1. [7:195] | elehüm ercülüy yemşûne bihâ. em lehüm eydiy yebṭişûne bihâ. em lehüm a`yünüy yübṣirûne bihâ. em lehüm âẕânüy yesme`ûne bihâ. ḳuli-d`û şürakâeküm ŝümme kîdûni felâ tünżirûn. | ألهم أرجل يمشون بها أم لهم أيد يبطشون بها أم لهم أعين يبصرون بها أم لهم آذان يسمعون بها قل ادعوا شركاءكم ثم كيدون فلا تنظرون أَلَهُمْ أَرْجُلٌ يَمْشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَيْدٍ يَبْطِشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَعْيُنٌ يُبْصِرُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا قُلِ ادْعُواْ شُرَكَاءَكُمْ ثُمَّ كِيدُونِ فَلاَ تُنظِرُونِ |
---|
Elmalılı | Onların yürüyecek ayakları, tutacak elleri, görecek gözleri veya işitecek kulakları mı var? De ki: "Haydi çağırın o ortaklarınızı, sonra bana istediğiniz tuzağı kurun ve elinizden gelirse göz açtırmayın." |
Y. Ali | Have they feet to walk with? Or hands to lay hold with? Or eyes to see with? Or ears to hear with? Say: "Call your 'god-partners', scheme (your worst) against me, and give me no respite!
|
Words | | |
2. [26:130] | veiẕâ beṭaştüm beṭaştüm cebbârîn. | وإذا بطشتم بطشتم جبارين وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ |
---|
Elmalılı | "Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz." |
Y. Ali | "And when ye exert your strong hand, do ye do it like men of absolute power?
|
Words | | |
3. [28:19] | felemmâ en erâde ey yebṭişe billeẕî hüve `adüvvül lehümâ ḳâle yâ mûsâ etürîdü en taḳtülenî kemâ ḳatelte nefsem bil'ems. in türîdü illâ en tekûne cebbâran fi-l'arḍi vemâ türîdü en tekûne mine-lmuṣliḥîn. | فلما أن أراد أن يبطش بالذي هو عدو لهما قال يا موسى أتريد أن تقتلني كما قتلت نفسا بالأمس إن تريد إلا أن تكون جبارا في الأرض وما تريد أن تكون من المصلحين فَلَمَّا أَنْ أَرَادَ أَن يَبْطِشَ بِالَّذِي هُوَ عَدُوٌّ لَّهُمَا قَالَ يَا مُوسَى أَتُرِيدُ أَن تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ إِن تُرِيدُ إِلَّا أَن تَكُونَ جَبَّارًا فِي الْأَرْضِ وَمَا تُرِيدُ أَن تَكُونَ مِنَ الْمُصْلِحِينَ |
---|
Elmalılı | Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: "Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek arabuluculardan olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!" |
Y. Ali | Then, when he decided to lay hold of the man who was an enemy to both of them, that man said: "O Moses! Is it thy intention to slay me as thou slewest a man yesterday? Thy intention is none other than to become a powerful violent man in the land, and not to be one who sets things right!"
|
Words | | |
4. [43:8] | feehleknâ eşedde minhüm baṭşev vemeḍâ meŝelü-l'evvelîn. | فأهلكنا أشد منهم بطشا ومضى مثل الأولين فَأَهْلَكْنَا أَشَدَّ مِنْهُم بَطْشًا وَمَضَى مَثَلُ الْأَوَّلِينَ |
---|
Elmalılı | Biz onlardan daha kuvvetli olanları helâk ettik. Kur'an'da öncekilerin örneği de geçmiştir. |
Y. Ali | So We destroyed (them)- stronger in power than these;- and (thus) has passed on the Parable of the peoples of old.
|
Words | | |
5. [44:16] | yevme nebṭişü-lbaṭşete-lkübrâ. innâ münteḳimûn. | يوم نبطش البطشة الكبرى إنا منتقمون يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَى إِنَّا مُنتَقِمُونَ |
---|
Elmalılı | Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız. |
Y. Ali | One day We shall seize you with a mighty onslaught: We will indeed (then) exact Retribution!
|
Words | | |
6. [50:36] | vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarnin hüm eşeddü minhüm baṭşen feneḳḳabû fi-lbilâd. hel mim meḥîṣ. | وكم أهلكنا قبلهم من قرن هم أشد منهم بطشا فنقبوا في البلاد هل من محيص وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُم بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِن مَّحِيصٍ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı? |
Y. Ali | But how many generations before them did We destroy (for their sins),- stronger in power than they? Then did they wander through the land: was there any place of escape (for them)?
|
Words | | |
7. [54:36] | veleḳad enẕerahüm baṭşetenâ fetemârav binnüẕür. | ولقد أنذرهم بطشتنا فتماروا بالنذر وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ |
---|
Elmalılı | (Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku duydular, |
Y. Ali | And (Lut) did warn them of Our Punishment, but they disputed about the Warning.
|
Words | | |
8. [85:12] | inne baṭşe rabbike leşedîd. | إن بطش ربك لشديد إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ |
---|
Elmalılı | Kuşkusuz Rabbinin yakalaması serttir. |
Y. Ali | Truly strong is the Grip (and Power) of thy Lord.
|
Words | | |