1. [35:14] | in ted`ûhüm lâ yesme`û dü`âeküm. velev semi`û me-stecâbû leküm. veyevme-lḳiyâmeti yekfürûne bişirkiküm. velâ yünebbiüke miŝlü ḫabîr. | إن تدعوهم لا يسمعوا دعاءكم ولو سمعوا ما استجابوا لكم ويوم القيامة يكفرون بشرككم ولا ينبئك مثل خبير إِن تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَاءَكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍ |
---|
Elmalılı | Kendilerine dua ederseniz duanızı işitmezler. İşitseler bile size cevabını veremezler. Kıyamet günü de kendilerini Allah'a ortak koştuğunuzu inkâr ederler. Sana her şeyden haberdar olan (Allah) gibi bir haber veren olmaz. |
Y. Ali | If ye invoke them, they will not listen to your call, and if they were to listen, they cannot answer your (prayer). On the Day of Judgment they will reject your "Partnership". and none, (O man!) can tell thee (the Truth) like the One Who is acquainted with all things.
|
Words | | |
2. [37:75] | veleḳad nâdânâ nûḥun feleni`me-lmücîbûn. | ولقد نادانا نوح فلنعم المجيبون وَلَقَدْ نَادَانَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُجِيبُونَ |
---|
Elmalılı | Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik. |
Y. Ali | (In the days of old), Noah cried to Us, and We are the best to hear prayer.
|
Words | | |
3. [40:60] | veḳâle rabbükümü-d`ûnî estecib leküm. inne-lleẕîne yestekbirûne `an `ibâdetî seyedḫulûne cehenneme dâḫirîn. | وقال ربكم ادعوني أستجب لكم إن الذين يستكبرون عن عبادتي سيدخلون جهنم داخرين وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ |
---|
Elmalılı | Halbuki Rabbiniz: "Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Çünkü bana ibadet etmekten kibirlenip yüz çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir." buyurdu. |
Y. Ali | And your Lord says: "Call on Me; I will answer your (Prayer): but those who are too arrogant to serve Me will surely find themselves in Hell - in humiliation!"
|
Words | | |
4. [42:16] | velleẕîne yüḥâccûne fi-llâhi mim ba`di me-stücîbe lehû ḥuccetühüm dâḥiḍatün `inde rabbihim ve`aleyhim gaḍabüv velehüm `aẕâbün şedîd. | والذين يحاجون في الله من بعد ما استجيب له حجتهم داحضة عند ربهم وعليهم غضب ولهم عذاب شديد وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِن بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
---|
Elmalılı | Allah'ın davetine uyulduktan sonra, hâlâ O'nun dini hakkında mücadele edenlerin, getirdikleri deliller Rableri yanında batıldır. Onların üzerinde bir gazab ve kendileri için şiddetli bir azab vardır. |
Y. Ali | But those who dispute concerning Allah after He has been accepted,- futile is their dispute in the Sight of their Lord: on them will be a Penalty terrible.
|
Words | | |
5. [42:26] | veyestecîbü-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti veyezîdühüm min faḍlih. velkâfirûne lehüm `aẕâbün şedîd. | ويستجيب الذين آمنوا وعملوا الصالحات ويزيدهم من فضله والكافرون لهم عذاب شديد وَيَسْتَجِيبُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَيَزِيدُهُم مِّن فَضْلِهِ وَالْكَافِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
---|
Elmalılı | Allah iman edip, salih amel işleyenlerin tevbesini kabul eder, onlara lütfundan daha fazlasını verir. Kâfirler için ise şiddetli bir azap vardır. |
Y. Ali | And He listens to those who believe and do deeds of righteousness, and gives them increase of His Bounty: but for the Unbelievers their is a terrible Penalty.
