَى أَنْ أَرْضِعِيهِ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı O esnada Musa'nın anasına "Onu emzir, kendisine zarar geleceğinden kaygılandığında onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu tekrar sana vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız" diye bildirdik.
Y. AliSo We sent this inspiration to the mother of Moses: "Suckle (thy child), but when thou hast fears about him, cast him into the river, but fear not nor grieve: for We shall restore him to thee, and We shall make him one of Our messengers."
 Words|
22.
[28:34]
veeḫî hârûnü hüve efṣaḥu minnî lisânen feersilhü me`iye rid'ey yüṣaddiḳunî. innî eḫâfü ey yükeẕẕibûn.وأخي هارون هو أفصح مني لسانا فأرسله معي ردءا يصدقني إني أخاف أن يكذبون
وَأَخِي هَارُونُ هُوَ أَفْصَحُ مِنِّي لِسَانًا فَأَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُصَدِّقُنِي إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
Elmalılı "Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum."
Y. Ali"And my brother Aaron - He is more eloquent in speech than I: so send him with me as a helper, to confirm (and strengthen) me: for I fear that they may accuse me of falsehood."
 Words|
23.
[28:45]
velâkinnâ enşe'nâ ḳurûnen feteṭâvele `aleyhimü-l`umür. vemâ künte ŝâviyen fî ehli medyene tetlû `aleyhim âyâtinâ velâkinnâ künnâ mürsilîn.ولكنا أنشأنا قرونا فتطاول عليهم العمر وما كنت ثاويا في أهل مدين تتلو عليهم آياتنا ولكنا كنا مرسلين
وَلَكِنَّا أَنشَأْنَا قُرُونًا فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ وَمَا كُنتَ ثَاوِيًا فِي أَهْلِ مَدْيَنَ تَتْلُواْ عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا وَلَكِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
Elmalılı Bilakis biz (o zamandan senin zamanına kadar) nice nesiller var ettik de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen onlara âyetlerimizi okuyarak, Medyen halkı arasında bulunanlardan da değildin; aksine biz (başka) peygamber göndermiştik.
Y. AliBut We raised up (new) generations, and long were the ages that passed over them; but thou wast not a dweller among the people of Madyan, rehearsing Our Signs to them; but it is We Who send messengers (with inspiration).
 Words|
24.
[28:47]
velevlâ en tüṣîbehüm müṣîbetüm bimâ ḳaddemet eydîhim feyeḳûlû rabbenâ levlâ erselte ileynâ rasûlen fenettebi`a âyâtike venekûne mine-lmü'minîn.ولولا أن تصيبهم مصيبة بما قدمت أيديهم فيقولوا ربنا لولا أرسلت إلينا رسولا فنتبع آياتك ونكون من المؤمنين
وَلَوْلَا أَن تُصِيبَهُم مُّصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَيَقُولُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde, "Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydık" diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).
Y. AliIf (We had) not (sent thee to the Quraish),- in case a calamity should seize them for (the deeds) that their hands have sent forth, they might say: "Our Lord! why didst Thou not sent us a messenger? We should then have followed Thy Signs and been amongst those who believe!"
 Words|
25.
[28:59]
vemâ kâne rabbüke mühlike-lḳurâ ḥattâ yeb`aŝe fî ümmihâ rasûley yetlû `aleyhim âyâtinâ. vemâ künnâ mühliki-lḳurâ illâ veehlühâ żâlimûn.وما كان ربك مهلك القرى حتى يبعث في أمها رسولا يتلو عليهم آياتنا وما كنا مهلكي القرى إلا وأهلها ظالمون
وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَى حَتَّى يَبْعَثَ فِي أُمِّهَا رَسُولًا يَتْلُواْ عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا وَمَا كُنَّا مُهْلِكِي الْقُرَى إِلَّا وَأَهْلُهَا ظَالِمُونَ
Elmalılı Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezlerine göndermedikçe, memleketleri helâk edici değildir. Zaten biz, ancak halkı zalim olan memleketleri helâk etmişizdir.
