1. [40:33] | yevme tüvellûne müdbirîn. mâ leküm mine-llâhi min `âṣim. vemey yuḍlili-llâhü femâ lehû min hâd. | يوم تولون مدبرين ما لكم من الله من عاصم ومن يضلل الله فما له من هاد يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِرِينَ مَا لَكُم مِّنَ اللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ |
---|
Elmalılı | "O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız. Fakat sizi Allah'tan koruyacak olan yoktur. Her kimi Allah şaşırtırsa, artık ona bir yol gösterici bulunmaz." |
Y. Ali | "A Day when ye shall turn your backs and flee: No defender shall ye have from Allah: Any whom Allah leaves to stray, there is none to guide...
|
Words | | |
2. [47:24] | efelâ yetedebberûne-lḳur'âne em `alâ ḳulûbin aḳfâlühâ. | أفلا يتدبرون القرآن أم على قلوب أقفالها أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا |
---|
Elmalılı | Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var? |
Y. Ali | Do they not then earnestly seek to understand the Qur'an, or are their hearts locked up by them?
|
Words | | |
3. [47:25] | inne-lleẕîne-rteddû `alâ edbârihim mim ba`di mâ tebeyyene lehümü-lhüde-şşeyṭânü sevvele lehüm. veemlâ lehüm. | إن الذين ارتدوا على أدبارهم من بعد ما تبين لهم الهدى الشيطان سول لهم وأملى لهم إِنَّ الَّذِينَ ارْتَدُّوا عَلَى أَدْبَارِهِم مِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَى الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَى لَهُمْ |
---|
Elmalılı | Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür. |
Y. Ali | Those who turn back as apostates after Guidance was clearly shown to them,- the Evil One has instigated them and busied them up with false hopes.
|
Words | | |
4. [47:27] | fekeyfe iẕâ teveffethümü-lmelâiketü yaḍribûne vucûhehüm veedbârahüm. | فكيف إذا توفتهم الملائكة يضربون وجوههم وأدبارهم فَكَيْفَ إِذَا تَوَفَّتْهُمْ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ |
---|
Elmalılı | Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak? |
Y. Ali | But how (will it be) when the angels take their souls at death, and smite their faces and their backs?
|
Words | | |
5. [48:22] | velev ḳâtelekümü-lleẕîne keferû levellevu-l'edbâra ŝümme lâ yecidûne veliyyev velâ neṣîrâ. | ولو قاتلكم الذين كفروا لولوا الأدبار ثم لا يجدون وليا ولا نصيرا وَلَوْ قَاتَلَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوَلَّوُا الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يَجِدُونَ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا |
---|
Elmalılı | Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı. |
Y. Ali | If the Unbelievers should fight you, they would certainly turn their backs; then would they find neither protector nor helper.
|
Words | | |
6. [50:40] | vemine-lleyli fesebbiḥhü veedbâra-ssücûd. | ومن الليل فسبحه وأدبار السجود وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ |
---|
Elmalılı | Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et. |
Y. Ali | And during part of the night, (also,) celebrate His praises, and (so likewise) after the postures of adoration.
|
Words | | |
7. [52:49] | vemine-lleyli fesebbiḥhü veidbâra-nnücûm. | ومن الليل فسبحه وإدبار النجوم وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ |
---|
Elmalılı | Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et |
Y. Ali | And for part of the night also praise thou Him,- and at the retreat of the stars!
|
Words | | |
8. [54:45] | seyühzemü-lcem`u veyüvellûne-ddübüra. | سيهزم الجمع ويولون الدبر سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ |
---|
Elmalılı | Her halde o topluluk bozulacak ve geriye dönüp kaçacaklardır. |
Y. Ali | Soon will their multitude be put to flight, and they will show their backs.
|
Words | | |
9. [59:12] | lein uḫricû lâ yaḫrucûne me`ahüm. velein ḳûtilû lâ yenṣurûnehüm. velein neṣarûhüm leyüvellünne-l'edbâr. ŝümme lâ yünṣarûn. | لئن أخرجوا لا يخرجون معهم ولئن قوتلوا لا ينصرونهم ولئن نصروهم ليولن الأدبار ثم لا ينصرون لَئِنْ أُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِن قُوتِلُوا لَا يَنصُرُونَهُمْ وَلَئِن نَّصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنصَرُونَ |
---|
Elmalılı | Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez. |
Y. Ali | If they are expelled, never will they go out with them; and if they are attacked (in fight), they will never help them; and if they do help them, they will turn their backs; so they will receive no help.
|
Words | | |
10. [70:17] | ted`û men edbera vetevellâ. | تدعو من أدبر وتولى تَدْعُواْ مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّى |
---|
Elmalılı | Çağırır, sırtını dönüp gideni, |
Y. Ali | Inviting (all) such as turn their backs and turn away their faces (from the Right).
|
Words | | |
11. [74:23] | ŝümme edbera vestekbera. | ثم أدبر واستكبر ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ |
---|
Elmalılı | Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı. |
Y. Ali | Then he turned back and was haughty;
|
Words | | |
12. [74:33] | velleyli iẕ edbera. | والليل إذ أدبر وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ |
---|
Elmalılı | Döndüğü an o geceye, |
Y. Ali | And by the Night as it retreateth,
|
Words | | |
13. [79:5] | felmüdebbirâti emrâ. | فالمدبرات أمرا فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا |
---|
Elmalılı | Derken bir iş çevirenlere kasem olsun (ki kıyamet var). |
Y. Ali | Then arrange to do (the Commands of their Lord),
|
Words | | |
14. [79:22] | ŝümme edbera yes`â. | ثم أدبر يسعى ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى |
---|
Elmalılı | Sonra koşarak dönüp gitti. |
Y. Ali | Further, he turned his back, striving hard (against Allah).
|
Words | | |