1. [37:7] | veḥifżam min külli şeyṭânim mârid. | وحفظا من كل شيطان مارد وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ |
---|
Elmalılı | Onu her inatçı şeytandan koruduk. |
Y. Ali | (For beauty) and for guard against all obstinate rebellious evil spirits,
|
Words | | |
2. [41:12] | feḳaḍâhünne seb`a semâvâtin fî yevmeyni veevḥâ fî külli semâin emrahâ. vezeyyenne-ssemâe-ddünyâ bimeṣâbîḥ. veḥifżâ. ẕâlike taḳdîru-l`azîzi-l`alîm. | فقضاهن سبع سماوات في يومين وأوحى في كل سماء أمرها وزينا السماء الدنيا بمصابيح وحفظا ذلك تقدير العزيز العليم فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاءٍ أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ |
---|
Elmalılı | Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir. |
Y. Ali | So He completed them as seven firmaments in two Days, and He assigned to each heaven its duty and command. And We adorned the lower heaven with lights, and (provided it) with guard. Such is the Decree of (Him) the Exalted in Might, Full of Knowledge.
|
Words | | |
3. [42:6] | velleẕîne-tteḫaẕû min dûnihî evliyâe-llâhü ḥafîżun `aleyhim. vemâ ente `aleyhim bivekîl. | والذين اتخذوا من دونه أولياء الله حفيظ عليهم وما أنت عليهم بوكيل وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَولِيَاءَ اللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ |
---|
Elmalılı | Allah'tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onların üzerinde devamlı bir gözetleyicidir. Ama sen onların üzerinde bir vekil değilsin. |
Y. Ali | And those who take as protectors others besides Him,- Allah doth watch over them; and thou art not the disposer of their affairs.
|
Words | | |
4. [42:48] | fein a`raḍû femâ erselnâke `aleyhim ḥafîżâ. in `aleyke ille-lbelâg. veinnâ iẕâ eẕaḳne-l'insâne minnâ raḥmeten feriḥa bihâ. vein tüṣibhüm seyyietüm bimâ ḳaddemet eydîhim feinne-l'insâne kefûr. | فإن أعرضوا فما أرسلناك عليهم حفيظا إن عليك إلا البلاغ وإنا إذا أذقنا الإنسان منا رحمة فرح بها وإن تصبهم سيئة بما قدمت أيديهم فإن الإنسان كفور فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُورٌ |
---|
Elmalılı | Ey Muhammed! Eğer onlar yüz çevirirlerse bilsinler ki, biz seni onların üzerine bir bekçi olarak göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırırsak ona sevinir, ama elleriyle yaptıkları yüzünden kendilerine bir kötülük isabet ederse, o zaman görürsün ki insan çok nankördür. |
Y. Ali | If then they run away, We have not sent thee as a guard over them. Thy duty is but to convey (the Message). And truly, when We give man a taste of a Mercy from Ourselves, he doth exult thereat, but when some ill happens to him, on account of the deeds which his hands have sent forth, truly then is man ungrateful!
|
Words | | |
5. [50:4] | ḳad `alimnâ mâ tenḳuṣu-l'arḍu minhüm. ve`indenâ kitâbün ḥafîż. | قد علمنا ما تنقص الأرض منهم وعندنا كتاب حفيظ قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ وَعِندَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ |
---|
Elmalılı | Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz. Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır. |
Y. Ali | We already know how much of them the earth takes away: With Us is a record guarding (the full account).
|
Words | | |
6. [50:32] | hâẕâ mâ tû`adûne likülli evvâbin ḥafîż. | هذا ما توعدون لكل أواب حفيظ هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ |
---|
Elmalılı | Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur. |
Y. Ali | (A voice will say:) "This is what was promised for you,- for every one who turned (to Allah) in sincere repentance, who kept (His Law),
|
Words | | |
7. [70:29] | velleẕîne hüm lifürûcihim ḥâfiżûn. | والذين هم لفروجهم حافظون وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar ki ırzlarını korurlar. |
Y. Ali | And those who guard their chastity,
|
Words | | |
8. [70:34] | velleẕîne hüm `alâ ṣalâtihim yüḥâfiżûn. | والذين هم على صلاتهم يحافظون وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ |
---|
Elmalılı | Namazlarına devam ederler. |
Y. Ali | And those who guard (the sacredness) of their worship;-
|
Words | | |
9. [82:10] | veinne `aleyküm leḥâfiżîn. | وإن عليكم لحافظين وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ |
---|
Elmalılı | Oysa üzerinizde koruyucular var. |
Y. Ali | But verily over you (are appointed angels) to protect you,-
|
Words | | |
10. [83:33] | vemâ ürsilû `aleyhim ḥâfiżîn. | وما أرسلوا عليهم حافظين وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ |
---|
Elmalılı | Oysa onlar müminler üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi. |
Y. Ali | But they had not been sent as keepers over them!
|
Words | | |
11. [85:22] | fî levḥim maḥfûż. | في لوح محفوظ فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ |
---|
Elmalılı | Levhi Mahfuz'dadır. |
Y. Ali | (Inscribed) in a Tablet Preserved!
|
Words | | |
12. [86:4] | in küllü nefsil lemmâ `aleyhâ ḥâfiż. | إن كل نفس لما عليها حافظ إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ |
---|
Elmalılı | Hiçbir nefis yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. |
Y. Ali | There is no soul but has a protector over it.
|
Words | | |