Y. AliNor was thy Lord the one to destroy a population until He had sent to its centre a messenger, rehearsing to them Our Signs; nor are We going to destroy a population except when its members practise iniquity.
 Words|
26.
[28:65]
veyevme yünâdîhim feyeḳûlü mâẕâ ecebtümü-lmürselîn.ويوم يناديهم فيقول ماذا أجبتم المرسلين
وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَا أَجَبْتُمُ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı O gün Allah onları çağırıp "Peygamberlere ne cevap verdiniz?" diyecektir.
Y. AliThat Day (Allah) will call to them, and say: "What was the answer ye gave to the messengers?"
 Words|
27.
[29:14]
veleḳad erselnâ nûḥan ilâ ḳavmihî felebiŝe fîhim elfe senetin illâ ḫamsîne `âmâ. feeḫaẕehümu-ṭṭûfânü vehüm żâlimûn.ولقد أرسلنا نوحا إلى قومه فلبث فيهم ألف سنة إلا خمسين عاما فأخذهم الطوفان وهم ظالمون
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمْسِينَ عَامًا فَأَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
Elmalılı Andolsun ki Nuh'u kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
Y. AliWe (once) sent Noah to his people, and he tarried among them a thousand years less fifty: but the Deluge overwhelmed them while they (persisted in) sin.
 Words|
28.
[29:18]
vein tükeẕẕibû feḳad keẕẕebe ümemüm min ḳabliküm. vemâ `ale-rrasûli ille-lbelâgu-lmübîn.وإن تكذبوا فقد كذب أمم من قبلكم وما على الرسول إلا البلاغ المبين
وَإِن تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ أُمَمٌ مِّن قَبْلِكُمْ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Elmalılı Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı. Peygambere düşen yalnız açık bir tebliğdir.
Y. Ali"And if ye reject (the Message), so did generations before you: and the duty of the messenger is only to preach publicly (and clearly)."
 Words|
29.
[29:31]
velemmâ câet rusülünâ ibrâhîme bilbüşrâ ḳâlû innâ mühlikû ehli hâẕihi-lḳaryeh. inne ehlehâ kânû żâlimîn.ولما جاءت رسلنا إبراهيم بالبشرى قالوا إنا مهلكو أهل هذه القرية إن أهلها كانوا ظالمين
وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَى قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُواْ أَهْلِ هَذِهِ الْقَرْيَةِ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا ظَالِمِينَ
Elmalılı Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
Y. AliWhen Our Messengers came to Abraham with the good news, they said: "We are indeed going to destroy the people of this township: for truly they are (addicted to) crime."
 Words|
30.
[29:33]
velemmâ en câet rusülünâ lûṭan sîe bihim veḍâḳa bihim ẕer`av veḳâlû lâ teḫaf velâ taḥzen. innâ müneccûke veehleke ille-mraeteke kânet mine-lgâbirîn.ولما أن جاءت رسلنا لوطا سيء بهم وضاق بهم ذرعا وقالوا لا تخف ولا تحزن إنا منجوك وأهلك إلا امرأتك كانت من الغابرين
وَلَمَّا أَن جَاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا امْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Elmalılı Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O'na: "Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna" dediler.
Y. AliAnd when Our Messengers came to Lut, he was grieved on their account, and felt himself powerless (to protect) them: but they said: "Fear thou not, nor grieve: we are (here) to save thee and thy following, except thy wife: she is of those who lag behind.
 Words|
Burada sunulan verilerin tamamı kontrol edilmemiştir. Lütfen orijinal kaynaklardan doğruluğunu kontrol ediniz. Türkçe Tercümeler, tanzil.net internet sitesinden temin edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan veritabanı, openburhan.net projesinin veritabanının yeniden düzenlenmiş halidir. Kur'an-ı Kerim sayfasına dönüş için tıklayınız. Urduca-İngilizce OpenBurhan versiyonu için tıklayınız. Çalışmamızda kullanılan verilerin ve dosyaların telif hakları sahiplerine aittir.
OpenBurhanTR 2.0.17