|
Words | | |
6. [42:38] | velleẕîne-stecâbû lirabbihim veeḳâmu-ṣṣalâh. veemruhüm şûrâ beynehüm. vemimmâ razaḳnâhüm yünfiḳûn. | والذين استجابوا لربهم وأقاموا الصلاة وأمرهم شورى بينهم ومما رزقناهم ينفقون وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ |
---|
Elmalılı | Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar. |
Y. Ali | Those who hearken to their Lord, and establish regular Prayer; who (conduct) their affairs by mutual Consultation; who spend out of what We bestow on them for Sustenance;
|
Words | | |
7. [42:47] | istecîbû lirabbiküm min ḳabli ey ye'tiye yevmül lâ meradde lehû mine-llâh. mâ leküm mim melceiy yevmeiẕiv vemâ leküm min nekîr. | استجيبوا لربكم من قبل أن يأتي يوم لا مرد له من الله ما لكم من ملجإ يومئذ وما لكم من نكير اسْتَجِيبُوا لِرَبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لَّا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ مَا لَكُم مِّن مَّلْجَإٍ يَوْمَئِذٍ وَمَا لَكُم مِّن نَّكِيرٍ |
---|
Elmalılı | Allah tarafından, geri çevrilemeyecek kıyamet günü gelmeden önce, Rabbinizin davetine uyun, çünkü o gün, sizin için sığınacak bir yer yoktur ve siz inkâr da edemezsiniz. |
Y. Ali | Hearken ye to your Lord, before there come a Day which there will be no putting back, because of (the Ordainment of) Allah! that Day there will be for you no place of refuge nor will there be for you any room for denial (of your sins)!
|
Words | | |
8. [46:5] | vemen eḍallü mimmey yed`û min dûni-llâhi mel lâ yestecîbü lehû ilâ yevmi-lḳiyâmeti vehüm `an dü`âihim gâfilûn. | ومن أضل ممن يدعو من دون الله من لا يستجيب له إلى يوم القيامة وهم عن دعائهم غافلون وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّن يَدْعُواْ مِن دُونِ اللَّهِ مَن لَّا يَسْتَجِيبُ لَهُ إِلَى يَومِ الْقِيَامَةِ وَهُمْ عَن دُعَائِهِمْ غَافِلُونَ |
---|
Elmalılı | Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiç bir cevap veremeyecek olan putlara dua eden kimseden daha sapık kim olabilir? Oysa taptıkları şeylerin, onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur. |
Y. Ali | And who is more astray than one who invokes besides Allah, such as will not answer him to the Day of Judgment, and who (in fact) are unconscious of their call (to them)?
|
Words | | |
9. [46:31] | yâ ḳavmenâ ecîbû dâ`iye-llâhi veâminû bihî yagfir leküm min ẕünûbiküm veyücirküm min `aẕâbin elîm. | يا قومنا أجيبوا داعي الله وآمنوا به يغفر لكم من ذنوبكم ويجركم من عذاب أليم يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ |
---|
Elmalılı | Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun ve O'na iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azabdan korusun." |
Y. Ali | "O our people, hearken to the one who invites (you) to Allah, and believe in him: He will forgive you your faults, and deliver you from a Penalty Grievous.
|
Words | | |
10. [46:32] | vemel lâ yücib dâ`iye-llâhi feleyse bimü`cizin fi-l'arḍi veleyse lehû min dûnihî evliyâ'. ülâike fî ḍalâlim mübîn. | ومن لا يجب داعي الله فليس بمعجز في الأرض وليس له من دونه أولياء أولئك في ضلال مبين وَمَن لَّا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِن دُونِهِ أَولِيَاءَ أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ |
---|
Elmalılı | Her kim Allah'ın davetçisine uymazsa bilsin ki, yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Onun Allah'tan başka dostları da yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içerisindedirler. |
Y. Ali | "If any does not hearken to the one who invites (us) to Allah, he cannot frustrate (Allah's Plan) on earth, and no protectors can he have besides Allah: such men (wander) in manifest error."
|
Words | | |
11. [89:9] | veŝemûde-lleẕîne câbu-ṣṣaḫra bilvâd. | وثمود الذين جابوا الصخر بالواد وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ |
---|
Elmalılı | Vâdide kayaları yontan Semud kavmine? |
Y. Ali | And with the Thamud (people), who cut out (huge) rocks in the valley?-
|
Words | | |