1. [73:15] | innâ erselnâ ileyküm rasûlen şâhiden `aleyküm kemâ erselnâ ilâ fir`avne rasûlâ. | إنا أرسلنا إليكم رسولا شاهدا عليكم كما أرسلنا إلى فرعون رسولا إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَى فِرْعَوْنَ رَسُولًا |
---|
Elmalılı | Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun'a da bir elçi göndermiştik. |
Y. Ali | We have sent to you, (O men!) a messenger, to be a witness concerning you, even as We sent a messenger to Pharaoh.
|
Words | | |
2. [73:16] | fe`aṣâ fir`avnü-rrasûle feeḫaẕnâhü aḫẕev vebîlâ. | فعصى فرعون الرسول فأخذناه أخذا وبيلا فَعَصَى فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا |
---|
Elmalılı | Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık. |
Y. Ali | But Pharaoh disobeyed the messenger; so We seized him with a heavy Punishment.
|
Words | | |
3. [77:1] | velmürselâti `urfâ. | والمرسلات عرفا وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا |
---|
Elmalılı | Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere, |
Y. Ali | By the (Winds) sent forth one after another (to man's profit);
|
Words | | |
4. [77:11] | veiẕe-rrusülü üḳḳitet. | وإذا الرسل أقتت وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ |
---|
Elmalılı | Elçiler, tayin edilen vakitlerine erdirildikleri zaman, |
Y. Ali | And when the messengers are (all) appointed a time (to collect);-
|
Words | | |
5. [81:19] | innehû leḳavlü rasûlin kerîm. | إنه لقول رسول كريم إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيْمٍ |
---|
Elmalılı | Kuşkusuz o Kur'an, değerli bir elçinin sözüdür. |
Y. Ali | Verily this is the word of a most honourable Messenger,
|
Words | | |
6. [83:33] | vemâ ürsilû `aleyhim ḥâfiżîn. | وما أرسلوا عليهم حافظين وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ |
---|
Elmalılı | Oysa onlar müminler üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi. |
Y. Ali | But they had not been sent as keepers over them!
|
Words | | |
7. [91:13] | feḳâle lehüm rasûlü-llâhi nâḳate-llâhi vesuḳyâhâ. | فقال لهم رسول الله ناقة الله وسقياها فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا |
---|
Elmalılı | Allah'ın Rasulü (Salih peygamber) onlara: "Allah'ın devesini ve onun su nöbetini gözetin." demişti. |
Y. Ali | But the Messenger of Allah said to them: "It is a She-camel of Allah! And (bar her not from) having her drink!"
|
Words | | |
8. [98:2] | rasûlüm mine-llâhi yetlû ṣuḥufem müṭahherah. | رسول من الله يتلو صحفا مطهرة رَسُولٌ مِّنَ اللَّهِ يَتْلُو صُحُفًا مُّطَهَّرَةً |
---|
Elmalılı | (Bu delil), tertemiz sayfaları okuyan, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. |
Y. Ali | An messenger from Allah, rehearsing scriptures kept pure and holy:
|
Words | | |
9. [105:3] | veersele `aleyhim ṭayran ebâbîl. | وأرسل عليهم طيرا أبابيل وَأَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْرًا أَبَابِيلَ |
---|
Elmalılı | Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. |
Y. Ali | And He sent against them Flights of Birds,
|
Words | | |