1. [21:69] | ḳulnâ yâ nâru kûnî berdev veselâmen `alâ ibrâhîm. | قلنا يا نار كوني بردا وسلاما على إبراهيم قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ |
---|
Elmalılı | Biz: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol" dedik. |
Y. Ali | We said, "O Fire! be thou cool, and (a means of) safety for Abraham!"
|
Words | | |
2. [24:43] | elem tera enne-llâhe yüzcî seḥâben ŝümme yü'ellifü beynehû ŝümme yec`alühû rukâmen fetere-lvedḳa yaḫrucü min ḫilâlih. veyünezzilü mine-ssemâi min cibâlin fîhâ mim beradin feyüṣîbü bihî mey yeşâü veyaṣrifühû `am mey yeşâ'. yekâdü senâ berḳihî yeẕhebü bil'ebṣâr. | ألم تر أن الله يزجي سحابا ثم يؤلف بينه ثم يجعله ركاما فترى الودق يخرج من خلاله وينزل من السماء من جبال فيها من برد فيصيب به من يشاء ويصرفه عن من يشاء يكاد سنا برقه يذهب بالأبصار أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُزْجِي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِهِ وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَاءِ مِن جِبَالٍ فِيهَا مِن بَرَدٍ فَيُصِيبُ بِهِ مَن يَشَاءُ وَيَصْرِفُهُ عَن مَّن يَشَاءُ يَكَادُ سَنَا بَرْقِهِ يَذْهَبُ بِالْأَبْصَارِ |
---|
Elmalılı | Görmez misin ki Allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor; sonra onları biraraya getirip üstüste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasında yağmur çıkıyor. O, gökten, sanki oradaki dağlardan da dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; bu bulutlardan çıkan şimşeğin parıltısı nerdeyse gözleri alır! |
Y. Ali | Seest thou not that Allah makes the clouds move gently, then joins them together, then makes them into a heap? - then wilt thou see rain issue forth from their midst. And He sends down from the sky mountain masses (of clouds) wherein is hail: He strikes therewith whom He pleases and He turns it away from whom He pleases, the vivid flash of His lightning well-nigh blinds the sight.
|
Words | | |
3. [38:42] | ürkuḍ biriclik. hâẕâ mugteselüm bâridüv veşerâb. | اركض برجلك هذا مغتسل بارد وشراب ارْكُضْ بِرِجْلِكَ هَذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ |
---|
Elmalılı | (Biz ona): "Ayağını yere vur! İşte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su" dedik. |
Y. Ali | (The command was given:) "Strike with thy foot: here is (water) wherein to wash, cool and refreshing, and (water) to drink."
|
Words | | |
4. [56:44] | lâ bâridiv velâ kerîm. | لا بارد ولا كريم لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ |
---|
Elmalılı | Ki ne serindir, ne de faydalı. |
Y. Ali | Nothing (will there be) to refresh, nor to please:
|
Words | | |
5. [78:24] | lâ yeẕûḳûne fîhâ berdev velâ şerâbâ. | لا يذوقون فيها بردا ولا شرابا لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا |
---|
Elmalılı | Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de içecek bir şey. |
Y. Ali | Nothing cool shall they taste therein, nor any drink,
|
Words | | |